Özgüven Mi, Şımarıklık Mı?

Görece ekonomik olarak gelişmiş, yoklukların, kıtlıkların, kuyrukların yaşanmadığı günümüz Türkiye’sinde hemen her ailede” prens” ve “prensesler” var. Her istedikleri anında yerine getirilen çocuklar “yok”u hiç bilmeden, “hayır”ı hiç duymadan büyüyorlar. Eğitim ve kültürel seviyesi düşük olan bazı ebeveynler, özgüven ile şımarıklığı ayırt edemiyor,  çocuklarını şımarık, narsis bireyler olarak yetiştiriyorlar.
Özgüven, bireyin kendisine yönelik iyi, olumlu duygular geliştirmesi,  kendini iyi hissetmesi, kendisiyle ve çevresindeki kişilerle barışık olması demektir. Özgüven “yüreklilik, cesaret” veya kişinin kendine güvenme duygusu olarak tanımlanır. Özgüven, davranışların en önemli belirleyicilerinden biri olup, bireyin kendine yönelik olumlu yargılarının olması, kendini ve olayları kontrol edebileceği inancı, kendini sevmesi, yeterli olduğunu düşünmesi, değerinin farkına varması, kendisiyle barışık olması, kendini tanıması gibi durumlarla ilgili bir kavramdır. 
Şımarıklık ise, her zaman, her ortamda kendi isteklerinin ön planda olmasını isteyen, istekleri arasında önceleme yapamayan, karşısındakilerin görüşlerine de saygı göstermesi gerektiğini öğrenememiş, bulunduğu ortamda bütün ilgiyi üzerine toplamaya çalışan, mızmızlanan, sadece kendi dediğini yaptırmaya çalışan, isteklerini yaptırmak için ısrarcı ve inatçı olabilen çocukların davranış biçimleridir.
Ebeveynlerce, şımarıklık ile özgüven zaman zaman karıştırılır ve “şımarık” çocuklar için “özgüvenli” tabiri kullanılır. Çocuğun şımarık olmasında en büyük pay şüphesiz aile büyüklerine aittir. Çocuğun gelişim çağlarına göre kendisinden beklenen davranışlar konusunda sürekli yol gösterilmeli, hatalı davranışları frenlenmelidir. Çocukların zaman zaman (genelde ilgi görmek için) şımarık davranışlar göstermesi normaldir. Anormal olan ise çocukların bu tür davranışlarının aile büyükleri tarafından onay görmesidir. Böylece çocuğun yanlış olan davranışları pekişir ve çocuk yanlış (şımarık) davranışı nedeniyle isteklerini kolaylıkla elde edebildiğini öğrenir. Böylece o çocukta şımarıklık kalıcı olur. Çocukluk döneminde benmerkezcilik (egosantrik) tamamen normal, hatta gelişimlerinin bir parçasıdır. Ancak çocuklar büyüdükçe, bu durum, kendilerini evrenin merkezinde görmelerine, narsis olmalarına neden olabilir. Yani dengeyi iyi kurmak gerekiyor. Şunu da unutmayalım ki, çocuğun her istediğini yapmak, sürekli ilgiyi ona vermek, haksız olduğunda hatalarını görmezden gelmek, saldırgan ve kaba davranışlarına müsaade etmek onu özgüvenli değil, şımarık, arsız ve problemli biri yapar.
Unutulmamalıdır ki;
 -Her istediğini istediği anda elde etmek isteyen çocuk, özgüvenli değil şımarıktır.
-Hayatın merkezine kendisini koyan,  ebeveyni dâhil bütün çevresinden hizmet bekleyen çocuk,  özgüvenli değil şımarıktır.
-İnatlaşan, mızmızlanan, öfkelenen, ağlayarak isteğinin kabul edilmesini bekleyen çocuk, özgüvenli değil şımarıktır.
-Kimseden çekinmeyen, umursamaz, saldırgan tavırlar sergileyen, kaba söz ve davranışlarda bulunan çocuk, özgüvenli değil şımarıktır.
-Saygısız, hiç kimseden korkmayan, haddini bilmeyen, çekinmeyen, lafını esirgemeyen, istediği şeyi elde etmek için bağırıp çağırma dâhil her yolu deneyen çocuk, özgüvenli değil şımarıktır.
Özgüvenli çocuklar; sorumluluk sahibidirler, bilgili ve donanımlıdırlar, kendilerini ve çevreyi tanırlar,-pozitif düşünürler, kendilerini ifade edebilir,-duygularını, davranışlarını kontrol edebilirler, hemen hemen her yaş grubuyla iyi iletişim kurabilirler.

