Emniyetin sivilleşmesi meselesine iki açıdan bakmak daha faydalı olacaktır. Biri bürodaki polis ile sahadaki polis açısından, biri de bürodaki polis ile sivil memur açısından...
Öncelikle olayı polisler açısından incelemek istiyorum. Polis dediğimizde ilk başta aklımıza asayiş ve güvenliğimizi sağlayan, bizim can ve mal güvenliğimizi sağlayan sahadaki aktif polisler gelmektedir. Yani bildiğimiz dışarda hırsız kovalayan, kavgaları ayırmaya çalışan, devriye atan, karakolda herkesin derdini dinleyen cansiperhane çalışan polislerimiz... Bu polislerimiz genellikle 12-24 sistemi dediğimiz, yani 12 saat görev yapıp akabinde 24 saat istirahat yaparak çalışmaktadır. Haftada ortalama 60 saat normal mesaileri vardır. Haliyle bir görevde gündüz çalışırken, bir görevde gece sabaha kadar çalışmaktadır. Ek tedbir gerektiren bir gelişme olduğunda, bir devlet büyüğü geldiğinde yada rutin maç, sınav ve konserlerde güvenlik tedbirinde hiçbir ek ücret almadan (sınavlar hariç) ek göreve gitmek zorunda kalırlar. Bu ek görev kimi zaman gece sabaha kadar çalışıp sabah uykusuz ve yorgun işten çıktıklarında olur, kimi zaman da gece işe gitmeden önce ek göreve giderler ve sonra istirahat etmeden gece normal mesailerine başlarlar... Hafta sonu tatili yoktur, bayram tatili, resmi tatili yoktur... Yazın kavurucu sıcakta, kışın dondurucu soğukta dışarıda görev yapmaktadırlar.
Diğer tarafta ise büroda normal mesai olan 8-5 sistemiyle çalışan polislerimiz vardır. Masa başında sivil memur gibi klimalı bürolarında yazın sıcağından, kışın soğuğundan etkilenmeden çalışırlar. İşe gidiş gelişlerinde servis hizmetinden yararlanırlar. Hafta sonu tatili vardır, bayram tatili, resmi tatili vardır. Hep gündüz çalışırlar, gece çalışmazlar. Gece çalışmadıkları halde yıpranma hakkından faydalanırlar. Haftalık çalışma saatleri sivil memurlar gibi 40 saattir. Tabi ki onlarda ek görevlerden nasibini alırlar ancak görev bittiğinde evlerine gider, dinlenebilirler.
Şimdi baktığımızda iki polisimiz arasında çok büyük bir haksızlık olduğu malumdur. Özellikle Gece çalışma ile dışarda görev yapmanın zorluğu ve yıpratıcılığına bir de hırsızı, psikopatı, iti kopuğuyla ile uğraşmayı eklediğinizde, büroda bilgisayar başında çalışmayla bir tutulamayacağı ortadadır. Ancak ne yazık ki, sahada görev yapan polisimizde, büroda görev yapan polisimizde, aynı maaşı alırlar, aynı yıpranma hakkına sahip olurlar, aynı operasyon tazminatını alırlar.
Böyle bir ortamda iş barışının olamayacağı, sahadaki polisin ezilmişlik hissiyle moral bozukluğu yaşarken, bürolarda çalışmak için torpil arayışlarına yönelecektir. Bürolarda çalışanlar da sahaya gönderilme korkusuyla her isteneni yapacaktır. Bu durumun FETÖ gibi yapıların ekmeğine yağ süreceği ise açıktır.
Tüm bu yaşanılanlar polisimizin psikolojisini de fena halde bozmaktadır. Gün geçmiyor ki intihar ederek yaşamına son veren yada cinnet geçirip kendine ve ailesine zarar veren polis haberleri gelmesin... Tüm bu yaşanılan sıkıntıların çözümü ise sivilleşmedir. Bürolardaki polislerin sahaya çıkması sonucunda kısa vadede sorunlar çözümlenecektir.
