Ekonomik krizler, salgın hastalıklar, savaş, deprem, sel gibi olumsuz-zorlayıcı olağanüstü yaşam olayları bütün toplumu ekonomik açıdan etkilediği gibi sosyal ve psikolojik açıdan da etkiler. Bu etkiler sonucunda, toplumun değişik kesimlerinde çeşitli travmatik bulgular ortaya çıkabilir.
Covid-19 virüsü nedeniyle halen yaşamakta olduğumuz pandemi döneminde en büyük sosyal ve psikolojik travma, eğitim sistemi ve çocuklarımızda özelinde yaşanmıştır.
Sosyal açıdan; okulların yüz yüze eğitimden, uzaktan eğitime geçmesi nedeniyle dezavantajlı kesimler aleyhine, teknolojik koşulların yetersizliği nedeniyle eğitime erişimde fırsat eşitsizliği ve bunun sonucunda öğrenme kayıpları ortaya çıkmıştır.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan bir araştırmaya göre Covid-19 salgınında okulların kapanmasıyla birlikte dünya genelinde öğrencilerin en az üçte birinin sanal eğitime erişimi olmadığı belirlendi. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) raporunda, dünyada yaklaşık 463 milyon çocuğun uzaktan eğitim için gerekli ekipmana veya elektronik cihazlara erişimi olmadığı kaydedildi. BM, dünya çapında bir buçuk milyar çocuğun okulların kapanmasından etkilendiğini tahmin ediyor. Avrupa ülkelerinin Afrika veya Asya'nın bazı bölgelerine göre daha az etkilendiği ifade ediliyor. Rapora göre erişime sahip olan çocuklar bile başka engellerle karşılaşabiliyor; evde iyi bir çalışma alanının olmaması, aile için başka işler yapma baskısı veya bilgisayar problemleri ortaya çıktığında teknik desteğin olmaması.
Ülkemizde de bu açıdan bölgeler arasındaki gelir ve fırsat eşitsizliğinin ne kadar kötü ve adaletsiz olduğu bilinen bir gerçektir. Bu anlamda yüz yüze eğitimde olduğu gibi pandemi nedeniyle uygulanan uzaktan eğitimde de dezavantajlı toplumsal kesimlerin olumsuz etkileneceği çok açıktır.
Psikolojik açıdan Covid-19 salgın hastalığı toplumda; stres, korku, kaygı /belirsizlik, tehdit algısı, damgalanma, günlük rutinlerin değişmesi, değişen sosyal ilişkiler, eğitim/okul sürecindeki değişiklikler, iş sürecinde ve gelir düzeyindeki değişiklikler, aksayan tedavi süreci ve kayıp / yas gibi etkiler bırakmış ve halen de bırakmaya devam etmektedir.
Pandeminin, çocuklar üzerindeki ruhsal etkileri
Bu süreçte;
3-5 yaş arasındaki çocuklar, bir salgının olduğunu ve etkilerini genel olarak anlayabilirler. Ancak, yaşlarına özgü çocuk benmerkezciliği ve yüksek hayal gücü nedeniyle, gördüklerini, duyduklarını ve yaşadıklarını abartma eğiliminde olabilirler ve bu süreçten yoğun bir şekilde etkilenebilirler.
5 yaş ve altındaki çocuklar, ebeveynlerin yanından hiç ayrılmak istememe, sürekli ağlama ya da ağlamaklı olma, huzursuz, huysuz ve sinirli olma, karın ağrısı ya da baş ağrısı gibi fiziksel şikayetler, yeniden parmak emme ya da geceleri altını ıslatma, aşırı ürkeklik ya da korkuların başlaması (yalnız kalma, karanlık, hayaletler vb.), oyunlarda sürekli salgın hastalığı canlandırma/yaşama, sürekli salgına dair abartılı hikâyeler anlatma, konuşma zorluğu yaşamaya başlama ve öfke nöbetleri geçirme ya da saldırganlık davranışları sergileyebilirler.
6-11 yaş arası çocuklar, bir salgının ne olduğunu ve insanları nasıl etkilendiğini çeşitli yönleriyle somut düzeyde anlayabilirler. Bu nedenle dışarıya çıkmaktan korkabilir, okula gitmek istemeyebilir ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi bırakabilirler. Kendilerinin ya da aile üyelerinden birinin zarar görebileceğine yönelik yoğun endişe yaşayabilirler. Bazı çocuklar herhangi bir neden olmaksızın öfkelenebilir ve saldırganca davranabilirler.