Özgüvenin Gelişmesi İçin;
- Anne-babanın çocuğundan beklentileri onun yetenekleri ve yapabilirliği ile kıyaslandığında gerçekçi olmalı, çocuğun çabaları görülmeli ve takdir edilmelidir. 
-Çocuğa kendi işini kendisinin yapması için fırsat tanınmalı, kendi başına yapabileceği işler bir yetişkin tarafından yapılmamalıdır. Başladığı işi bitirmesi konusunda motive edilmeli, destek olunmalıdır.
- Çocuğun isteklerine sınırlar konulmalı, her zaman her istediğinin olamayacağı öğretilmelidir. Hayatta her zaman işler yolunda gitmez, çocuk da bunları (hayal kırıklığı) yaşamalı hatalarının karşılığıyla yüzleşmelidir.
-Empati kurmayı, sahip olduklarına şükretmeyi öğretmeliyiz. Bu sayede kanaati, “azla” da yetinmeyi mutlu olmayı öğrenmiş olurlar.
-Çocukları överken abartmamalıyız, ”benim çocuğum her zaman sınıfın birincisi olur” dediğimizde, bunu başaramayan çocuğun bunalıma girmesine,  kendinden başarılı çocuklara karşı düşmanlık, çekememezlik duyguları geliştirmesine neden olabilir.
-İnsanlar hayatta yanlış şeyler de yapar ve bunun karşılığını görür. Çocuklara da “özeleştiriyi” kendisini değerlendirmesini öğretmeliyiz. “Şu dersime çok çalıştım yüksek not aldım, şu dersime yeterince çalışmadığım için notum düşük kaldı” bilinci çocukta gelişmeli, hayatta karşılaştığı/karşılaşacağı olumsuzlukların sebebini başka yerde aramamasını kavramalıdır.
- Toplumsal kuralları, çevresindeki insanlara, arkadaşlarına, ailesine, büyüklerine, küçüklerine nasıl davranılacağını, saygı ve sevgiyi öğretmeliyiz. 
- Çocuklarımızın egosunu şişirmekten, “sen her şeyi yapabilirsin, sen her şeyi başarırsın” gibi boş poh pohlamalardan ve gereksiz övgülerden vazgeçmeliyiz
--Çocuklara, iradeli olmayı, yanlış yapmaktan/konuşmaktan çekinmeyi, sınırlarını her yerde, her istediğini yapamayacağını/ söyleyemeyeceğini öğretmeliyiz “Yeter ki ağlamasın” diye yapmak istediği her şeyi yapmasına asla müsaade etmemeliyiz 
- Dünyayı çocuğun etrafında döndürmekten vaz geçmeliyiz. Çevresine, arkadaşlarına, büyüklerine karşı saygıyı öğretmeli, saygısızlıklarına müsamaha göstermemeliyiz.
Sonuç;
Günümüzde çocuklarının eğitimi hususunda ebeveynlerin en büyük yanlışlarından biri “özgüven”i “şımarıklık” ile karıştırmış olmalarıdır. Özgüvenli çocuk yetiştireceğiz diye “ben”lik duygusu şişirilmiş çocuklar yetiştirmeye başladık. Özgüveni yanlış algılayan bazı ebeveynler çocuklarına şımarıklık aşıladılar. Arkadaşlarına, kardeşine, büyüklerine, öğretmenlerine saygısızlık yapan ve eşyalara zarar veren çocuklar anne ve babaları tarafından “özgüveni yüksek” olarak nitelendirilebiliyor.
 Üzülmesin, kendine özgüveni olsun diye hiçbir şeyi kısıtlanmayan, istediği gibi davranan, eleştirilmeyen yani yanlışlarını ve doğrularını fark etmesine olanak tanınmayan, yeter ki mutlu olsun diye kuralların ihlâl edilmesine müsaade gösterilen evlatlarımız ego patlaması yaşıyor. Çocuklar en küçük başarısında, en sıradan özelliklerinde bile; “çok zeki, çok akıllı, çok yetenekli” gibi övgüler vesilesiyle kendilerini öyle zannedebilirler. Ancak gerçek er-geç ortaya çıktığında, gerçekle yüzleşen çocuk çok acı travma ve hayal kırıklığı yaşayacağı unutulmamalıdır. Çok geç olmadan, çocuklarımıza, sınırsız, kuralsız ve şuursuz bir hayatın gerçek olmadığını öğretmeliyiz.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazar Yazıları Haberleri