Osmanlı döneminde zorunlu ilköğretim uygulaması, II. Mahmut’un 1824 yılındaki fermanıyla başlamıştı. Öğretmen yetiştirmek amacıyla da ilk öğretmen okulu 16 Mart 1848’de açılmıştı (Dârulmuallimin-i Rüşdü 1868’de ise ilkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla “Dârülmuallimin-i Sıbyan” öğretime başladı. Kurtuluş Savaşı sona erdiğinde eğitim alanında hiç de iç açıcı bir durum yoktu. Osmanlı döneminden 2345 ilkokul ve bunlarda görevli 3.061 öğretmen devralınmıştı. 1926 yılına gelindiğinde ilkokul sayısı 4.770’e, öğretmen sayısı da 9.062’ye yükseldi ama ilköğretim sorunu çözülemedi. Özellikle köylerde ilkokul ve öğretmen gereksinimini giderilemiyordu. Mustafa Necati Bey’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, 1926 yılında Denizli ve Kayseri’de birer Köy Öğretmen Okulu açılarak soruna çözüm bulunmaya çalışıldı. Ancak, bu okullardan olumlu sonuç alınmadı ve 1932’de kapatılmalarına karar verildi.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında nüfusumuzun kahir ekseriyeti köylerde yaşıyordu.1933-1934 yılında kent çocuklarının %75’i ilkokula gidebiliyorken, toplam nüfusun %80’nin yaşadığı köylerde, çocuklarının ancak %20’si eğitim imkanından yaralanabiliyordu. Bu durum yöneticileri çözüm arayışına sevk etti.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 1935’teki IV. Kurultayı’nda İlköğretimin yaygınlaştırılması amacıyla bir dizi karar alındı. Bunların en önemlisi, askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapan köy gençlerinin kısa bir eğitimden geçirilerek kendi köylerinde “Eğitmen” olarak görevlendirilmesiydi. İlk uygulama 1936’da başladı ve 84 köylü genç Eskişehir’e bağlı Çifteler’de açılan bir kurstan sonra “Köy Eğitmeni” olarak görevlendirildi. Uygulamanın başarılı olması üzerine kursların sayısı artırıldı, Eğitmenlere toprak, tohumluk ve tarım araç-gereci de verilerek bulundukları bölgede tarımsal çalışmalara öncülük etmeleri sağlandı. 1937’de konu daha kapsamlı bir biçimde ele alındı ve Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın hazırlattığı bir program çerçevesinde Eskişehir Çifteler’de (1937), İzmir Kızılçullu’da (1937), Edirne Kepirtepe’de (1938) ve Kastamonu Gölköy’de (1939) deneme niteliğinde dört Köy Öğretmen Okulu açıldı. Edirne’deki okul önce Karaağaç’ta öğretime başladı, sonra Kepirtepe’ye nakledildi.
Bu çalışma Hasan Ali Yücel’in milli eğitim bakanlığını üstlenmesiyle birlikte daha da genişletildi. Başlatılan yeni programın mimarı, dönemin ilköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç oldu. 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu önceki deneme okullarının enstitüye dönüştürülmesini ve ayrıca 17 yeni Köy Enstitüsü açılmasını öngörüyordu. Bu okulların her birinin bir çevresi olacak ve bu çevre içinde yer alan illere, nüfusa göre öğrenci kontenjanı ayrılacaktı. Enstitülere, beş yıllık köy okullarını bitirenlerle üç yıllık okulları bitirenlerden iki yıllık hazırlık sınıfını başarıyla tamamlayanlar alınacaktı. Karma öğretim sistemine dayanan enstitülerin öğretim süresi beş yıldı. Öğrencilerin ilk üç yıllık başarı düzeylerine bakılarak en başarılılar öğretmenliğe, geri kalanlar öteki köy hizmetlerine yönlendirilecekti. Okullar aynı zamanda birer tarım işliği, sağlık ocağı olarak işlev görecek, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri buralarda yapılacaktı. 1942 yılında çıkarılan 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’yla Enstitüler sağlam bir yapıya kavuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ayırdığı ödenekle, öngörülen 21 Köy Enstitüsü’nün kısa sürede kurulup tamamlanması olanaksız olduğundan, gerek yapım, gerekse öğretim ve uygulama harcamalarının karşılanmasında köy bütçelerine ve imeceye de başvuruldu. Enstitülere alınan öğrenciler okulun yapım işlerinde ve örnek tarım uygulamalarında da görev aldılar. Köy Enstitülerinde okutulan derslerin %50’si kültür, %25’i tarım, %25’i de teknik dersleriydi.
Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek amacıyla 1942-43 öğretim yılında Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne bir Yüksek Köy Enstitüsü eklendi. Köy Enstitülerinin en başarılı öğrencileri, öğretmenler kurulu kararı ve sınavla üç yıllık bu okula alındı, ilk yıl Kızılçullu ve Çifteler Köy Enstitülerini bitirenlerin tamamı Yüksek Köy Enstitüsü’ne alındı. Diğer Köy Enstitüleri henüz mezun vermemişti. Köye yönelik bir araştırma enstitüsü olması da amaçlanan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde Türkiye’nin en seçkin eğitimcileri, üniversite öğretim üyeleri ve devlet yöneticileri görev aldı. Derslerin bir bölümü Ankara’daki bazı fakülte ve yükseköğretim kurumlarında görülüyor, bazı uygulamalı dersler ise ilgili devlet kuruluşlarında işleniyordu. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kısa sürede başlı başına bir kültür çevresi durumuna geldi. Bu enstitü, kapatıldığı 1947 yılına değin 209 mezun verdi.