Yine 6-11 yaş ve arasındaki çocuklar, dikkatini bir şeye verememe, aşırı alıngan, sinirli ya da kavgacı olma, herkesten uzaklaşma, içine kapanma, kâbus görme, uyumak istememe ya da uyku problemleri, karın ağrısı ya da baş ağrısı gibi fiziksel şikâyetler, okula uyum problemleri, asılsız korkular geliştirme ve hep bu korkulardan söz etme, sevdiği şeylerden artık zevk almama, yaşıtlarından daha fazla ya da daha az yemek yeme gibi davranışları alışkanlık haline getirebilirler.
12-18 yaş arasındaki çocuklar, içinde bulundukları gelişimsel dönem nedeniyle bazı fiziksel ve duygusal değişimler geçirirler. Bu dönemde, salgına dair kaygı ile başa çıkmak onlar için zor olabilir. Yaşça daha büyük ergenler kendilerine ve ebeveynlerine karşı hiç stres ve kaygı hissetmiyormuş gibi davranabilirler. Uyku problemleri yaşama, salgın hastalığı hatırlatıcı ortamlardan ve hastalıkla ilgili konuşmaktan kaçınma, tütün, alkol ya da madde kullanmaya başlama, aile ve arkadaşlardan uzaklaşma, sürekli yalnız kalma, aşırı alıngan ya da öfkeli olma, sevdiği şeylerden artık zevk almama, okula veya yeni düzene uyumda zorlanma, kavga etme, sorunlu davranışlar gösterme gibi davranışlara sahip olabilirler.
Çocuklarımız, okul sürecinde de; yüz yüze eğitim sürecinden uzak kalındığı için okula uyum sorunu, ev ortamının konforlu yapısına alışıldığı için okula başlama ve okula devam etme ile ilgili sorunlar, okul ve okula ilişkin sorumlulukların tekrar kazanılması sürecinde zorluklar, ders çalışma ile ilgili motivasyonlarında düşme, ‘Okulda virüs kapar mıyım?’ endişesi ile okula gitmek istememe ve arkadaşlarıyla hiç iletişim kurmama, hastalığın bölgelerle veya etnik kökenlerle ilişkilendirilmesi, "COVID-19 hastalığına yakalanmış bireyler için “virüsü yayan", "başkalarına bulaştıran" gibi suçlayıcı ifadeler kullanılması, okul ortamında, Covid-19 hastalığı ile ilgili gerçek olmayan bilgilerin yayılması, kendisi veya yakınlarından birinin Covid-19 tanısı almış, tedavi ve kontrol süreci tamamlanmış, sonrasında okula dönen öğrencilerin dışlanması gibi durumlarla karşı karşıya kalabilirler.
Okulların/Öğretmenlerin Rolü ve Önemi
Bu süreçte okulların ve öğretmenlerin çocuklar üzerindeki etkisi, kamuoyunda yapılan tartışmaların gölgesinde kalmadan değerlendirilmeli ve buna göre adım atılmalıdır. Bu anlamda;
-Okullar normalliği temsil eden ve eğitim yoluyla normal yaşama geri dönmeyi kolaylaştıran önemli kurumlardır.
-Okulda bulunmak, oyun ve diğer okul etkinliklerine katılmak çocuklarda, özellikle zorlayıcı yaşantı dönemlerinde çok ihtiyaç duydukları, süreklilik, değişmezlik ve normallik hissinin oluşmasına yardımcı olur.
-Öğretmenler, eğitim ve öğretim görevlerinin yanı sıra çocukların mutlu ve sağlıklı büyümelerine yardımcı olacak bir gelişme ve öğrenme ortamı yaratır.
-Öğretmenler, çocuklarla daha çok birlikte oldukları için, onların gereksinimlerini herkesten iyi bilir ve gerektiğinde onlara yardım edebilir.
-Öğretmenler, zorlu yaşam süreçleriyle ilgili normal tepkiler hakkında çocukları bilgilendirerek süreci anlamlandırmalarına yardımcı olur.
