10 Haziran 2014 tarihli, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik, uygulanmasının üstünden 3 yıl gibi bir zaman geçmesine rağmen, eğitim kurumları yöneticilerinin görevlendirilmesiyle ilgili getirdiği yeni kurallarla eğitim kamuoyunda tartışmaların hiçi bitmemesine neden olduğu gibi, eğitim yönetiminin bilim olup-olmadığı konusunda da kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu (MEB, 2014).
Balcı (2008); “Eğitim Yönetimi, bir disiplin/bilim dalı mı yoksa bir meslek-uğraşı alanı mıdır?” sorusuna cevap verebilmek için öncelikle “bilim nedir?” sorusuna cevap bulmak gerektiğini ifade etmekte ve bilimi aşağıdaki şekillerde tanımlamaktadır;
-Bir alandaki sistemli bilgi birikimi,
-Nesnel adımları izleyerek üretilen bilgi,
-Bilimsel yöntemle üretilen bilgi,
-Bilimsel araştırma ürünü bilgi.
Balcı’ya (2008) göre; bir etkinlik alanının bilimleşme sürecine girerek özerk ve bağımsız bir bilim dalı haline gelmesiyle onun kurumsallaşması arasında bir bağ kurmak mümkündür. Bir bilim alanının kurumsallaşmasının ölçütleri ise Gulbenkian Komisyonu’nun “Sosyal Bilimleri Açın” adlı raporuna göre şöyle sıralanmıştır. Alanın;
-Üniversitelerde kürsü ya da bölümlerinin olması,
-Bir araştırma alanı olması (araştırmanın kurumsallaşması),
-Uzmanlık gerektiren bir bilgi birikimine sahip olması, diplomaya götüren ders programlarının sunulduğu bölüm ya da birimlerinin olması (öğretimin kurumsallaşması),
-Ürün ve birikimini sunma olanağı sağlayan bilimsel dergilerinin olması ve
-Mensuplarının örgütlenmesi.
Bu ölçütler ve tartışma ışığında eğitim yönetimine bakıldığında; alanın, üniversitelerde bölüm ya da birimleri bulunmakta, diplomaya götüren programları uygulamaya konulmakta, bir araştırma alanı olarak araştırma yapılmakta, bilimsel dergileri bulunmakta, mensuplarının bir ölçüde de olsa örgütlenmeleri söz konusu olmaktadır. O halde alanın, bir bilim dalı olduğunda kuşku yoktur.
Bir bilim dalı olarak “Eğitim Yönetimi” Amerika Birleşik Devletleri’nde biçimlenip gelişmiş, aynı dönemlerde kıta Avrupa’sında yaşanan gelişmeler olmuştur. Murphy (1988; akt, Balcı, 2008) eğitim yönetiminde yönetici hazırlama- yetiştirmeyi tarihsel olarak dört dönemde betimlemektedir. Aşağıda kısaca açıklanan bu dönemler eğitim yönetiminin tarihsel olarak nasıl algılandığını da çok isabetli bir şekilde ortaya koymaktadır:
1. 1820- 1899; ideolojik dönem,
2. 1900- 1946; reçete (prescriptive) dönemi,
3. 1947- 1985; bilimsel dönem/ davranış bilimleri dönemi,
4. 1986 başları; diyalektik dönem
Avrupa’da ise üniversiteler bünyesinde eğitim bilimleri alanında Leipzig (1906), Berlin (1907), Munih (1910), Tubingen (1911), Hamburg (1912) üniversitelerinde kurulan enstitüler önemli bir yer tutmaktadır. Çekoslovakya’da 1900’de, Macaristan’da 1912’de, Belçika’da 1923’te, Romanya’da 1925’te Hollanda’da 1931’de eğitime ilişkin çalışmalar yapmak üzere pedagoji laboratuarları kurulmuştur. (Balcı, 2008)
Bursalıoğlu (2012), yönetim biliminin, eğitime girişi konusunda; ilk eğitim yönetimi terimlerinin Roma kaynaklı olduğunu ancak anlamlı ve yüksek frekanslı kullanımının 20.yüzyılda olduğunu; okul müdürlerinin öğrencileri yalnız okulda değil, okul dışında da izlediğini; Hindistan’da her okulda bir yönetici bulunduğunu; İsrail’de her okulda öğrenci sayısı 40’ı geçtiği zaman bir direktör tayin edildiğini; bilimsel yönetimin okula girişinin, 20.yüzyılın başında işletme ilkelerinin okula uygulanması ile başladığını; Hawthorne araştırmalarının açtığı çığırla, okul yönetiminde insan ilişkileri kavramına yer verildiğini; böylece okul yönetimine sosyal sistem açısından bakıldığını ve okul yöneticiliğinde sosyal bilimlerin ağır bastığını, ifade etmektedir.
