Öncelikle vaka sayısı 1 milyona yaklaşan ve Koronavirüs nedeniyle Dünya genelinde vefat eden 42 bin kişiye; hususen de ülkemizde bu Salgın’da can veren 200’ü aşkın insanımıza rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Tedavi sürecindekilere şifa, tedbir sürecindekilere de inşirah niyazıyla..
Bu Koronavirüs Pandemisi ‘Çin’in 11 Eylülü’ hükmünde; 9/11’e karşılık 10/01. Ve aslında birbirlerinin mütemmim cüzleri.. Hem söylemiş hem de yazmışımdır, III. Küresel Savaş 2001’de başladı diye. Yani Amerika United Şirketleri’nin West & Rest (ya Biz’densin ya Öteki) meydan okuması ve 22 ülkenin sınırlarının paralize edilmesi. Hatta 90’ların II. yarısından beri konuştuğumuz Dünya üzerindeki Devlet sayısının 200’den 2.000’e çıkarılması da evvelki haşiye.
Oysa hepsi bugün içindi. İkiyüz devleti ufalayıp ikibin yaptığınızda Ulus Devletler çoğalmıyor, tersine etki alanları daralıyor. Afganistan, Endonezya, Sudan, Irak, Çekoslovakya, Mali, Sırbistan, Libya, Yemen, Suriye vb. ülkelerde kısmen başarılı olmuş gibi görünse de Ulus Devletlerin direnci tam bir sonuç almalarını etkiledi. Hatırlayın Türkiye’deki ‘Çözüm Süreci’ni, ‘Ermenilerden Özür’ sürecini, Kürtçülüğe yol verme sürecini, TC ibaresinden bile rahatsızlık sürecini; ilâ ahir..
Ortaçağ korkunun, salgınların ve barbarlığın kanıksanması hatta bin senelik bir yaşam biçimine (stayl) çevrilmesidir. Derebeyliklerse tüm bunlara karşı bir güvenlik arayışıdır. Bir karantina bölgesi veya vaha tipi korunaklı bir site olarak da düşünebilirsiniz. O 2 bin devlet günümüzün derebeylikleri / site devletleri olacaktı. Ve sonra Fatih’in Şâhî Topundan çok daha etkili COVID-19 diye bir virüs o surları, sınırları yerle yeksan edecekti. Ediyor da..
Yeni Orta Çağ’da hem Feodalite sonrasındaki Merkezî Krallıkları Merkezî Dünya Hükümeti ve arkasındaki Elitler olarak, hem Derebeylerin korkuyla uyulan ve fakat saçma - sapan hiyerarşilerini de Devlet Kapitalizmini Sosyal yada Komünal Kapitalizme evirerek; her ikisini de bir arada görmek mümkün.
Kapitalizmin bitmez hükümdarlığı fıtrata hitap etmesinden; çıkarcı ve bencil. II. Dünya Savaşı’nda Faşizm kokulu Nasyonal Sosyalizm karşısında yenilmek üzereyken can düşmanı Komünizmle kader birliği yaparak vartayı atlattı. Hoş Hitler de gelseydi görünmeyen destekçileriyle ‘1984’ü 40 yıl evvelden uygulayarak gözümüze sokma imkânı bulabilirdi. Hatta belki de Orwell’e distopya üretsin diye Gerçek Bakanlığı teklif ederlerdi.
Kapitalizme isyan gibi duran Komünizm, 45 – 91 arası İki Kutuplu Dünya modeliyle aslında yekdiğerine meşruiyet kazandırmaya yaradı. 1991 ve 2001 sonrasını ise yaşadınız, gördünüz. Şimdi göreceklerimizse ‘1984’ü 2044’e kadar uygulayıp 2084’te Homo-Deus edalı, Düşünebilen Yapay Zekâlı, Kapsül ağlı bir Network’e salâvat getirtmek olabilir. Büyük Patron’un Büyük Birader’i sağolsun!
‘Big’ deyince aklıma geldi; Çin’in 2023’lerde Süper Güç olmasıyla ilgili 2008 yazımlı ve 2010 basımlı AFRASYA – ALTERNATİF EKSENLER kitabımızda, egemenliğin Çin’e devriyle de alâkalı 2018 imzalı ve 2019 basımlı TARİHİ YENİDEN YORUMLAMAK kitabımızda bir şeyler karalamıştık. Müsaade varsa biraz daha çiziktirip çeşitli kaynaklar üzerinden detaylandıralım.
“Dijital Otoriterliğin İhracı” yazısında Polyakova ile Meserole; Çin’in 10 yıl öncesinde 800 bin kamerayla izlem yaptığı Pekin’de yüzde 100 oranına 5 yıl önce ulaştığını, bizim Doğu Türkistan dediğimiz Sincan’da milyonlarca kamerayla ve kuş boyutundaki dronlarla insanların göz taramasından geçirildiğini, denetim noktalarında DNA’larının toplatıldığını ve telefonlarına casus yazılım yüklenmeye zorlandıklarını belirttiler. Yine onların tabiriyle Sincan Özerk Bölgesi için kurgulanan ‘Dünyanın En Büyük Dijital Açık Hava Hapishanesi’ olma durumu bir tık sonra Çin’i, iki tık sonra Asya’yı, üç tık sonra tüm Dünya’yı kapsarsa ne olur diye sorayım?
“Çin, 5G ve Küresel Bilgi-sfer’in Egemenliği” (2019)yazısında da William Schneider, insanlık tarihinde üretilen verilerin % 90’u son 24 ayda sağlandığını ve veri tsunamisinin daha yeni başladığını söyleyerek mobil veri hasadında Çin’in lider olduğunu aktarıyor. 5 yıl sonra her 18 saniyede bir 6 milyar insanın bu verilerle etkileşimi, nakitsiz dijital cüzdan kullanımı, Sharp Eyes (Keskin Gözler) sistemi üzerinden insanların gerçek zamanlı takibi ve polissiz polis denetimi, sosyal kredi skoru ve ‘güvenilmez’ barkodlu kişilerin servislere ulaşamaması gibi parçaları birleştirdiğimizde karşımıza nasıl bir Dünya çıkar?
Amerikano filimlerde olduğu gibi bir dronla yeriniz tespit edilse ve sürücüsüz bir kara aracı frekansınızın üzerine gönderilse gerçekte ne yapardınız? Velev ki bir Uygur veya Uruguaylı olarak..
Biz, kafadan Müslümce direneceğiz ve Baba’dan “Tanrı İstemezse”yi dinleyeceğiz.