-Öğretmenler, çocuklarla birlikte sıcak ve destekleyici bir sosyal ortam yaratarak; onların kayıplarla, acı veren anılarla ve duygularla başa çıkmalarına yardımcı olacak sınıf etkinliklerini düzenler.
-Öğretmenler, çocukların iyileşme sürecini kolaylaştırmak için okul ve aile arasında işbirliğini güçlendirir.
-Öğretmenler, ileri düzeyde psikolojik yardıma gereksinim duyan çocuklar için iş birliği sağlar.
Çocuklara yardımcı olabiliriz!
-Çocuklara; COVID-19 salgın süreci hakkında doğru kaynaklardan alınan bilgileri paylaşıp, önemini vurgulayarak; onları dinleyin ve görüşlerine saygı göstererek; soru sormalarına izin verip, gerçeğe uygun, somut, içten ve kısa cevaplar vererek; çocukların stres, kaygı ve korku, hasta olup olmayacakları ya da hasta olurlarsa başlarına ne geleceği konusunda belirsizlik ve endişe yaşamaları durumunda onlara, çocukların yetişkinlere göre daha az hastalandıklarını ya da hastalığı daha hızlı atlatabileceklerini söyleyerek; yaşanan stres, kaygı, korku ya da üzüntü gibi duyguların normal olduğunu anlatıp, üzgün ya da stresli hissetmenin ya da korkmanın yanlış olmadığını, bu stresli dönemin ve yaşadıkları duyguların geçici olduğunu, yaşamın bir süre sonra normale döneceğini belirterek; gerekli önlemlerin alındığını (Tedbirlerin alınmadığını biliyoruz maalesef! Onlara yalan söyleyeceğiz!) ve bundan sonra da alınmaya devam edileceğini ifade ederek; her zamankinden biraz daha fazla ilgi, yakınlık ve şefkat göstererek çocukların psikolojik sağlamlıklarının artmasına katkı sağlayarak; çocuklara, çeşitli konularda sorumluluk vererek; okul başarılarıyla ilgili farklılık olabileceğini göz önünde bulundurarak; kişisel öz-bakımımıza dikkat ederek, düzenli beslenmeye ve uyumaya özen göstererek, günlük rutin işlerinizi devam ettirerek, yetkililerden gelen koronavirüsten korunma ile ilgili uyarıları dikkate alarak, bu süreçte ne yapmaları ya da nasıl davranmaları gerektiği konusunda onlara örnek olup, umut ve moral vererek; destek ve yardımcı olabiliriz.
Pandemi dönemi, çocuklar üzerindeki etkileri ve öğretmenler olarak yapabileceklerimizi şöyle bir akıl süzgecinden geçirdiğimizde, yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitim arasındaki öğrenme kayıpları bir yana, yapabileceklerimizi uzaktan değil, ancak yüz yüze ve onlarla birlikte yapabileceğimizi vurgulamaya gerek yok sanırım.
Ancak bu yüz yüze olma durumu ‘kör parmağım gözüne’ deyimini çağrıştırırcasına, hiçbir sağlık ve güvenlik önlemi almaksızın koca bir yaz dönemini geçiren milli eğitim sistemimizin eksik ve hatalarını görmeme anlamına gelmemelidir. MEB’in, görev ve sorumluluklarını yerine getirmemesi, öğretmenler olarak bizleri görev ve sorumluluklarımızdan kaçma yoluna sevk etmemelidir. Çünkü iktidarlar ve siyasi partiler gelip geçici, bizler ve çocuklar kalıcıyız!
Bu süreçte; özel rehabilitasyon merkezlerinin, özel öğretim kurumlarının, özel okul öncesi, ilk ve orta öğretim okullarının yüz yüze eğitime başladığını (Resmiyette kapalı, fiilen açık!), başta sağlık sektörü olmak üzere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının esnek de olsa, işlemeye devam ettiğini gözden kaçırmayalım.
Unutmayalım, bu çocuklar hepimizin geleceği, eğitimli kuşaklar da insanlık dışı sistemlerin, ideolojilerin panzehridir!
Kaynaklar
Memurlar.net UNICEF: Gerekli tedbirleri alıp okulları açın. https://www.memurlar.net/haber/923827/unicef-gerekli-tedbirleri-alip-okullari-acin.html
COVİD-19 SALGIN HASTALIK SÜRECİNDE PSİKOSOSYAL DESTEK ÇALIŞMALARI. MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü