Kolay mıdır iz bırakmak…
İs bırakmak çok kolay olmasına rağmen, zor olandır iz bırakmak. Hatta çok çok zordur, bazen de imkânsızdır. Ama bu imkânsızlığı imkân haline getiren kişilerden, eli öpülesi, insan heykeltraşı, öğretmenlerden bahsetmek istiyorum.
Öğretmenlik değer görmesi gereken bir meslektir. Hz Ali’nin; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözü bu cümlenin içini fazlasıyla dolduracağı kanaatindeyim. Öğretene nasıl değer verilmez ki; onun sayesinde tanırız hayatı, doğru düşünmeyi, doğru karar vermeyi, onun izinden yol almayı. İlkokul üçüncü sınıfta, ilkokul öğretmenimiz bizleri sıraya dizmişti ve elimizde bayraklarla şarkılar eşliğinde piknik yapmaya gitmiştik. Ben o gün karar vermiştim, öğretmen olmaya, o gün yüreğime dokunan öğretmenim sevdirmişti bu onurlu mesleği bana. Bugün öğretmenim. İyi ki de öğretmenim. Biliyorum bu anıyı okuduğunuzda siz de geçmişe daldınız, mazinin derinliklerinde öğretmenlerinizi gördünüz. Sizin yüreğinize dokunuşunu hissettiniz. Aklınızdan çıkarmadığınız o güzel insanları bir daha hatırladınız.
Öğretmenlik, vatan ve bayrak sevgisidir. Atatürk; “Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” sözünü söylerken öğretmenlere verdiği değeri ve mesleğin önemini ortaya koymuştur. Küçük yaşta başlanır vatan ve bayrak sevgisi ilmek ilmek o körpe beyinlerimize işlenmeye, bu sayede daha iyi anlarız geçmişimizi. Arif Nihat Asya’nın ; “Dalgalandın yerde ne korku ne keder, gölgende bana da bana da yer ver” şiiri yankılanır hep kulaklarımızda. Şanlı bayrağımızın altında hür ve gür yaşarız. Hatırlarız bu cennet vatana kendini feda eden şehitlerimizi… İlelebet payidar kalacak olan bu vatana sahip çıkmayı bizlere aşılayan öğretmenlerimizi nasıl unutabiliriz ki.
Öğretmen, yeni neslin inşası için kendini tüketendir. Ruffini; “Öğretmen bir kandile benzer. Kendisi tükenirken etrafına ışık verir.” diyerek ne kadar da doğru bir tespitte bulunmuştur. Fedakârlık mesleği olan öğretmenliği, hiçbir kalıba sığdıramazsınız, maddi olan hiçbir şeyle eş tutamazsınız. Bu yüzden öğretmenlik mesleği hep baş tacı olmuştur. Öğretmenlerimiz sayesinde sosyalleşir, değerlerimizi değerinde tutar, onlar sayesinde geleneklerimizi geleceğe taşırız.
Öğretmen bazen, bu dünyadan ayrılırken dahi son ders vermeyi, son kez öğrencisinin kulağına fısıldamayı, onun yüreğine dokunmayı kendine görev atfeden kişidir. Bunu nerede mi görüyoruz. Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın dizelerinde;
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
İlk insanla başlayan ve dünyanın her yerinde en değer verilen meslek olan öğretmenlik mesleğinin, sonsuza kadar bu önemini yitirmeyeceğine olan inancım tamdır. Ta ki dünyada var olan, son insana kadar. Öğretmenim dünyanın bütün güzel çiçeklerini size gönderiyorum. Lütfen kabul buyurun… Sahi hayatınızda iz bırakan öğretmeninizi hatırladınız mı?