Köy Enstitüsü mezunu ilk 1941 öğretmen 1944 yılında köy okullarında görev aldı. 1948’de Van’a bağlı Erciş’te açılanla birlikte toplam sayısı 21’e ulaşan köy enstitülerinden kapatıldıkları 1953 yılına kadar 1.398’i bayan, 15.943’ü erkek olmak üzere 17.341 köy öğretmeni diploma aldı. 1936-1947 yılları arasında faaliyet gösteren eğitmen kurslarından ise 8.675 eğitmen mezun oldu. Sağlık bölümlerinden de 1.248 sağlık memuru yetişti.
Çok partili rejime geçildikten (1946) sonra, yeni kurulan Demokrat Parti’nin (DP) yoğun eleştirileriyle karşılaşan Köy Enstitüleri bu dönemde belirgin bir duraklama geçirdi. 1947’de, Reşat Şemsettin Sirer’in milli eğitim bakanlığı sırasında, eğitim programları değiştirildi ve 1947 yılında Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren sistemin beyni sayılan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı.
Köy Enstitülerinin yönetici ve öğretmenleri değiştirildi. İbrahim Hakkı Tonguç görevden alındı. Aynı yıl, eğitmen kurslarına son verildi. DP’nin iktidara geldiği 1950 seçimlerinin ardından önce sağlık bölümleri kapatıldı sonra da Köy Enstitülerinin programı klasik ilk öğretmen okullarının programıyla birleştirildi (1951). Birkaç yıl sonra da çıkarılan 6234 sayılı yasayla Köy Enstitüleri tümüyle kapatıldı (1954) Köy Enstitülerinin adı İlk öğretmen Okulu olarak değiştirildi. (https://toplumsaltarih.wordpress.com/2012/09/07/koy-enstituleri-neden-kuruldu-neden-kapatildi/)
SONUÇ
Görüldüğü üzere, Köy Enstitüleri; köy öğretmen ve eğitmenleriyle köylerde tarım ve sağlık görevlisi olarak çalışacakları yetiştirmek amacıyla kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitüleri sayesinde, kısa sürede 17 bin 346 Öğretmen, 8 bin 675 Eğitmen, 1599 Sağlık Memuru, 213 Yüksek Köy Enstitülü yetiştirilerek köy çocuklarına eğitim imkanı sağlanmıştır. (https://add.org.tr/koy-enstitulerinin-kapatilmasi/)
1936’lı yıllarda projelendirilen ve peyderpey açılmaya başlayan bu kurumlara 1947 yılında sistemin beyni olarak kabul edilen ve Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünün kapatılmasıyla büyük bir darbe vurulmuş oldu. 1948’de öğretim programı değiştirilmiş, iş eğitimi kaldırılarak, enstitüler klasik okullara dönüştürülmüştür. Verimliliği ve etkinliği gitgide zayıflatılan Köy Enstitüleri nihayet 1953/1954 öğretim yılında 6234 sayılı kanunla kapatılarak Köy Öğretmen Okullarına dönüştürüldü. Birçok noktada zaman zaman acımasızca eleştirilse de (https://belgelerlegercektarih.com/2014/11/07/koy-enstitulerinde-yasanan-rezaletler-muslumanim-ama-komunistim-diyenlere-duyurulur/, http://ataturkilkeleri.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2018/03/Osman-AKANDERE.pdf ) 1930’lu , 40’lı yılların şartları göz önüne alındığında önemli işlevler üstlenmiş, bu kurumlar sayesinde o dönmede halkımızın % 80’ninin yaşadığı köylerimize eğitim hizmeti ulaştırılmış, köy çocukları eğitim imkanına kavuşturulmuştur. Günümüzde eğitim sorunları tartışılırken zaman zaman Köy Enstitülerine atıfta bulunulması, söz konusu kurumların kapatılmasının eğitim sorunlarımızın baş sebebi olarak sunulması da çok doğru değildir. O dönemin şartlarının da, ihtiyaçlarının da sorunlarının da günümüzle benzer tarafı bulunmamaktadır. O yılların Türkiye’sinde, köylerdeki “eğitim” sorununa bir çözüm getirebilmek amacıyla açılmıştı bu kurumlar. Ekonomik, kültürel ve siyasal yönü olan bu eğitimle hem köylünün ekonomik olarak kalkındırılması hem de köylünün aydınlatılması, cumhuriyet değerlerinin benimsetilmesi hedeflenmiştir. (http://dergipark.gov.tr/download/article-file/287432)
Bazılarının sürekli dillendirdiği gibi, her ne kadar 1954 yılında kapatılmış olsa da Köy Enstitülerinin Demokrat Parti iktidarı tarafından kapatıldığı doğru değildir. Zira 1946’lı yıllardan itibaren kurumun mimarlarının (Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un) görevden alınması, 1947 yılında sistemin beyni olarak kabul edilen ve Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünün kapatılması, 1948’de Enstitünün öğretim programının değiştirilmesi, iş eğitiminin kaldırılması bu kurumları klasik okullara dönüştürülmesiyle, tabir yerinde ise “hasta, CHP iktidarı döneminde öldürülmüş, cenazenin defni de Demokrat Parti iktidarına bırakılmış oldu.
Kimilerine göre efsane bir model, kimilerine göre “köylüyü adam etmeye yönelik faşizan bir girişim” (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ardic/2012/03/23/hatirlayalim-hatirlatalim)
olarak nitelendirilen, Köy Enstitüleri, eksileriyle artılarıyla eğitim hayatımızın bir dönemine damgasını vurmuş ve eğitim tarihi içindeki yerini almıştır.