Eğitim yöneticilerinin seçimi ve yetiştirilmesi konusunda dünyadaki bazı ülkelere bakıldığında farklı yöntemlerin karşımıza çıktığını görürüz. Örnek vermek gerekirse ABD’de; Eğitim alanında yöneticiliğin sağlıklı bir mesleki eğitime dayandırılması görüşü yaygın olup, genellikle lisans mezuniyeti sonrası (lisansüstü) düzeyde yapılmaktadır. Birçok okul müdürü, eğitim yöneticiliğine bir yüksek lisans ya da doktora derecesini tamamladıktan sonra geçer. Müdürler ve müdür yardımcıları, yöneticilik görevine atanmadan önce genellikle öğretmenlik deneyiminden geçerler. Bazı öğretmenler doğrudan müdür olarak atanırken, bazıları da önce müdür yardımcılığı, okul ya da bölge düzeyinde yönetsel işlerde deneyim kazandıktan sonra atanırlar. Verilen eğitimlerle müdür adaylarının okul vizyonu, okul kültürü, öğretim, uygulamalar, kaynakları kullanma, iletişim, işbirliği, etik davranışlar, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel konularında geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Yine bu programla, öğretimi değerlendirme, veriye dayalı karar verme ve öğrenme süreçlerini zenginleştirme stratejilerinin kazandırılması hedeflenmektedir (Balyer ve Gündüz, 2011)
İngiltere'de hem ilköğretim hem de ortaöğretim kademesi müdürleri için atamada esas alınan ilkelerden biri okul müdürlerinin liyakatidir. Bu nedenle okul müdür adaylarının ulusal düzeyde sunulan liyakat programına katılmaları zorunludur. Ulusal Okul Müdürlüğü Liyakat Programı'nı sunan 12 Adet Yetiştirme ve Geliştirme Merkezi ile adayların öğrenme gereksinimlerini belirleyen 11 adet Değerlendirme Merkezi bulunmaktadır. Program yılda iki kez açılmaktadır. Bu programın hedef kitlesi okul müdürlüğü pozisyonuna başvurmak isteyen müdür yardımcılığı veya bölüm başkanlığı gibi yönetsel görevlerde bulunan öğretmenlerdir. Ulusal Okul Müdürlüğü Liyakat Programı, okul yönetimi ve okul geliştirme araştırmalarına dayanmakta, okul ve diğer örgüt türlerindeki en iyi yönetim uygulamalarından yararlanmakta, okul müdürlerinin sahip olması gereken bilgi, beceri ile kişilik özelliklerini ortaya koyan "Ulusal Okul Müdürleri Standartlarını (National Standards) esas almaktadır. Başarı ile tamamlandığı takdirde, okul müdürlüğü görevi için yeterlilik sağlanmıştır. Yine adayların geçmiş mesleki yaşantılarını da dikkate alması nedeniyle esnek ve ilk defa ve yeni atanmış müdürlerin yöneticilik becerilerini geliştirmelerine temel oluşturacak niteliktedir. (Balyer ve Gündüz, 2011)
Fransa'da ortaöğretim kademesi müdürleri ile ilköğretim kademesi müdürlerinin istihdam süreçleri arasındaki fark büyüktür. Ortaokul ve lise müdürlerinin istihdamında ayrıntılı bir süreç izlenirken, ilkokul müdürleri için aynısı söz konusu değildir. Bunun bir nedeni bu alandaki yönetim yapısındaki hiyerarşi nedeniyle ilkokul müdürlerine okul yönetimi alanında daha az sorumluluk verilmiş olmasıdır. Fransız okul müdürlerinin seçilme, yetiştirilme ve atanmasına ilişkin genel sorumluluk Eğitim Bakanlığı'ndadır ve merkezi Paris'teki "Centre Condorcet"tir . "Centre Condorcet'in görevi ülke genelinde geçerli olan "Okul Müdürlerinin Formasyonuna İlişkin Kurallar" (Charte de laformation des personnels de direction) çerçevesinde, akademi bölgelerinde verilen eğitimin bu kurallara uygunluğunun, akademi bölgeleri arasında etkili işbirliğinin ve eğitim programları arasındaki farklılığın asgari düzeyde sağlanmasıdır (Balyer ve Gündüz, 2011).
