Bizde aile kutsaldır, mübarektir. Aynı zamanda en önemli okuldur. Doğan birey, ilk eğitimini burada alır. Bizi biz kılan değerler eğitiminin verildiği, her bir ferdin özenle, en nadide çiçek kabul edilerek yetiştirildiği ilim irfan ocağıdır. Başta iman ve ahlak olmak üzere, büyüye saygı, küçüğe sevgi, edep ve hayâ, hürmet, şefkat, nezaket gibi üstün ve kutsal bildiğimiz değerler, yaşantı sürecinde bu yuvada kazanılır. Büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi yaşarken öğreniriz. Çocuklukta bu değerler kazanılamamışsa, sonrasında kazanılması çok zor olacağı da bir gerçektir.
Bu hakikati en iyi bilen o ecdat ki; dünün başarılarının sırrının farkında olarak, aile ocağında bu eğitimi özenle vermiş, bu eğitimden taviz vermemiştir. Çocuklara doğru model olarak, onları şefkat ve güven ortamında profesyonelce yetiştirmenin gayretinde olmuşlardı. Bu gün bazen küçümsenen, ancak önemi kaybedildikten sonra fark edilebilen üstün hasletler ki; beşeri ilişkilerin gereğini yaşama sürecinin her boyutunda yer alan (yemek adabı-toplulukta konuşma usul ve erkânı… gibi) sayılamayacak kadar çok değer…
İşte o ecdat ki, bu eşsiz ve bizi biz kılan değerler eğitiminden taviz vermeden iman ahlak timsali, edepli, saygı ve sevginin yerini ve önemini bilen, yaşayan merhametli, şerefli, şahsiyetli vatan sevgisinin imandan olduğunun farkında olan pırıl pırıl nesiller yetiştirmişler. O nesillerin ihlâsı, gayret ve icraatı ile de, nefsini yenmiş, asırlar boyu üç kıtaya adalet ile hükmetmişler…
Çöküşümüz irdelendiğinde aile yapımızın güzelliklerindeki erozyonun tesiri anlaşılabilecektir. Değişen şartların getirdiği yoğun tempoda yarınlarımız olan çocukların eğitiminden verdiğimiz tavizler, yığılarak kartopu olmadı mı?
Bu kartopu çığ misali büyümedi mi?
Doğru model olmanın gereğini yaşamadaki ihmalimizin sonucunda yaşadıklarımızdan şikâyetçi değil miyiz?
Zamanın hızlı değişimini yönetemezken, bu hız karşısında başımızın döndüğünden midir, nedendir bilinmez, kendi yavrumuza zaman ayıramaz olduk da, kreşlerde, sevgi ve şefkatte doyamadan büyüyen çocuklarımızın hızlı büyümesi karşısında şaşar olduk…
Çevresinde, insan olma yönünde doğru model olup olmadığına bile dikkat etmeyen bizler, şikâyet etmede haklı mıyız?
Değerler eğitimine gereken önemi vermeden yaşadığımızın mahkûmu olurken, yaşlandığımızda, huzur evini kurtuluş görmenin gerçeğini yaşarken mutlu muyuz? Toplumsal barışın sağlanması evlerimizde başlamıyor mu?
Dinimizin emri odur ki; ana-baba, evladının her şeyi ile yakından ilgilenmeli, ondan şefkat ve merhametini esirgememeli. O evlat da, anaya, babaya itaat etmeli, meşru isteklerini yerine getirmeye çalışmalıdır.
Nitekim Allah (c.c) Ahkaf suresi’nde; “Biz insana ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu…” buyururken, Cennetin anaların ayakları altında olduğunu da, Peygamberi vasıtası ile bildirmiştir. Babayı da anadan ayrı düşünmeyen, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz, Hz. Muhammed, baba hakkının cennet kapısına denk olduğunu haber vererek, özellikle babanın evladı için edeceği duanın reddolunmayacağını (İbn Mace, C.9, 3663) buyurduğunun farkında olan, buna inanan, bir nesil yetiştirmek zorundayız. Sahip olunan kıymetleri kaybetmeden değerlerini bilen, onlara hak ettikleri değeri veren, yaşatan bir nesil yetiştirmek zorundayız.
Yetiştirmekte olduğumuz çocuklarımız, yarınlarda hüsrana uğramamaları için, Z. Kesriklioğlu’nun da vurguladığı üzere; Peygamberimizin (s.a.v) “Eğer beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar üstünüze sel gibi yağacaktı” uyarısını fark eden ve yine iki cihan serveri, Hz. Peygamberin (s.a.v) “Büyüklerimize saygı, küçüklerimize şefkat duymayan bizden değildir” (Ebu Davut, Edeb,C.3,1984, Riyazu’s salihin,C.1,354) ikazını çok iyi anlamaları gerektir.
Bunun için, bir saksı çiçek değil, çocuk yetiştirdiğimizin farkında olmak gerek. Yarınlarda şikâyet etmemek için; doğru model olmayı öğrenmek gerek. İşi şansa bırakmayıp, önce nefisimizde yaşamak, onlara hak ettikleri özeni göstermek gerek. Milli ve manevi değerlerinin farkında olan, bunları benimseyen, yaşayan insanlar olarak, çocuklarımız ile yaşamak gerek.
KAYNAKLAR
Ahkaf suresi, 46/15
Kesriklioğlu, Z, (1997). Müslümanı anlamaya çalışmak, İstanbul: Yeni Alaş
(İbn Mace, C.9, 3663)
(Ebu Davut, Edeb,C.3,1984, Riyazu’s salihin,C.1,354)