“Ağustos ayı, Aziz Türk Milletinin şanlı mazisinde “Zafer Ayı” olarak nitelendirilir…
26 Ağustos 1071’de Malazgirt’te Anadolu’nun kapıları ilk defa açılmamıştır. Anadolu, daha öncesinde de ATA YURDUMUZ olan Anadolu’nun kapıları yeniden aralanmış, bu kutlu zaferimiz olan “Malazgirt Zaferi” ile gönül kapılarımızı da ardına kadar açarak, İ'la-yı Kelimetullah davasına hizmet eden ecdat;
Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun;
“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuz’un ellibin tuğu
Andırır Altay’dan kopan bir çığı
Budur, Peygamberin övdüğü Türkler…
Ya Allah.. Bismillah… Allahuekber!..
Dizelerinde açıkladığı gibi; aynı zamanda, gönlüleri de fethetmiştir.
Birçok milleti, dini ve devleti bünyesinde barındırmış yapısı içerisinde birçok kültüre ayak uydurmuş bir coğrafyaya sahip olan Anadolu, dünya medeniyet tarihinde “Vatandaşlık bağıyla, kültür temelinde millet olmayı uygulama pratiği olan ve bu uygulama pratiğinin, ilk yazılı belgesinde açıklanan şekli ile; Kök-Türk Yazıtlarındaki Türk budun sözü de tüm genişlik ve derinliği ile iyice anlaşılamamaktadır. Türk budunu, Türk devleti içinde yaşayan herkestir, yani siyasi bir birliktir. (Mo-tun'un (Mete Han) M.Ö. 176'da Çin İmparatoruna yazdığı mektupta da aynı anlayış görülmektedir. Mo-tun, “eli yay tutabilen kavimlerin hepsi Hun oldu” demektedir. Yani, Mo-tun'un devleti içinde toplanan kavimlerin hepsinin Hun adı altında birleştiği görülmektedir. Mo-tun’da (Mete Han)bir tek devlet, bir tek halk ve bir tek hakan anlayışı ve inanışı görülmektedir. (Ögel, 1982, 110), cümlelerinde yer alan mana derinliğinde; birçok milleti, dini ve devleti bünyesinde barındırmış yapısı içerisinde birçok kültüre ayak uydurmuş bir coğrafyaya sahip olan Anadolu’ya girerken, bu coğrafyaya hazırdı…
Ağustos ayı; “Malazgirt Zaferi” yanında, “30 Ağustos Zafer Bayramı” ile taçlanır. Aziz milletimizin “Ya Ölüm, Ya İstiklal” mücadelesindeki varoluş mücadelesinin tescil zaferi olması yönüyle de apayrı bir yer tutar.
30 Ağustos Zafer Bayramı ise; ecdadın “Hürriyet ve İstiklal” mücadelesindeki destansı zaferidir. Ecdadın kazandığı bu zafer; “Toprak uğruna ölen varsa vatandır.” diyerek, bizlere bir vatan, bir istiklal bırakmak isteyen;
İ'la-yı Kelimetullah davasına asırlar boyu hizmet eden, “Haçlı Dünyası”nın da bu hizmete duydukları tepkilerin hedefinde yok edilmek istenen Ecdadımızın; Yüce Allah’ın, Kur’an da; "Sizinle savaşan düşmanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Sakın aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez."(Bakara-190), ve "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran-139), ayetlerine dayalı yaşamayı şiar edinmiş, bu ihlas içerisinde 30 Ağustos’ta yokluklar içinde ve en ağır şartlar altında, yedi düvele karşı verilen mücadelenin, bu uğurda can veren sayısız ve isimsiz kahramanların yazdığı, tarihte benzeri görülmemiş bir destanıdır.
Türk Milleti’nin gerçek karakterini bir kez daha dosta düşmana gösteren bu zafer; yok edilmeye ve elinden bağımsızlığı alınmaya çalışılan bir milletin; var olma mücadelesinin, Türk Milleti’ni yok etmeye çalışan emperyalizme karşı, Türklüğün “ebedi bekâsının” zafer ilanıdır.