Singapur’da okul müdürleri 1984’ten beri Eğitim Bakanlığı ile ulusal eğitim enstitüsü tarafından ortaklaşa organize edilen bir eğitim yönetimi diploma kursuna katılma zorunluluğundadırlar. Bu program okul müdürü olmak için seçilmiş müdür yardımcıları için 1 yıl süren tam zamanlı programdır. Bu programa devam eden müdür yardımcıları tam maaşlarını alırlar. Bu programın içeriği yönetim, liderlik ve müfredat yönetimi hakkında dersler ile müdür yardımcısı olarak 4 hafta süre ile bir okulda uygulamaya katılmalarından oluşmaktadır. Uygulama için seçilen okulların müdürleri hem stajyerlere akıl hocalığı yapmakta hem de eğitim sürecine tam olarak katılmaktadırlar (Korkmaz, M. 2005)
Hong Kong’da müdürlerin mesleki gelişim ve eğitim programı 1990’lı yılların sonunda dikkat çekmeye başladı. 1999 Haziran’ında eğitim bakanlığı yetkililerini; İngiltere, İskoçya, Avustralya ve Singapur’a yaptıkları ziyaret sonucunda bir liderlik eğitim programı önerdiler
Bu öneriler;
a) Lider yeterlilik profili için ihtiyaç değerlendirmesi,
b) Takım çalışması biçiminde liderlik gelişim programı,
c) Deneyimli okul müdürleri ve akademisyenler tarafından oluşturulan 8 aylık bir deneysel okul projesi,
d) Zorunlu çekirdek ve okul tabanlı modüller,
e) Ve 2004-2005 öğretim yılından itibaren tüm müdürlerin bu programa katılması zorunlu bir hale getirildi. 2007 yılının Eylül ayına kadar tümgörevdeki müdürler bu sertifikayı almak zorundadırlar (Korkmaz, M. 2005).
Çek Cumhuriyeti’nde Okul müdürleri, bölgesel temsilciler, belediye ve hükümet temsilcilerinden oluşan bir kurul tarafından atanır. İl tarafından atanan müdürler bölgenin, bölge tarafından atanan müdürler ise Bakanlığın onayına sunulur. Okul müdürlüğüne atanan kişiler ancak kanunda belirlenen suçları işlemeleri durumunda görevden alınırlar. Okul büyüklüğüne göre farklı sayıda müdür yardımcısı ataması yapılabilmektedir. Eğitim sürecinin kalitesi, okulun mali yönetimi, öğretmenlerin atanması ve görevden alınması, yerel yönetim ve halkla ilişkilerin yürütülmesi gibi konularda tüm sorumluluk okul müdürlerine verilmiştir. Kanunen, okulun kuruluşundan sorumlu birim olan Okul Kurulu oluşturabilir. Böylece ailelerin, öğrencilerin, personelin ve halkın okul yönetimine katılımı sağlanır (Yıldırım, 2010)
Estonya’da, yerel yetkililerin, “Eğitim gelişim programlarını uygulama, kendi yetkileri altındaki okul müdürlerini atama ve görevden alma, öğretmen planlaması yapma, özel gereksinimi olan bireylere yardımcı olma, öğrencileri mesleki eğitime yönlendirme, eğitimsel gelişim planlarını hazırlama ve uygulama” vb. görevleri vardır (Yıldırım, 2010).
Litvanya’da Okul müdürleri, okul kurucusu (Belediye Konseyi) tarafından atanır ve görevden alınır. Okul müdürlerinin iş tanımını Belediye Konseyleri yapar. Okullarda eğitim hedeflerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, okulun stratejik planını hazırlamak okul müdürünün görevidir. Okul müdürünün atanmasında, “Yükseköğretim derecesine sahip olma, en az üç yıllık öğretmenlik deneyimine sahip olma” gibi koşulların yerine getirilmesi temel alınır. Müdür yardımcılarının ise müfredatın uygulanması, ders programlarının hazırlanması, okul çalışmalarına yönelik rehberlik hizmetleri gibi görevleri vardır. Okul Konseyleri ve Öğretmenler Kurulu okul yönetiminde söz sahibidir (Yıldırım, 2010).
