Türkiye’nin ahlaklı, erdemli ve nitelikli insan yetiştirmesinin yolu eğitimden geçmektedir. Hükümetimizin eğitime yaptığı yatırım devasa boyutlara ulaşmasına rağmen bu alandaki başarı hedeflenenin çok gerisinde kalmıştır. PISA ve üniversiteye giriş sınavları bunun açık göstergesidir.
Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yapılan sınavda Türkiye, 72 ülke arasında 50. sırada yer alırken, önceki testlere göre de performansı gerilemiştir.
Üniversiteye girişte uygulanan YGS (Yüksek Öğrenime Geçiş Sınavı) 2017 yılı verilerine baktığımızda sınava giren öğrenci sayısı arttığı halde YGS'nin herhangi bir puan türünde 150 barajını geçen aday sayısında geçen yıla göre 31 binlik bir azalma olmuştur. YGS'nin herhangi bir puan türünde 180 barajını geçen aday sayısında ise 94 binlik bir gerileme yaşandığı; öğrencilerin Türkçe ve Matematik derslerindeki net sayısının önceki yıla göre azaldığı; 37 bin adayın sıfır puan aldığı görülmektedir.2018 verileri daha da vahimdir.
Her iki sınavda Türkiye’nin eğitim alanında geriye gittiğinin işaretlerini vermektedir.
Türkiye’nin eğitim alanındaki başarısının ekonomik gelişmesine paralel gitmediği açıktır. Bu vahim tablonun nedenlerinden biri de denetim sistemimizin iyi işleyememesinden kaynaklanmaktadır.
652 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle Bakanlık Merkez Teşkilatına 500 maarif müfettişİ atanmış, geriye kalan maarif müfettişlerinin denetim ve soruşturma yetkileri alınmıştır. Yeni durum denetim mekanizmasının etkisini daha da azalacak bunun eğitime yansıması olumsuz olacaktır.
Şöyle ki;
Türkiye genelinde devlete bağlı anaokulları, ilkokullar, ortaokul ve liselerin yanında halk eğitim merkezleri, öğretmen evleri, rehberlik ve araştırma merkezleri ile özel okullar, eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, öğrenci yurtları, özel etüt merkezleri, özel öğretim kursları da içine alan 60 bin kurumun rehberlik ve denetimleri yapılmakta ve yapılan denetim sonucu hazırlanan raporlar ilgilerine sunulmaktaydı. Bu kurumların yönetici, öğretmen ve aday öğretmenlerin iş başında yetiştirilmesi gibi önemli bir görev de maarif müfettişlerinin omuzlarındaydı.
Rehberlik ve denetim ile birlikte 3200 civarında maarif müfettişi yukarıda zikrettiğimiz kurumların 1 milyonu bulan çalışanlarının inceleme, soruşturma, araştırma ve ön inceleme görevleri de yapılmaktaydı. Kanun gereği özel öğretim kurumlarının her yıl, resmî kurumların ise üç yılda bir denetimden geçmesi gerekmektedir. Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına atana 500 maarif müfettişi ile yukarıda adı belirttiğimiz iş ve işlemlerin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu sistemin tamamen denetimsiz hale gelmesi anlamına gelir.
Bütün Bakanlıklar teftiş ve denetim sistemlerini güçlendirmek adına yeni denetim elemanları ile kadrolarını güçlendirirken, Milli Eğitim Bakanlığının yetişmiş maarif müfettişlerini sistemin dışına atmasının, şahsa bağlı kadro haline getirmesinin doğuracağı sakıncalar şimdiden görülmeye başlanmıştır.
Maarif müfettişleri kurumları eğitim öğretim, yönetim ve mali işler yönlerinden denetlerken, kurumlarda gördükleri iyi örnekleri paylaşmakta, yeni fikirler üretmelerinde yardımcı olmakta ve tecrübelerini paylaşmaktaydı. Yetkileri alınarak ve seçilmeyerek itibarsızlaştırılan maarif müfettişlerinin küstürülmesinin kimseye bir yararı olmayacak bilakis zararları olacaktır.
Eğitim sistemimizde yapılan köklü değişikliklerinin etkilerinin tarafsız bir gözle yöneticilere sunulması, gerekli önlemlerin alınması ve yeni çözümler üretme noktasında son derece gereklidir. Bu işi yapacak yetişmiş sayısı şu an itibari ile bin civarında olan maarif müfettişlerinin tamamının Bakanlık Teşkilatına alınması ve bölge sistemine geçilmesi yerelde oluşabilecek sıkıntıları çözme bakımından da önemlidir.
Milli Eğitim Bakanlığınca, 2017 Ocak ayında Bakanlık Maarif Müfettişi kadrolarına atama yapmak için yapılan mülakatta 2.000’e yakın Maarif Müfettişi başarılı olmuştur.17 Ağustos 2017 tarihi itibarıyla 431 Maarif Müfettişi, Bakanlık Maarif Müfettişi kadrosuna alınmış yaklaşık 1.700 Maarif Müfettişi kadrosuzluk nedeniyle bu göreve alınamamıştır.
Yurt düzeyine yayılmış 60 Bin okul ve kurumu, 1 Milyon çalışanı, 18 Milyon öğrencisi olan Milli Eğitim Sisteminde etkili ve verimli denetim hizmetinin sunulmasında Teftiş Kurulu şimdiye kadar 5.000 kişilik Müfettiş ekibiyle bile yetersiz kalmışken, 431 kişilik Müfettiş ekibiyle teftiş hizmetinin yürütülmesinin imkânsız olduğu aşikardır. Yeterli teftiş hizmetinin sunulamaması toplumda telafisi imkânsız zararlara ve acılara sebebiyet vermektedir, vermeye devam edecektir.