Bu zafer; Atatürk’ün önderliğinde, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, devletin varlığı ve bağımsızlığı temelinde mücadele edenlerin, yokluğa, yoksulluğa, haksızlığa, işgale ve zulme baş eğmeyenlerin, inananların zaferidir.
Bu zafer; şanlı, şerefli ve necip Türk Milleti’nin “küfre ve zulme” karşı yüzyıllar boyu gösterdiği dik duruşun, en büyük abidelerindendir.
Bu zafer bir kez daha göstermiştir ki; Türk milleti, bağımsızlığına, birliğine yönelen her tür tehdidi, önüne çıkartılan her tür engeli en zor şartlarda dahi ortadan kaldırmış, en kritik dönemlerde de birlik ve beraberliğini korumuş ve bu birlik içerisinde önüne çıkan her engeli aşmıştır.
Çağdaş Tapınakçı Şövalyelerin oluşturdukları “Küresel Haçlı İttifakıyla”, 2. Cihan Harbinin faşist anlayışıyla yeniden arz-ı endam eden Küresel Eşkıyaların saldırıları, bugün de gerek askeri, gerek iktisadi, gerek içtimai alanda devam etmektedir.
Bu saldırılar karşısında, ecdadın dün Malazgirt’te Sultan Alpaslan’la, 30 Ağustosta Mustafa Kemal ile cephede verdiği mücadeleyi, bugün de aynı şuur ve azimle devam ettirmek mesuliyetimizdir...
Bu süreçte, öncelikle; Milli Birlik ve beraberliğin temini, tesisi ve devamının sağlanması yönünde her bir ferdimizin mesuliyetinin farkında olduğu, her tür tahrik, tehdit ve tehlike karşısında duyarlı ve hazır olmamız gereken günlerde olduğumuzun farkında olmamızın önemine;
Bu farkındalık içinde, milli duruşun sürdürülmesi gerektiği, birlik ve beraberliğimize yeni vesileler oluşturmamızın ehemmiyetine;
“Milli Bekamızın” teminat altına alınması yönünde vazifeye atılmak için, içinde bulunduğumuz imkân ve şeraiti düşünmeden, emir ve davet beklemeden, bu kutlu hareketin içerisinde yer almak gerektiğine dikkat çekeriz.
Bu vesileyle; daha önceden de ATA YURDUMUZ olan Anadolu’nun kapılarını yeniden aralayan Malazgirt Zaferimizin yıldönümünün manevi atmosferinde, KÜRESEL EŞKIYALARIN/KÜRESEL HAÇLI İTTİFAKININ/KÜRESEL EVANJELİK İTTİFAKIN dün olduğu gibi, bugün de aynı hedefe dönük plan ve stratejilerinin devam ettiğinin farkındalığıyla;
Türk milletinin asla esir edilemeyeceğini; semaları süsleyen Türk Bayrağı’nın gönderden indirilemeyeceğini ve gök kubbeyi çınlatan ezan seslerinin dindirilemeyeceğini bütün dünyaya ilan eden, namusumuzu ve mukaddes değerlerimizi düşman saldırısından kurtarmakla kalmayıp; aynı zamanda esaret altında bulunan diğer mazlum milletlere de ilham kaynağı olan, 30 Ağustos Zaferimizi kutluyoruz.
Bu vesileyle; şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu adına, günün mana derinliğinde başta Gazi Mustafa Kemal ve Gök Sultanlarımızdan Sultan Alparslan olmak üzere, tarihin derinliklerinde bizi biz kılan değerlerin oluşması ve cihana model bir millet olmamıza katkı sağlayan cihan beylerimiz, göz hanlarımız, gök sultanlarımız olan ecdadımızla birlikte, canlarını feda ederek. “Aziz Milletimize” eşsiz bir vatan bırakan aziz şehitlerimize rahmet niyaz ederken, gazilerimizi saygıyla anıyoruz.
Kaynak:
(ÖGEL, Bahaeddin, (1982), Türklerde Devlet Anlayışı (13. Yüzyıl Sonlarına Kadar), Ankara: Başbakanlık Basımevi. )