Macaristan’da okul müdürlüğü atamalarında, “Öğretmenlik mesleği sınavında başarılı olma, en az beş yıllık öğretmenlik deneyimine sahip olma, kadrolu ya da sözleşmeli devlet memuru olma” gibi ölçütler temel alınır. Müdürler, görevlerini yardımcılarıyla işbirliği içerisinde gerçekleştirirler. Okullarda mali işlerden sorumlu bir müdür yardımcısı vardır. Diğer görevler, Yönetim Kurulu tarafından yürütülür (Yıldırım, 2010).
Polonya’da Okul müdürleri, Okul Yönetimi Birimi tarafından sınavla seçilir. Okul müdürü, beş yıllık bir süre için seçilir. Bu süre bir yıldan az olamaz. Okul müdürü, okulun yönetimi, öğretmenlerin ve öğretmen olmayan personelin işe alınması ve işten çıkarılması, öğretmenlerin performanslarının değerlendirilmesi gibi birçok konudan sorumludur. Okul müdürü, okuldaki yönetim birimlerine (Okul Konseyi, Eğitim Konsey vb.) danışarak müdür yardımcısını atar ya da görevden alır Okul müdürü atamalarında en az beş yıl öğretmenlik deneyimi ve eğitim yönetimi kursunu bitirme gibi şartlar aranır (Yıldırım, 2010).
Slovakya’da okul müdürleri, Okul Kurulunun önerisiyle kurucu tarafından atanır. Okulöncesi eğitim okulları müdürleri, eğitim etkinliklerinden sorumludur. Temel eğitim okullarının müdürlerinin; eğitim programı, eğitim ve öğretim standartları, çalışanların denetimi gibi sorumlulukları vardır. Ortaöğretim okullarının müdürleri ise okul ekonomisi, çalışma güvenliği, eğitimsel ve uzmanlık düzeyindeki eğitim çalışmaları gibi alanlardan sorumludur. Karar verme sürecinde okul müdürlerine geniş yetkiler (öğretmenleri atama ve görevden alma gibi) verilmiştir (Yıldırım, 2010).
Başaran’ a göre (1998) eğitim yönetimi, toplumun eğitim gereksinmesini karşılamak üzere kurulan eğitim örgütünü önceden belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek için etkili işletmek, geliştirmek ve yenileştirmek sürecidir.
Okul, eğitim hizmetini üreten temel sistem olarak, etkili çalışmak zorundadır. Okulun etkili çalışabilmesi için okul yönetimi şu hedeflere ulaşabilmelidir;
1-Verimliliği arttırmak,
2-Eğitim işgörenlerinin işten doyumunu sağlamak,
3-Okulun sağlığını korumak,
4-Okulu, dirik bir yapıya kavuşturmak,
5-Okulu, çevresine yararlı kılmak (Başaran, İ Ethem 1998).
Başaran (1998); verimliliği arttırmaktan, öğrenci başına harcanan girdiyi azaltırken, öğrencinin eğitsel niteliğini arttırmayı; eğitim işgörenlerinin işten doyumunu sağlamaktan, her işgörenin emeğinin karşılığını ödeyerek onun işdoyumunu sağlamayı; okulun sağlığını korumaktan, işgörenler arasındaki çatışmayı en aza indirerek, birlik içinde amaçları gerçekleştirmeyi; okulu dirik bir yapıya kavuşturmaktan; eğitim bilimleri ve eğitim teknolojilerinde meydana gelen değişiklikleri ve toplumun eğitim ihtiyaçlarını izlemek ve anında uygulamayı; okulu çevresine yararlı kılmaktan da; çevrenin doğal zenginliklerini korumak, sağlık koşullarını geliştirmek, toplumun gereksindiği eğitim hizmetlerini sunmak ve yeterli olduğu konularda topluma öncülük etmeyi kast etmektedir.
Bizim eğitim tarihimizde, okul yöneticiliği konusunda II.Mahmut döneminde açılan Mektebi Maarifi Adliye’nin başına getirilen İmamzade Esat Efendi’ye “Nazır” unvanının verilmesi; 1848’de açılan ilk öğretmen okulunun (Darülmuallimin) başına müdür unvanı ile Cevdet Efendi’nin getirilmesinin, eğitimde yöneticilik sınıfının gelişmesine ve yöneticilik sınıfına önem verilmesine yol açmıştır (Bursalıoğlu, 2012).
