Biraz imam hatipte okumam, 1980 darbe sonrasında İlahiyat Fakültesinden mezun olmam, ailesinde ve çevresinde birçok imam hatip mezunun olması, bir süre imam hatip lisesinde öğretmenlik ve müdür yardımcılığı yapmam, iki yıl kadar İstanbul’da bir imam hatip ortaokulunda müdürlük yapmam ve imam hatip camiası ile sürekli iletişim içerisinde olmam hasebiyle İmam Hatip Okulları hakkında bir şeyler söylemeye ve yazmaya hakkımın olduğunu düşünüyorum. Yaz tatili dolayısıyla yayınlamayı düşündüğüm İmam Hatip Okulları Vizyon Belgesine dair düşüncelerimi ise ilerleyen günlerde yayınlamaya çalışacağım. (Elbette bu konuda başta Önder Derneği ve konunun uzmanları da görüşlerini dile getirmeli.) Bu gerekçelerden ve özellikle 16 Eylül 2017 tarihli Yeni Akit Gazetesinde yer alan ‘Rakı Masasından İHL Müdürlüğüne’ başlıklı haber (http://www.yeniakit.com.tr/haber/raki-masasindan-ihl-mudurlugune-376895.html) vesilesiyle bazı notları paylaşmaya çalışacağım.
Haberin altında yazılan yorumlardan da anlıyoruz ki başka kurumlarda da bazı sorunların, imam hatip ruhuna sahip olmayan kişilerin de imam hatip okullarında idareci olduklarını bunun memnuniyetsizlik oluşturduğunu öğreniyoruz. Başı açık, başı örtülü olmak bir teslimiyet ve tercih meselesidir. Başı kapalı olup ta birçok yanlış yapan, hak yiyen, adaletsizlik yapan olduğu gibi başı açık olduğu halde dürüst, etik değerlere dikkat eden bayan da var. Bir hanım için müslüman ve dindar olmanın ölçüsü tek başına başörtüsü olmamalı. Ancak örtü Allah’ın bir emri, Müslümanların da önemli bir simgesi ve rengidir.
İmam hatip velisi olan vatandaşların öğrencilerini gönderdikleri okullardaki idareci ve öğretmenlerin dini hassasiyetlere dikkat etmelerini, aksi durumlardan rahatsız olmalarını dikkate aldığımızda bu konu üzerinde durmak gerekmektedir. İmam hatip velisinin bu tercihinin de dikkate alınması gerekir. İmam hatip okullarında görev alacak, çalışacak, bu okullarla iş yapacak herkesin okul dışındaki hayatının da örnek bir hayat olmasına dikkat etmesi gerekir. Bir eğitimcinin okulundaki yaşantısı ile dışarıdaki yaşantısı bütünlük arzetmeli. Çünkü eğitimci yaşantısıyla örnek olan kişidir.
Ak Partinin hükümet programında ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özel önem vermesine rağmen İmam Hatip Ortaokullarında görev yapan bazı rehber öğretmenlerinin, bazı öğretmenlerin öğrencilere ‘Senin puanın yüksek bu puanla imam hatip tercih etme. Sen başka liselere git’ şeklinde yönlendirmeler yaptığı imam hatip çevrelerinde sıkça konuşulan bir konu. Bu konu bir yıl önce Prof. Dr. Hayrettin Karaman hocanın da bir yazısına konu oldu. (http://m.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/bu-ogretmenin-sesine-kulak-verilmeli-2035209
Ben de Esenler’de müdürlük görevi yaptığım bir imam hatip okulunda imam hatip ikliminin oluşması adına hem velinin, hem öğretmenin hem de öğrencinin bu havayı teneffüs etmesi için çaba gösterdiğim. Birileri bu çabalardan rahatsız oldu. Yalnız bırakılmamıza rağmen biz çabaladık. Ancak iki müfettiş eliyle ihtiyaca cevap vermeyen, geçmiş yıllara ait yönetmeliğe aykırı hareket etme suçu işlemekten dolayı 2017 yılının başında idarecilik görevimize son verildi. Elbette derdim idarecilik değil. Ancak maruz kaldığım bu muamele 28 Şubat dönemi zihniyetine sahip olanların bir uygulaması gibiydi. İmam hatip okulları için çalıştıklarını iddia edenler ise adil şahitlik yapmak, haksızlığa engel olmak, yanlışı düzeltmek, emeklerimizi görmek yerine olup bitenleri izlediler. (Konu idari mahkemede devam ettiği için burada detaylarına girmeyeceğim.)
