Mesleki Eğitimde Paradigma Değişimi, Hayalin Alt Yapısıyla Başlar. (HAY)

İnsanlar yaratıldığında hayal kurma özelliği verilmiştir. Bu hayallerle yaşamları süresince etkinlikler yapmakta ve yaşadıkları sürece, ama küçük, ama büyük hayal kurarlar.

Bu hayaller mesleklerini oluşturur. Aldıkları eğitim ise hayallerinin büyüklüğünü belirler. Kavuştukları hayaller yeni birtakım hayalleri oluşturur ve öteler.

Çocuklukla başlayan hayaller, ergenlik sürecinde doğru evrilir, değişir, gelişir… Hayaller, yaşantı zenginliğine dayanır değişkendir. Çocuklukta almış oldukları eğitim, erişkinliğe kadar, erişkinlikte de devam eder.

Toplumların gelişimi ve değişimi ise tam burada başlar. Üretim/tüketim, kazanma/kaybetme, sorumluluk sahibi olma/sorumsuz birey kalma gibi…

Bu süreçte temel problem, üretkenlik…  Peki, üretken birey yetiştirme nasıl başlar.

Okumakla veya yazmakla mı? Görmekle ya da yapmakla mı? Gezmek veya bakmakla mı? Yoksa birini dışarıda komadan, bütünsel yaklaşımla, hepsi ile mi?

Zihnimizde çözmemiz gereken problemin, bu noktada başladığını düşünüyoruz. Eğitimde salt kavramsal boyutta kazanıma odaklanmak yetmeyecek, çünkü kavramsal boyutta kazandığımız bu kavramlar uygulama sürecinde ne kadar etkin kullanırsa, gelişiminiz bir o kadar yükselir…

Üretkenlik çağlar üstü bir gelişmişliğin ön şartıdır. Üretim ekseninde bakarsak, günümüz eğitim sisteminde, üretim sürecinin kritik eşiğidir TEKNİK EĞİTİM.

Yazılı tarih başladığı andan itibaren okuma veya yazma var mıydı?

Yaşantı suretiyle erişilen birikimin, aktarımıyla gelişmedi mi bilim ve üretim?

Bu gelişmenin sembollere aktarımıyla devam etmedi mi medeniyet eğrisi?

 Eğitim sürecinde yaşanan değişim, üretim ekseninde sürdürülmesi yönünde temel kriterler göz ardı edilince; eğitimin en temel kriteri dönüştü ve yaparak, yaşayarak öğrenme çıkıverdi sessizce eğitim sürecinin merkezinden

Çocuklarımızın eğitim sürecinde;

Üretiminde öneli yer tutan, bilimin felsefesi yerine,

Üretim sürecini yapmak, yaşamak, yaşatmak yerine, soru bankası kalın kitaplar doldurdu zihinleri, yaşama yer kalmadı bir anda…

Okuyarak dinleyerek öğrenim, eğitim olarak adlandırılmaya başladı. Pasif, edilgen bir nesil, salt soru ezberlemeye yöneldi, hızla hayattan koptu, yaşadığı sorunu dahi, nasıl çözülür diye düşünmek bile aklına gelmez oldu…

Eğitimde yaşanan bu hızlı değişim süreci, üretimden kopan bir değişim ve dönüşüm ile hayattan uzaklaştı yeni yetişen nesil…

Bu dönüşümün sonuçları ve ülkeye olan yansımalarının takibi bir yapılmadan, baş döndüren hızla yaşanan değişim, yönetilmek yerine savrulmaya başlandık küresel rüzgârın tesirinde…

Küresel rüzgârın girdabında savrulurken, yönetmediğimiz değişimin, toplumsal yapıda yarattığı tesirleri bile fark edemedik… Bu süreçte olan, hızla azalan, etkilerini kaybeden meslek erbabındaki kalite değişimiyle fark edilmeye başlandı günümüzde… Piyasa aradığı, ihtiyaç duyduğu nitelikte eleman bulamayınca…

1990’larda Mesleki Eğitimin ihtiyacının farkındalığı, Meslek Liselerine talep yaratırken,  seçme sınavları ile öğrenciler alınmaya başlanması, piyasadaki tekniker ihtiyacı, yükseköğretimdeki ihtiyaç, Teknik Eğitim Fakülteleri’nin önemine dikkatleri çekmişti…

Teknik Eğitim Fakülteleri açılması popüler kılınırken, imza yetkisi verilmese de Teknik Eğitim Fakültelerine talepte artış anlamlıydı aslında…

Buradan mezun olanların, etkin yerlere gelmeye başlaması, söz sahibi olmaya başlamaları, küresel aktörleri mi tetikledi de görünmeyen bir bu süreci maniple etti?