Balcı (2008),Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri eğitim yöneticisi yetiştirmede dört temel eğilimden söz eder:
(1) 1970’lere dek çıraklık modeli,
(2) 1970’lerde eğitim bilimleri modeli ve
(3) 1999’da sınav modeli,
(4) 2004’ten sonra keyfilik modeli.
Balcı (2008), çıraklık modelinde 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanunun 12. maddesinin öngördüğü “ meslekte asıl olan öğretmenliktir” anlayışının uygulandığını; çıraklık modelini, eğitim sistemimizin merkeziyetçi anlayışının doğal bir sonucu olarak görmenin mümkün olduğunu; 1970’lere dek Milli Eğitim Bakanlığı örgütlerinde yöneticilik yapanların çoğunun belki de % 90’larının Pedagoji Bölümü mezunu olduklarını; bu tarihten sonra da yetenek, tecrübe ve başarı ölçütleri yerini siyasal tercihlerin aldığını ileri sürmüştür.
Eğitim Bilimleri Modelinin, özellikle de 1993 yılında toplanan 14. Milli Eitim Şurasında eğitim yöneticisi yetiştirmede etkin bir yol olarak belirtildiğini öne süren Balcı (2008), eğitim bilimleri modeli kapsamında yetiştirilen adayların istenilen görevlere getirilmedikleri, bazı alanlarda öğretmen olarak değerlendirildiklerini ifade etmiştir.
Sınav modeli ise, 23.09.1998 tarih ve 23472 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan MEB’e bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirilmesine İlişkin Yönetmelikle uygulanmaya başlamıştır. Okul yöneticiliğine istekli ve bu alanda yeterli olanlar bu amaçla düzenlenen seçme sınavlarına katılmışlardır. Sınavda başarılı olan adaylar 120 saatlik bir hizmet içi eğitim programına alınmış, başarılı olanlar beş yıl geçerliği olan yöneticilik sertifikası almışlardır (Balcı, 2008).
Balcı’ya göre (2008) Keyfilik modeliyle, 1999 tarihinde getirilen okul müdürlüğü giriş sınavı ve izleyen 120 saatlik yetiştirme programı, kaldırılmıştır. En son gelişme olarak 2014 görevlendirme yönetmeliğiyle de okul müdürlerinin atanmasının kural ve standardı olmadığı bir noktaya dönülmüş oldu.
21.yy.’ın okulları birçok rolü üstlenecek yeni bir müdür tipi gerektirmektedir. Bu tip müdürlerde bulunması gereken nitelikler ise;
-Hangi tür okul ve sınıf uygulamalarının öğrenci başarısını arttıracağını anlayan,
-Olumlu değişikliği sağlamak için öğretmenler ile nasıl çalışacağını bilen,
- Öğretmenlere öğretim ile ilgili uygulamalarında destek veren, eğitsel liderlik özellikleri olan yöneticilere ihtiyaç vardır (Korkmaz, 2005).
Korkmaz’a göre (2005), Türkiye’de okul yöneticisi yetiştirme ve atamaya dönük standartlar henüz geliştirilebilmiş değildir. Okul yöneticilerinin seçilmesi ve yetiştirilmesi, ülkenin kamu yönetimi sistemiyle yakından ilişkilidir. Örneğin; Fransa, katı bir merkeziyetçi yapılanmaya sahipken, Almanya eyaletlere dayalı federal bir sisteme sahiptir. İngiltere’de ise adem-i merkeziyetçi bir sistem vardır. Bu yapılanmaya uygun olarak; Fransa’da kararları belirleyici merkezi hükümetken, İngiltere ve Almanya’da öğretmenler, veliler, öğrenciler, yerel yöneticiler gibi eğitim paydaşlarından oluşan okul kurulları okul yöneticilerinin seçilmesi ve atanması sürecinde söz sahibi olmaktadır (Balcı vd., 2007). Türkiye’de ise daha çok merkeziyetçi anlayış egemendir. Bunun yanında dünyadaki yerelleşme eğilimlerinin Türkiye’yi de etkilemeye başladığı görülmektedir.
