Şanlı tarihimizde Ağustos ayı, “Zafer Ayıdır.”
26 Ağustos 1071’de Malazgirt’te sadece Anadolu’nun kapıları açılmadı. Bu kutlu zaferle nice gönüller de fethedilmişti.
Malazgirt’te, “Bu saatten itibaren size emredici bir hükümdar değilim. Sıradan bir askerim ve burada savaşmaya mecbur olduğumuz olayla karşı karşıyayız. Size emretmiyorum, isteyen benimle savaşır, istemeyen gider” diyen Sultan Alpaslan, İ'la-yı Kelimetullah davasında nefer olmanın farkındalığıyla Anadolu’nun yurt olma sürecindeki samimiyeti yaşamıştı. Bu samimiyet ki; asırlar sonrasında, bugün için bizlere de doğru model olmuştu…
Bu doğru model Sultan Alparslan’ı, Süleyman Şah, Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olan Fatih Sultan Mehmet, “Ben gerekirse düşmana tek başıma giderim” diyen Yavuz Sultan Selim, at sırtında şehit düşen Kanuni, adeta yedi düvele karşı mücadele veren Sultan Abdülhamit, hüzünlü bir şekilde düşman işgal gemilerini seyreden Gazi Mustafa Kemal, ‘Bir gün geri gidecekler’ diyerek takip etti.
Çağdaş Tapınakçı Şövalyelerin oluşturdukları haçlı ittifakıyla, 2. Cihan Harbinin faşist anlayışıyla yeniden arz-ı endam eden Küresel Eşkıyaların, gerek yurt içinde, gerek yurt dışında, dahili ve harici bedhahlarla oluşturdukları koalisyonla yaşattıkları kaos ortamındaki zulmün son bulması yönünde mücadele ufkumuz ve azmimiz, ecdattan aldığımız, aynı şuur ve aynı samimiyet ile emanetimizidir Ağustos ayı…
Ağustos ayı; “Malazgirt Zaferi” yanında, “30 Ağustos Zafer Bayramı” ile taçlanır. Aziz milletimizin “Ya Ölüm, Ya İstiklal” mücadelesindeki varoluş mücadelesinin tescilli zaferi olmasıyla da apayrı bir yer tutar.
30 Ağustos Zafer Bayramı; ecdadın “Hürriyet ve İstiklal” mücadelesindeki destansı zaferidir.
Hürriyet; ancak savaş meydanlarında kazanılan zaferlerle elde edilebilir.
Ecdadın kazandığı bu zafer; “Toprak uğrunda ölen varsa vatandır.” diyerek, bizlere bir vatan, bir istiklal bırakmak isteyen;
İ'la-yı Kelimetullah davasına asırlar boyu hizmet eden, “Haçlı Dünyası”nın da bu hizmete duydukları tepkilerin hedefinde yok edilmek istenen Ecdadımız; Yüce Allah’ın, Kur’an da; "Sizinle savaşan düşmanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Sakın aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez."(Bakara-190), ve "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran-139), ayetlerine dayalı yaşamayı şiar edinmiş, bu ihlas içerisinde 30 Ağustos’ta yokluklar içinde ve en ağır şartlar altında, yedi düvele karşı verilen mücadelenin, bu uğurda can veren sayısız ve isimsiz kahramanların yazdığı, tarihte benzeri görülmemiş bir destanıdır.
Türk Milleti’nin gerçek karakterini bir kez daha dosta düşmana gösteren bu zafer; yok edilmeye ve elinden bağımsızlığı alınmaya çalışılan bir milletin; var olma mücadelesinin, Türk Milleti’ni yok etmeye çalışan emperyalizme karşı, Türklüğün “EBEDİ BEKÂSININ” zafer ilanıdır.
Bu zafer; Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, devletin varlığı ve bağımsızlığı temelinde mücadele edenlerin, yokluğa, yoksulluğa, haksızlığa, işgale ve zulme baş eğmeyenlerin, “küfre ve zulme” karşı yüzyıllar boyu gösterdiği dik duruşun zaferidir.
Bu zafer; Şanlı, Şerefli ve Necip Türk Milleti’nin, en büyük abidelerindendir.
Bu zafer bir kez daha göstermiştir ki; Türk milleti, bağımsızlığına, birliğine yönelen her tür tehdidi, önüne çıkartılan her tür engeli en zor şartlarda dahi ortadan kaldırmış, en kritik dönemlerde de birlik ve beraberliğini korumuş ve bu birlik içerisinde önüne çıkan her engeli aşmıştır.
Küresel senaryoların yazıldığı/oynandığı bir süreçte, küresel eşkıyaların yönettiği terörün, sosyal ayrışmaya yönelen boyutlarını yaşadığımız, küresel eşkıyaların bize diz çökertmek için oynadıkları ekonomik kurgulardaki “DOLAR” kur oyununu da bozduğumuz bir süreçte Malazgirt Zaferini ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı idrak ediyoruz.
Bu süreçte, öncelikle; Milli Birlik ve beraberliğin temini, tesisi ve devamının sağlanması yönünde her bir ferdimizin mesuliyetinin farkında olduğu, her tür tahrik, tehdit ve tehlike karşısında duyarlı ve hazır olmamız gereken günlerde olduğumuzun farkında olmamızın önemine;
Bu farkındalık içinde, “MİLLİ BEKAMIZIN” teminat altına alınması yönünde vazifeye atılmak için, içinde bulunduğumuz imkân ve şeraiti düşünmeden, emir ve davet beklemeden, bu kutlu hareketin içerisinde yer almak gerektiğine dikkat çekeriz.
Bu vesileyle; Anadolunun kapılarının açıldığı, muhteşem Zaferimizin farkındalığı içerisinde, Türk milletinin asla esir edilemeyeceğini; semaları süsleyen Türk Bayrağı’nın gönderden indirilemeyeceğini ve gök kubbeyi çınlatan ezan seslerinin dindirilemeyeceğini bütün dünyaya ilan eden, namusumuzu ve mukaddes değerlerimizi düşman saldırısından kurtarmakla kalmayıp; aynı zamanda esaret altında bulunan diğer mazlum milletlere de ilham kaynağı olan, Malazgirt Zaferimizi ve 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günümüzü kutluyoruz.
Bu vesileyle; şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu adına, başta Malazgirt’te Anadolu’nun kapılarını açan Sultan Alpaslan’dan, Miryokefalon’da tapusunu aldığımız bir yurt bırakan Gazi Mustafa Kemal’e olmak üzere, aynı duygu ve hassasiyetler içerisinde bugüne varan süreçte canlarını feda ederek. Aziz Milletimize eşsiz bir vatan bırakan aziz şehitlerimize rahmet niyaz ederken, gazilerimizi saygıyla anıyoruz.