Küresel eşkıyaların kurgu ve örtülü planlarındaki hedeflerinin üzerinde yaşadığımız, atalarımızın bize en büyük emaneti olan cennet vatanımız olduğunun idrakindeyiz. Bu idrak ile bize yakın coğrafyada Ukrayna ile Rusya arasında cereyan eden gerginliğin çatışmaya döndüğü bir süreçte, dün yaşanan “HOCALI” Katliamını da unutmadan, “Türk Dünyasına” yönelen tehdidin, olası risklerin farkındayız…
Ecdat, Anadolu coğrafyasını vatan kılmak, vatan kıldığı coğrafyayı korumak yönünde, sadece cephede değil, cephe gerisinde de dost görünen, az bir dünyalık için ihanet sarmalına tebessüm eden, dâhili ve harici bedhahların sinsi emel ve tezgâhlarının da farkındayız.
Ecdadın dün yaşadığı üzere, (yapılan bütün yozlaşmalara rağmen) ölüme tebessümle giderken canıyla, malıyla mücadele etmiş; yedi düvele karşı hürriyet ve istiklalini çiğnetmemiştir ve çiğnetmeyeceğinin şuurunda olan bir neslin verdiği güven ve gönül huzuruyla idrak ettiğimiz mübarek üç ayların kandil gecelerinden “MİRAÇ” mucizesini idrak edeceğiz.
Bu mübarek gece: İsrâ ve Miraç. Peygamberimiz’in bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Yüce Mevla’nın sonsuz ayet ve kudretini müşahede etmek için yaptığı mucizevi bir yolculuktur.
Pek çok ilahî hikmet ve bereketi barındıran bu kutlu yolculuk; Recep Ayının 27 inci gecesi, Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail (a.s.)’in rehberliğinde Peygamber (s.a.s.)’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksaya, (“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i), bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (İsra 17/1)” oradan da ilahi huzura yükselmesidir.
Mekke’de müşriklerin Müslümanlara uyguladıkları zulüm ve şiddetin tahammül sınırlarını aştığı, Müslümanların üç yıl boyunca her türlü insani ve ticari ilişkiyi ortadan kaldıran büyük bir boykota maruz bırakıldıkları, Resûlullah Efendimizin (s.a.s.), önce kendisini daima destekleyen amcası Ebû Tâlib’i, sonra da çok sevdiği hanımı Hz. Hatice’yi kaybettiği, hüznün arttığı ve ümitlerin azaldığı bir süreçte, yaşanan bir mucizedir “MİRAÇ”.
Miraç, bir yünüyle Rabbe vuslat, bir yönüyle de Rabbin nehyettiklerini terk ediştir. Biz müminler için büyük bir fırsattır… Rabbimiz, kendisine ortak koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağının müjdesidir MİRAÇ…
Böyle müstesna bir gece vesilesiyle sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e vahyedilen, insanlığı mutluluğa götürecek prensipleri de hatırlamak lazımdır. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Miracın ruhi hallerinden söz edilirken: "Allah kuluna vahyedeceğini etti"( Necm) buyrulmaktadır. Bu vahyedilen hakikatler, önemli prensipler;
"Allah'a ortak koşulmayacak, yalnız O'na kulluk edilecek ve yalnız O'ndan yardım istenecektir. Anne ve babaya hürmet edilecek, onların duaları alınacaktır. Zinaya yaklaşılmayacaktır. Haksız olarak kimsenin canına kıyılmayacaktır. Yetimlere iyi muamele edilecektir. Ölçü ve tartıda doğruluk üzere olunacaktır. Bilmediğimiz bir şeyin ardından körü körüne gidilmeyecek, şuurlu hareket edilecektir. Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürünmeyecektir."
Her gün yatsı vaktinde okuduğumuz Âmenerresûlü diye başlayan ayetler bize Miracın bir hediyesidir.
Bizler bu ayetlerde, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettik” diyerek Rabbimize verdiğimiz kulluk sözümüzü yenileriz. “İşittik, itaat ettik. Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş ancak sanadır” ayetiyle teslimiyetimizi dile getiririz. “İnsanın yaptığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir” diyerek sorumluluk bilincimizi tazeleriz. Bununla birlikte, dünyada yapıp ettiğimiz her şeyin bir hesabı ve karşılığı olduğunu, ahireti ikrar ederiz. Ve nihayet, şu dualarımızla Rabbimize en içten yakarışlarla; “Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kâfirlere karşı bize yardım et.” ona iltica eder, ona sığınırız…
Miraç gecesi böyle mübarek bir gecedir. Bu geceyi ihya ederken bu gecede vahyedilen üstün gerçeklere kulak vermeli, yalnız Yüce Mevla'ya kulluk etmeli, O'na hiç bir şeyi ortak koşmamalıyız.
Bu mübarek geceyi idrak ederken;
• Halde bu mübarek geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli ibadetle Allah'a karşı şükran borçlarımızı ödemeliyiz; namaz kılmalı, Kur'an okumalı ve Allah'tan af ve bağışlanma dilemeli,
• Çoluk çocuğumuza bu gecenin anlam ve önemini öğretmeli,
• Çevremizdeki yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı,
• Annemizi, babamızı ve büyüklerimizi ziyaret edip ellerini öpmeli, dualarını almalı,
• Ebediyete intikal etmiş olanlarımızı rahmetle anarak ruhlarını şad etmeli,
• Dostlarımızla tebrikleşmeli, sevgi ve saygı merkezinde duygularımızı perçinlemeliyiz…
Kandilleri birer fırsat bilmeli, bu müstesna zaman dilimlerinde Allah'a daha da yakın olmaya çalışılmalıyız.
Bilelim ki, Allah'a yakınlık, O'nun emirlerini yerine getirmek, yasak ettiği şeylerden kaçınmakla mümkündür.
Şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu ve üyelerimiz adına, Gönül aydınlığı olan Miraç Kandilimiz mübarek olsun diyor, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu mübarek gecenin Türk-İslam âleminin birlik ve beraberliğine, insanlığın barış, huzur ve hidayetine vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.