Şimşek (2004), mevcut yönetim anlayışıyla “Türkiye’de eğitim yöneticisi yetiştirilemez” diyerek yönetici yetiştirme sorununun yapısal nedenlerini sorguladığı makalesinde adem-i merkeziyetçi bir yapı olmadıkça yönetici yetiştirme tartışmalarının sonuçsuz kalmaya mahkum olduğunu vurgulamıştır.
Türkiye açısından okul yöneticisi seçme ve yetiştirme konusunda en belirgin sorunlardan biri de uygulamaların nesnellikten uzak olmasıdır. Görünen odur ki iktidarlar eğitim yöneticiliklerini ve özelde okul yöneticiliklerini “cülus bahşişi” olarak dağıtmaktan vazgeçmedikçe ve eğitimi kontrol etmek için birer araç olarak görmeye devam ettikçe nesnellik sağlanamayacaktır.
Gelişmiş ülkelerde, okul yöneticiliği eğitiminin lisansüstü düzeyde verilmesi gerektiği genel kabul gören bir anlayıştır. Türkiye’de de üniversiteler bünyesinde bulunan Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi anabilim dallarının işlevlerinden biri eğitim sistemine yönetici yetiştirmektir. Bu anabilim dalları bünyesindeki yüksek lisans ve doktora programları ile her yıl yüzlerce mezun verilirken, bakanlığın bu alanda lisansüstü eğitim yapmış olmayı sadece “tercih sebebi” sayması anlaşılamamaktadır. Bu durumun Bakanlık ile üniversiteler arasındaki eşgüdüm eksikliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak, bu durumdan zararlı çıkanın eğitim sistemi olduğu unutulmamalı, yönetici yetiştirme konusunda üniversitelerin birikiminden yararlanılmalıdır(Korkmaz, 2005).
Korkmaz (2005); “Okul Yöneticilerinin Yetiştirilmesi: Sorunlar – Çözümler ve Öneriler” başlıklı makalesinde, okul müdürü seçimindeki önerilerini şöyle sıralıyor;
Gerekli Nitelikler;
-Öğretmenlikte deneyim (en az 5 yıl)
-Okulda gelişimci lider olarak dikkate değer bir performans göstermek,
-İnsan ilişkilerinde başarılı olmak,
-Öğretmenlere rehberlik yapma konusunda yeterli uzmanlık bilgisine sahip olmak,
-Eğitim ve Öğretime liderlik yapabilmek,
-Mükemmel öğretimi gerekli kılan bir örgüt biçimlendirebilme yeterliliğine sahip olmak ve,
-Okulu ve okulun çalışmalarını okulun çevresi ile ilişkilendirebilmek.
Tercih Edilen Nitelikler;
-Bir müdür olarak liderlik deneyimine sahip olmak,
-Etkili okul araştırması konusunda bilgi sahibi olmak,
-Personel gelişimi konusunda deneyimli olmak,
-Yönetici yetiştirme programını tamamlamış olmak,
-Okul müdür yardımcılığı yapmış olmak.
Korkmaz (2005), okul yöneticilerinin sağlıklı okul ortamları oluşturmalarında ve başarılarında rol oynayan önemli diğer bir faktörün de, sahip oldukları kişisel özellikler olduğunu; yöneticiler, insanlara karşı duyarlı, meslektaşlarını ve öğrencileri etkileme yeteneğine sahip, sağduyulu, farklı gurupların karar vermedeki düşüncelerini cesaretlendirme ve bilgileri kullanabilme konusunda yeterli niteliklere sahipse o okuldaki başarının kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedir.
Bursalıoğlu (2012); eğitim yönetiminin meslekleşmesi ve kurumlaşmasına en büyük engelin, öğretmenlik ve yöneticilik görevlerinin ve değerlerinin karıştırılması olduğunu, bu karışmanın sonucunun öğretmen-yönetici tipinin doğmasına ve aynı kişinin değişik iki değer sisteminin gerektirdiği rolleri oynamasına yol açtığını, bu rollerin aykırı düştüğü durumlarda meydana gelen rol çatışmalarının, eğitim yöneticisinin gücünü azalttığını ve yıpranmasına neden olduğunu ifade etmiştir. Bursalıoğlu (2012), eğitim yöneticiliği, öğretmenliğe ek bir görev olmaktan kurtarılmadıkça, böyle sistemlerin etkisi ve veriminde yükselme görülmeyeceğini; eğitim yöneticileri, yöneticilik mesleğinin gereklerine göre yetiştirilip geliştirilmedikçe, bu verimi arttırmak amacıyla model ve yapı değişikliklerinin başarılı olamayacağını, eklemiştir.