Ülkemiz şuan ciddi sorunlar yaşıyor, iç ve dış hain mihrakların saldırısı altındadır. Önemli olan Ülkenin ve insanların gelecek garantisidir..Bu garanti ise devletin demokratik sosyal hukuk devleti olması yanında tüm kurum ve kuruluşlarıyla güçlü olmasına bağlıdır.
Devletin zaafa uğramaması kötü emelleri hain planları olanların tuzağına düşmemesi gerekir. Bunun İçinde güçlü istihbarat ve denetim ağına sahip olması şarttır.(Olmazsa Olmazdır). Son 10-15 yıllık sürece bakıldığında denetim kuruluşlarının görevlerini etkin şekilde yerine getirdiği söylenemez. Bilerek ya da bilmeyerek denetim adeta yok edilmiştir.
Bu yüzden yönetme sorumluluğu taşıyanların ,kurum ve kuruluşlar da yaşanan ve yaşanabilecek tehlikelerden haberi olmamıştır. Bugün ülkemizin yaşadığı hain-sinsi 15 Temmuz darbe girişimin devletin en ciddi gücü olan denetim birimlerince tespiti mümkün olabilirdi, önlenebilirdi belki de. Bu sinsi hain girişimin ülkemize, demokrasimize ekonomimize topyekun devlet ve insan kaynaklarımıza verdiği zararların telafisi çok uzun zaman alacaktır.
Denetim yönetimin gözü, kulağı, kolu bacağıdır. Denetim, devletin garantisidir. Denetimi etkisizleştirmek, zaafa uğratmak yönetimin yapabileceği en son hatadır. Bu hatanın bedeli de altından kalkılamayacak kadar ağırdır.
Başta Devlet Denetleme Kurulu ve Sayıştay olmak üzere devletin tüm kurum ve kuruluşlarında “denetim etkinleştirilmeli-güçlendirilmelidir.
Eğitimin güvencesi, eğitim sisteminin sigortası olan MEB’de denetim, sistem ve işleyiş olarak rayına oturmuş değildir. Son yıllarda reform niyetli girişimler yapılmış, yasalar çıkarılmıştır. Lakin istenilen/olması gereken şekilde düzenlenememiştir.
Artık günübirlik, kişisel hissi girişimlerden vazgeçilerek, akılcı, ülke gerçeklerine uygun, bilimsel ve çağdaş bir denetim yapısı ve işleyişi için harekete geçilmelidir.
Denetimle ilgili gerçekçi politika ve hedeflere oluşturacak somut adımları içeren kanunlar, mesleğin saygınlığını ve itibarini koruyucu düzenlemeler yapılmalıdır.
Özetle; bugün itibariyle yılların kariyer mesleğinin mensupları, hakkaniyetten uzak bir mülakattan geçirilerek ayrıştırılmıştır. Daha önce teftiş sisteminin çok başlılığından bahsedenler bu gün eğitim kurumlarındaki denetimi kaldırarak, illerde şahsa bağlı Maarif Müfettişliğine dönüştürdükleri Müfettişlerden soruşturma ve denetim yetkilerini alarak yok olmaya mahkum etmişlerdir.
MEB Bakanlık Maarif Müfettişliği Mülakatında, bazılarının iftira ve yalanları ile OHAL de fırsat bilinerek bu camianın insanı-muhafazakar, ülke sevdalısı çok sayıda Müfettiş sistem dışına itilmiştir.
Böylece, hem özlük hakları bakımından büyük ayrım ve farklılaştırma oluşturulmuş, hem de kamuoyunda Bakanlığa ataması yapılmayan Müfettişlere hain damgası vurulmuştur. Halen Bakanlığın ağır yükünü taşıyan illerdeki Maarif Müfettişleri ile MEB Bakanlık Maarif Müfettişleri arasında ciddi manada ödeme-özlük hakları bakımından farklılıklar oluşmuştur.
İllerdeki soruşturma işlemleri işi bilmeyen Okul Müdürleri marifetiyle yapılmaya çalışılmakta, hukuk-adalet katledilmektedir.
Milli Eğitim meselesi İstiklal ve İstikbal meselesidir..Müfettişlere yapılan bu haksızlık giderilmelidir. Denetimsiz kalan bu okulların hali, gelecekte yaşanabilecek olumsuzluklar göz önünde bulundurulmalıdır. Eğitimde denetim karmaşasına son verilmelidir.
Maarif Müfettişlerine yapılan bu haksızlık düzeltilmelidir. MEB Bakanlık Maarif Müfettişliği Mülakatına katılarak başarılı kabul edilen (ancak kadro yetersizliği nedeniyle atanamayanlar) tüm Maarif Müfettişleri MEB Bakanlık Müfettişliği kadrosuna atanmalıdır.
Bu konu, son derece önemli ve hayatidir. FETÖ ile mücadele ederken denetimin işlevsiz hale getirilmesi, eğitim kurumlarının kendi haline terkedilmesi düşünülemez. Yapılması gereken; yapılarak mülakatta başarılı olan ancak kadrosuzluk nedeniyle atanamayan Müfettişlerle ilgili olarak arşiv ve güvenlik soruşturması yapılması, uygun görülenlerin Milli Eğitim Bakanlığı Bakanlık Maarif Müfettişliği kadrosuna atanmasının yapılması gerekir.