Eğitimde yaşanan hızlı değişimin, vitrinden uzaklaşması yönünde yaşanan gelişmeler,

Teknik Eğitim Mezunlarının, piyasada, eğitim ve üretim sürecinde söz sahibi olmasına tepki miydi, bu ivme kazanan etkililiklerinin durdurulması yönünde bir oyun mu sürece konuldu da Teknik Eğitim Fakültelerinde öğretim üyesi kadrolarına alan dışı öğretim elemanlarının istihdamı tercih edilmeye başlandı (Örneğin malzeme bölümüne fizik kimya elektrik öğretmenliğine fizik bölümü alınmaya başlanması gibi)…

Bu uygulamalar, Teknik Eğitim fakültelerine talebi azaltırken, teknik eğitim fakülteleri teknoloji fakültelerine dönüştürülerek kapatılmasının hiç sorgulanmadığını düşünüyorum...

Sıra meslek yüksekokullarına mı geldi diye düşünmek dahi istemezken, Teknik Bilimler ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu olarak ikiye bölünmesi ne kadar doğru diye düşünmek lazım…

Meslek Yüksekokullarının Teknik Bilimler Teknik kısmının, üniversite kampüs alanından ayrılması için sanayi sahalarına gönderilmeye çalışıldığı üniversitelerin tercihlerinin de sorgulanmasının, bu yönde SWAT yapılmasının anlamlı olacağını düşünüyoruz.

. Bazı üniversitelerin, Meslek Yüksekokullarının Teknik Bilimler Teknik kısım fiziki mekânlarının kampüsün ücra kısımlara, eğitim binası, derslik ve atölyelerin işlevsiz binalara itilmesinin de sorgulanmamasının, YÖK tarafından tartışılması gerektiğini düşünüyoruz…

Bu taşınma sürecinde ciddi alt yapı oluşturan, üretim sürecinde önemli bir hizmet bekraundu bulunan Meslek Yüksekokullarının Teknik Bilimler Teknik kısım atölyelerinin araştırma ve üretim sürecinde etkililiklerinin pasifize edilmeleri sorgulanmalı…

Bu süreçte eğitim alan, istikbalin teminatı olacak gençlerin, aldıkları eğitim sürecinde; kaliteden verilen tavizler nedeniyle, üretimden kopan, piyasaya hazır olamayan ve teknik yetersizlikleri ile bir neslin yetişmesi büyük risktir. Bu büyük riskinin YÖK tarafından tartışılması gerektiğini düşünüyoruz…

Mesleki Eğitimin başlangıç düzeyi olan orta öğretime geçiş sürecinde bir dönem uygulanmaya çalışılan, ancak uygulamada yaşanan sorunların açılamadığı, İlköğretim ile ortaöğretim bütünleşmesinin mevzuatta sağlanamayışı nedeniyle verimli olunamayan uygulamadan vaz geçilmesinin olumsuz yansımaları unutulmamalı.

Bugün için, Anadolu Liselerinin kontenjanlarının artımı nedeniyle, öğrencilerin Mesleki Eğitim tercihlerinde yaşanacak azalma ciddi bir sorun olacaktır.

Bu sorunun yaşanmadan, kronik problem olmadan, önlenmesine dönük, mesleki eğitimi cazip kılınacak özendiricilerle desteklenme yönünde sistematik tedbirler alınmalı.

Bu süreçte; istihdam ve üretime dönük, fizibilitesi yapılmış projelerle, mesleki eğitime başlayan gençlerimizin, ortaöğretim sıralarında, kendi işini kurmalarına ve yönetme sürecinde de, onlara akademik ve mali kontrol desteği sağlanması suretiyle, üretime katkı sağlanması sürecinde devamlılığın sağlanarak,  yönetilmesinin yarınlar açısından önem taşıdığını düşünüyoruz.

Bu sorgulamaların akademik kriterler merkezinde, nitel çalışma verilerine dayalı elde edilen veriler, MEB’in çalışma alanında odaklandığı; “Mesleki Eğitimde Paradigma Değişimi” sürecinde değerlendirmeye alınarak, MEB-Üniversite-Sanayi (Okul sanayi İşbirliğine) iş birliğine işlev kazandırılarak, süreç yeniden yapılandırılmalı. Alanda yaşanan hızlı değişim süreci, verilerle yönetilerek, değişim, üretim ekseninde yapılandırılmak suretiyle, doğru zeminde, yeniden kurgulanması gerektiğini düşünüyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazar Yazıları Haberleri