MEB, 10 Haziran 2014 tarihli, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğe dayanarak, Haziran-Aralık 2014 tarihleri arasında okul müdürü ve müdür yardımcısı görevlendirmesi yapacaktır.
Yönetmelikte, okul müdürü ve müdür yardımcısı olabilmek için sıralanan genel ve özel koşullara bakıldığında, müdürlük için 8 yıl, müdür yardımcılığı için 4 yıl öğretmen olarak görev yapmış olmanın yeterli görüldüğü tespit edilecektir. Bu durum, dünyadaki değişik örneklerini verdiğimiz ve yüksek lisans eğitimi, atama öncesi eğitim ve hizmetiçi eğitim gibi eğitim koşullarını taşımayan, sadece belirli sürelerde öğretmenlik yapmış olan ve öğretmenlik değerler sistemine göre yetişmiş olan adayların, yönetmelikteki nesnel olmayan sözlü sisteminin belirleyici olduğu bir elemeyle okul müdürlüğü ve müdür yardımcılığı ile görevlendirileceklerdir.
Yönetmelikte, okul müdürü görevlendirilirken her ne kadar sözlü sınav ve okul toplumunun değerlendirmesinin getirildiği ileri sürülse de, sözlü sınavların nasıl yapıldığı, eğitim kamuoyunca yakından bilinmektedir.
Yönetmelikle, yeniden 1999 yılı öncesine, “Keyfilik Modeli”ne dönülmüştür. 1999 yılından bu yana yaşanan sınav, hizmetiçi eğitim, sözlü sınavsız atama ve kazanılmış haklar gibi deneyim ve birikimler yok sayılmıştır. Adeta, MEB’in eğitim yönetimine dair hafızası silinmiştir.
Okuldaki öğrenme iklimini, profesyonellik düzeyini, öğretmen bağlılığını, öğrenci başarısını, öğretmenlerin moralini, okulun yeniliğe açık olmasını, öğretimin, öğrenci merkezli olmasını, öğretimde mükemmelliği, öğrencileri yeteneklerinin en iyisini sergilemesine fırsat vermeyi kendisine ilke edinen ve bütün okul toplumunun katılımının sağlandığı demokratik okul hedefini kendine ilke edinen okul liderlerine ihtiyaç vardır.
Kaynaklar
MEB, 2014. AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE OKUL YÖNETİCİLERİ http://mevzuat.meb.gov.tr/html/egikuryon_1/egikuryon_1.html Erişim Tarihi; 14 Haziran 2014
Başaran , İ.Ethem (1998) Eğitim Yönetimi. Yargıcı Matbaası. Ankara
Balcı, A. (2008) Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Bahar 2008, Sayı 54, ss: 181-209
Bursalıoğlu, Z. (2012) Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama. Pegem Akademi. Ankara
Erden, A.(2005) http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/167/index3-erden.htm Erişim Tarihi; 14 Haziran 2014
Balyer, A.Gündüz, Y. (2011) Degisik Ülkelerde Okul Müdürlerinin Yetistirilmesi: Türk Egitim Sistemi için Bir
Model Önerisi Kuramsal Egitimbilim, 4 (2), 182-197, 2011
Korkmaz, M. (2005) Okul Yöneticilerinin Yetiştirilmesi: Sorunlar – Çözümler ve Öneriler. GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 3 (2005) 237-252
Yıldırım, M.Cevat (2010) TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNİN EĞİTİM SİSTEMLERİNİN YÖNETİM YAPISI. Mayıs 2010 Cilt:18 No:2 Kastamonu Eğitim Dergisi 567-586
Balcı, A., Memduhoğlu, H. B., İlgan, A, Erdem, M. ve Taşdan, M. (21-22 Haziran 2007). Bazı Avrupa Birliği Ülkeleri İlköğretim Okul Yöneticilerinin Seçilmesi ve Yetiştirilmesi. II. Ulusal Eğitim Yönetimi Kongresi, Ankara.
Şimşek, Hasan (2004). Eğitim Yöneticilerinin Yetiştirilmesi: Karşılaştırmalı Örnekler ve Türkiye için Öneriler.
https://docs.google.com/a/t1dd.org/file/d/0B3VwQlaAY_UfN25NczRTM19jdzg/edit Erişim Tarihi; 19 Haziran 2014