Hemen herkesin bildiği üzere Kur’an-ı Kerimin ilk emri “Oku” olmuştur. Kur’an’ın birçok ayetinde öğrenme, ilim, bilgili olmak, aklı kullanmak vs, emredilmektedir. Buna rağmen Müslümanlar dönemsel istisnalar hariç ilme yeterli ilgiyi maalesef göstermemişlerdir. Günümüzdeki Müslüman ülkelerin durumu ortadadır. İlk vahyin mesajını Müslümanlardan ziyade gayrimüslim ülkeler tatbik ettiği görülmektedir. Bu paradoksu Ziya Paşa şöyle ifade eder:
“Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm,
Dolaştım mülk-i İslam’ı bütün viraneler gördüm”
Yavuz Bülent Bakiler de ”Kur’an’ın ilk emri keşke okuma olsaydı, o zaman belki okurduk” diyerek güzel bir ironiyle vahameti anlatır.
Diyanet İşleri Başkanlığımız 3 Mart 1924 tarihinde Şer`iye ve Evkaf Vekâleti`nin yerine kurulan, İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumumuzdur. 1950’li yıllara kadar ülkemizde İmam-Hatip yetiştiren dini eğitim kurumlarımız yoktu. 1950’lerden sonra İmam-Hatip Liseleri, Yüksek İslam Enstitüleri açılmaya başlandı ve kısmen de olsa bir rahatlama oldu. Günümüzde ise neredeyse İmam Hatip okulu olmayan ilçe kalmadı, İHL’lerin sayısı 1000’i, İlahiyat Fakültelerinin sayısı da 100’ü aştı.
Diyanet İşleri Başkanlığı 01.02.20019 tarihinde sözleşmeli pozisyonlarda istihdam etmek üzere 9500 personel alım ilanına çıktı.
Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan duyuruda, “taşra teşkilatında sözleşmeli pozisyonlara 2018 yılı KPSS puanı esas alınarak ilan edilen boş kadro sayısının 3 (üç) katı sözlü sınava çağırılacak adaylar arasından sınav sonucu başarı sırasına göre 4-B sözleşmeli 3 bin Kur’an Kursu öğreticisi, 6 bin İmam Hatip ve 500 Müezzin kayyım alınacaktır” denildi.(https://insankaynaklari.diyanet.gov.tr/Documents/4B%20SÖZLEŞMELİ%20SINAV%20DUYURUSU.pdf)
Buraya kadar her şey normal, her kamu kurumu gibi Diyanet İşleri Başkanlığı da ihtiyaç duyduğu personeli kadro durumuna göre istihdam edecek. Ancak ilanın detaylarına bakıldığında, adayların sahip oldukları eğitime göre hangi pozisyonlara kaçar personel alınacağı açıklanmış, yani eğitim durumlarına göre kadro sayılarının belirlendiği görülmektedir. Buna göre sınava kabul edilecek adayların eğitim durumları;
İlahiyat Fakültesi+Hafız
İlahiyat Fakültesi
Diğer Lisans + İlahiyat Ön lisans + İİH.L. + Hafız
Diğer Lisans + İlahiyat Ön lisans + İ.H.L.
Diğer Lisans + İH.L. + Hafız
Diğer Lisans + İ.H.L.
İlahiyat Ön Lisans + İ.H.L. + Hafız
İlahiyat Ön lisans + İH.L.
İlahiyat Ön lisans
Diğer Ön Lisans + İ.H.L.
İH.L. + Hafız
İH.L.
olarak belirlenmiş olduğu görülmektedir. Burada; Diyanet’in ilanına göre hâlâ Lise mezunu meslek elemanı alımının yapılıyor olması çok manidardır.
Eskiden okullaşmanın, eğitim imkânlarının yetersiz olduğu dönemlerde, kurumların meslek elemanlarının yetiştirilmesi amacıyla, ülkemizde birçok kamu kurumu tarafından (Maliye Meslek Lisesi, Tapu Kadastro Meslek Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi vb.) meslek liseleri açılmış ve buralardan mezun olanlar kurumlarda istihdam edilmişlerdir. Günümüzde Türkiye’sinde her kademede okullaşma yükselmiş, Üniversitelerin bünyesinde Fakültelerin yanında Meslek Yüksek Okulları açılmış olup bunlar meslek liselerinin işlevini yüksek okul seviyesinde yerine getirmektedirler. Bu yüzden de eskiden açılan birçok meslek lisesi günümüzde kapanmış, kapanmayanların (Sağlık Meslek Lisesi gibi) mezunları da üniversitesini bitirmeden mesleğe kabul edilmemektedir. Bunun tek istisnası şu anda İmam Hatip Lisesi Mezunlarının Diyanet İşleri Başkanlığına İmam-Hatip, Müezzin ve Kur’an Kursu Öğreticisi olarak kabulüdür. Herhangi bir kamu kurumu kurumuna bir meslek elemanı alacağında, söz konusu meslek alanında en üst seviyede eğitim alanlar içerisinden alım yapması en mantıklı ve en adil olanıdır. Meslekle ilgili daha fazla eğitim alan var iken daha az eğitim alanın kamuda istihdamı adaletle, hukukla bağdaşmaz. Eskiden Eğitim Fakültesi mezunlarının yeterli olmadığı dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı da Öğretmen Lisesi mezunlarını öğretmen olarak alıyordu, ama şu anda Eğitim Fakültesi mezunları bile Bakanlığın ihtiyacından çok fazla olduğundan uzun zamandır öğretmen alımlarında asgari lisans mezuniyet şartını getirmiştir.
Günümüzde 100’den fazla ilahiyat Fakültesinden her yıl 10 bin kadar öğrenci mezun Olmakta, ayrıca “Açık Öğretim” sistemiyle İlahiyat Ön lisans ve İlitam eğitimlerini tamamlayanlar Diyanetin ihtiyacını kat be kat karşılayacak durumda iken Diyanetin bu çağda hala ısrarla İHLmezunu meslek elemanı istihdam etmesinin makul bir sebebi bulunmamaktadır. İlanda İmam Hatip alımında 500 İHL’lilere ayrılmış, binlerce İlahiyat fakültesi mezununun işsiz olduğu bir ortamda lise mezunu alımı ısrarının sebebini bilmek kamuoyunun hakkıdır.
Öncelik ilahiyat Fakültesi mezunlarına verilmesi, bunlarla ihtiyacın karşılanamadığı durumlarda, İlitam ve İlahiyat Ön lisans mezunlarından da alım yapılması uygun olur. Ama Hafız bile olunsa bu çağda sadece lise tahsili bulunan bir kişinin meslek elemanı olması, “önderlik “yapması kabul edilebilir değildir. Günümüzde şartlar gelişmiş, her vilayetimizde Üniversite ve hemen her üniversitemizde İlahiyat Fakülteleri açılmıştır. Hafız İHL mezunları için İlahiyat Eğitimlerini de tamamlamak bu çağda zor değildir. Hafız+ İHL mezunlarını mesleğe kabul etmek, onların yapmaları gereken örgün yüksek öğretimlerini de engellediğinden Diyanet bu kişileri istihdam etmekle onlara dolaylı olarak zarar da vermektedir. “Kur’an Okuyun” derken Diyanet adeta “Okumayın demektedir.”