Küçük bir araştırma yapıldığında görülecektir ki temelde İmam Hatip Okullarında görev yapmak istemeyen ancak evine yakın olduğu, daha rahat bir öğretmenlik yapacağı için imam hatip okullarında görev alan öğretmenler var. Son zamanlarda İmam Hatip Okullarında görev alan bazı idareciler ise kariyer basamaklarını hızlıca çıkmak, bir yerlere gelmek için sendikalarını, kılık kıyafetlerini değiştiriyor. Duruma göre söylemlerini, tavırlarını değiştiriyor. Zayıf karekterli idareciler ise göz boyayanlara bu kişilere iltifat ediyor, çürük referanslarına itibar ediyor onlara alan açıyor. Bu iki yüzlü duruma tepki gösteren, ilkeli olmak gerek diyenler ise saf dışı ediliyor.
28 Şubat döneminde başörtüsü ile okula girmek için mücadele eden bazı Kız İmam Hatip Okullarında ise imam hatip derdi olmayan öğretmen ve idareciler görev yapıyor. 1980 Askeri darbe sonrasında başörtüsü ile okuyamayan, okulundan olan veya okulunu uzatanlar ise ancak sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın özel çabasıyla çıkarılan kanun sayesinde mağduriyetleri giderilmeye çalışıldı. Ancak bu mağdur kişiler bugün çıkarcı idareciler tarafından idare edilmekte. Bazıları ise mağdur edilmekte.
Bilinmelidir ki İmam Hatip Kültürü ve birikimi ile yetişmeyen öğretmen ve idarecilere teslim edilen imam hatipler okullarından istenen verim alınamaz. Dikkat edilmezse ‘Yarım Doktor Candan Yarım Hoca Dinden Eder’ sözü gerçek olur. Böyle olunca da az bir dini bilgisi olan imam hatip mezunları bildikleri birkaç ayet ve hadisi yanlış yorumlamaya başlayacak. Hatta kendisi gibi düşünmeyenleri eksik bilgilerle Müslümanlıktan çıkmış olarak görmeye başlayacak. Bu ise imam hatip geleneğine ve okullarına zarar verecektir.
Daha acı olan durum ise atama şansı daha fazla diye geçmiş yıllarda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliklerini tercih eden mezunlar şimdi okullarda öğretmenlik yapıyor. Aynı şekilde iki yıllık Açık Öğretim İlahiyat Fakültesi mezunu olanlar da yetersiz bilgilerle öğretmenlik yapıyor. Son üniversite tercihlerinde açıkta kalmamak ve mesleğe daha erken başlamak gerekçeleriyle İlahiyat Fakültelerini tercih eden öğrenciler tanıyorum.
İmam hatiplerde görev yapmak için bayan öğretmenlerin tesettürlü, erkeklerin de sakallı olmaları gerekir demiyoruz. Ancak bu okullarda görev yapmaya talip olanların nerede görev yapacaklarını da bilmeleri ve tercihlerini ona göre yapmaları daha doğru olur inancındayız. Kur’an-ı Kerimde örtünme ayeti varken İmam Hatip Okulunda veya Kur’an Kursunda öğretmen veya idareci olarak görev yapan birinin bu konudaki ayet ve hadisleri kendi durumuna göre yorumlaması da doğru değildir. Ne yazık ki bazı okullarda bu tartışmalar yaşanıyor. İmam hatip öğrencilerine kendince İslam’ı anlatmaya çalışan öğretmen ve idareciler var.
Öncü Okul Yöneticileri Derneğinin göreve yeni başlayan yöneticilere yönelik yayınladığı mektubu konu edindiğim bir yazımda ‘Bu vesileyle eğitime, kurumlara emek veren bazı kişilerin mağduriyetine yol açan idareci atama yönetmeliğinin de liyakat, adalet, ehliyet ve fazilet ölçülerine göre yeniden düzenlenerek yürürlüğe girmesini bekliyoruz.’ şeklindeki cümlemin ne kadar isabetli olduğunu bu son olaydan sonra daha iyi anladım. Her ne kadar birileri bu tür durumlarda ‘Sorun Yönetmelikten Kaynaklanıyor’ diyerek sorumluluğu başkasına atmaya çalışsa da sorunu sadece yönetmeliğe bağlamak doğru değildir. Bazı kişilerin hak etmedikleri puanlarla öne çıkarılması buna karşılık bazı kişilerin ise düşük puanlarla liste dışı kalması da yaşanan acı ve üzücü örnekler olarak önümüzde durmaktadır.
İstanbul Bahçelievler’de bulunan Ahmet Şişman Kız Anadolu İmam Hatip Lisesine idareci olarak ( 93 puanla ) atanmasını, tepki toplamasını İmam Hatip Okullarından beklenen beklentiler dikkate alındığında anlayışla karşılamak gerekir. Aslında benzer örneklerin başka şehirlerde de olduğu eğitim camiasında ifade ediliyor. Ancak İstanbul’daki olay basına yansıyınca dikkat çekti.
Özetle belirtmek gerekirse İmam Hatip okullarında görev yapacak kişiler hangi şartlara sahip olmalı sorusu ve konusu üzerinde düşünmek gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda Din Öğretimi Genel Müdürlüğü de pasif bırakılmak yerine inisiyatif almalı.