Öyle ki, büroların sivilleşmesiyle birlikte sahada ki aktif görevli polis sayısı artacaktır. Böylece polis başına düşen iş yükü azalarak belki de ek görev yazılmasına dahi gerek kalmayacaktır. Sahadaki polis sayısının artmasıyla mesai saatleri düşecek, istirahat süresi artan polis memuru ailesine ve sosyal faaliyetlere daha fazla zaman ayırabilecektir. Bürodaki polislerin sahaya aktarılmasıyla, polisler arasında eşitlik sağlanacağından iş barışı da sağlanacaktır. Bütün bunlar polisimizi psikolojik yönden güçlendirecek, moral ve motivasyonunu arttıracak, intihar ve cinnet vakalarını azaltacaktır.
Sahada ki polis sayısının ve görünürlüğünün artması ile morali artan polisimizin çalışma azmi ve veriminin artmasıyla suç oranlarında düşüş sağlanarak toplum güvenliği ve huzuru artacaktır.
Bu konuda Kamu Denetçiliği Kurumunun (OMBUDSMANLIK) 30/12/2014 tarih ve 2013/171 sayılı kararıyla bu konu incelenerek Emniyet Genel Müdürlüğüne 7 maddelik tavsiye kararında bulunmuştur. Bu kararda, çalışma ile dinlenme saatleri ve şekillerinin düzenlemesi, Haftalık çalışma süresinin 40 saat olması, Kesintisiz çalışmaların 8 saati geçmemesi, ek görevlerin ücretli olması, polislik mesleğinin getirdiği zorluklara karşı psikolojik desteğin sağlanması ile en önemlisi büroların sivilleştirilerek polislerin asli görevlerini yerine getirmesinin sağlanması hususlarında tavsiyede bulunmuştur.
Anılan Ombudsmanlık kararının 97.maddesinde “Bununla birlikte şikayetlerin ana konusunu çalışma saatlerinin belirsizliği ve yoğunluğu ile fiili olarak yapılan fazla çalışma karşılığında fazla mesai ücreti ya da idari izin hakkından yararlanamama oluşturduğundan, kısa vadede çözümün ancak, büro işlerinin önem ve mahiyetine göre sınıflandırılarak yapılacak bu sınıflandırmaya göre güvenlik zafiyeti oluşturmayan ve sivil memur eliyle yürütülmesinde sakınca bulunmayan büro işlerinden polislerin alınması ve polislerin asli görevlerini yerine getirmesi için yasal bir düzenlemenin yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.” Şeklinde kısa vadede çözüm olarak sivilleşmeyi öngörmektedir.
İşte burada emniyetin sivilleşmesinin bürodaki polis ile sivil memur açısından incelenmesini gerektirmektedir. Bu konunun ise en önemli boyutu maliyet konusudur. Bir polis memuru olabilmek için öncelikle yazılı sınavın dışında spor sınavı ve mülakat düzenleyerek uzun boydan ideal kiloya kadar bir çok kıstasa göre seçilmekte ve baştan aşağıya sağlık kontrolünden geçirilerek okullara kabul edilmektedir. Daha sonra polis okullarında parasız yatılı olarak yani tüm masrafları devlet tarafından karşılanmaktadır. Polis okullarında 2 yıl silah ve atış eğitimi yanında spor ve yakın savunma eğitiminden tutun da toplumsal olaylara müdahale ve trafik eğitimine, psikolojiden tutunda CMK, Ceza, Medeni, idari ve anayasa hukukuna varıncaya kadar ciddi bir eğitim almaktadır. Okuldan mezun olurken tekrar baştan aşağıya sağlık kontrolünden geçirilerek mesleğe kabul edilmektedir. Yani polisimizin seçilmesinden yetiştirilmesine ve mezun olup göreve başlayıncaya kadar ki süreçte devletimize yüksek bir maliyete mal olmaktadır. Ancak büroda çalışırken polisimizin ne boyunun ne kilosunun, ne silahının ne yakın savunma eğitiminin, nede hukuk bilgisinin bir önemi kalmamaktadır. Örneğin muhasebe bürosunda hukuk bilgisinden çok, muhasebe iktisat bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. İnşaat emlak bürolarında hukuktan daha çok bayındırlık, proje, teknik çizim veya mimari bilgileri lazım olacaktır. Polisevlerinde polis okulu mezunu yerine turizm otelcilik mezununa ihtiyaç vardır... Bu liste daha çok uzatılabilir.
Meslek yaşamında ise her zaman büyük risk altındaki polisimiz, haftalık fazla çalışmasını da dikkate alındığına yüksek maaş alması da kaçınılmaz olmaktadır. Hatta polisimizin bu konuda hak ettiği ücreti alamamaktadır.
Diğer taraftan KPSS yoluyla alınabilecek daha düşük maaşla çalıştırılabilecek üniversite mezunu sivil memurların bürolarda çalıştırılması durumunda ekonomik yönden devletimize çok büyük bir tasarrufa imkan sağlayacaktır. Öncelikle sivil memurlar hazır eğitimi tamamlanmış şekilde üniversite mezunları arasından KPSS ile atandıklarından eğitim maliyeti olmayacaktır. İhtiyaca göre ilgili eğitimi almış hazır yetişmiş uzman personel istihdam edilebilecektir.
Diğer yandan bürolarda sivil memur yerine polis çalıştırılmasının maliyetini hesaplayalım. 2017 Temmuz ayı itibariyle polis maaşı ortalama 4.500 TL iken, bir memurun maaşı ise ortalama 3.000 TL’dir. Ombudsman kararının 20.maddesinde 80 bin polisin bürolarda çalıştığı bildirilmiştir. Bu durumda, bürolarda polisler çalıştığındaki maliyet (80.000x4.500=360.000.000 TL) 360 milyon TL’dir. Halbuki, bürolarda aynı işi sivil memurların yapması durumunda (80.000x3000=240.000.000 TL) 240 milyon TL’ye malolacaktır. Böylece büroda polis yerine sivil memur çalıştırıldığındaki aylık tasarruf (360.000.000 – 240.000.000= 120.000.000 TL) 120 milyon TL’dir. Yıllık tasarruf ise (120.000.000x12= 1.440.000.000 TL) 1 milyar 440 milyon TL’dir. Bu demektir ki, aynı işi hatta daha kalitelisini, çok daha ucuza malettiğimiz personelle yaptığımızda milli servetimizden yıllık 1 milyar 440 milyon TL yani her sene eski parayla kabaca 1 buçuk katrilyon tasarruf sağlayabiliriz. Bu hesaba 80 bin polisin sahaya çıkartılmasının fayda ve mali tasarrufunu ekleyin...
Diğer yandan polis memurlarının şark ve hatta günümüzde 2.şark görevlerinin olması, sürekli bir tayin ve rotasyona tabi tutulmalarına sebebiyet vermektedir. Bu durum kurum hafızasına büyük zarar vermektedir. Uzun süre takibinin yapılması gereken, birbiriyle bağlantılı, uzmanlık gerektiren iş ve işlemler bu yer değiştirmelerden büyük zarar görmektedir. Ancak büroların sivilleşmesi durumunda, tayin sorunu olmadığı için işlemleri sürekli aynı personelin takip edebilmesi sonucunda uzmanlaşma sağlanacak, profesyonelleşen personel sayesinde kurum hafızası güçlenecek, bürokrasi ve hata oranları azalacak ve böylece kamu yararı artacaktır.
Bir anda bu kadar sivil memur nerden bulunacak diye akıllara gelebilir. Ancak emniyette şuan hali hazırda üniversitesi mezunu sivil memuru ihale yoluyla gördürebileceği işlerde çalıştırmaktadır. Bu personelin yükselme sınavı açılarak bürolarda değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Görüldüğü üzere emniyette sivilleşme çalışması hem polisimizin hem milli ekonomimizin hem kamusal huzur ve genel asayişimizin, hem de kurumsal hafızamızın faydasınadır. Ombudsman kararında da Emniyet teşkilatındaki sorunların en kısa ve ekonomik çözümü olarak sivilleşmenin tavsiye edildiği unutulmamalıdır.
Esen kalın...