Şu an itibarı ile İstanbul ilimizde 50.000 adet riskli bina var. Fay hattı üzerinde siyasi emeller uğruna imara açılmış binlerce bina…Olası bir depremde, depremin de şiddetine bağlı olarak bu binaların yıkılacağı tahmin ediliyor.Bu binaların yıkılmasıyla da uzmanlar tarafından 100.000-120.000 yaralı olacağı tahmin ediliyor.İstanbul genelindeki özel ve devlet hastanelerindeki yatak kapasitesi 40.000 civarında.Tabi hastaneler de yıkılmazsa…Arama kurtarma ekipleri ise bu manzara karşısında devede kulak kalacak kadar az.İnsanlarımız da büyük bir deprem atlatmasına rağmen çok bilinçli görünmüyor.
Eğitimciler olarak bizim görevimiz deprem konusunu gündeme taşıyarak panik oluşturmak değil, gerekli eğitimlerin verilerek insanlarımızın afete hazır olmalarını sağlamaktır.99 depremindeki gibi hazırlıksız yakalanmamak için bir çaba içerisindeyiz. Şimdi biz bu manzaraya hazırlıklı mıyız, değil miyiz gelin beraber beyin fırtınası yapalım.En zayıf halka kadar güçlü olduğumuzu unutmamalı ve buna göre hazırlık yapmalıyız.Hükümetimiz riskli binaların yıkımına başlayarak güzel bir projeye imza attı.Ancak tüm binaların yıkılması hem zaman açısından hem de maddiyat açısından kısa vadede mümkün görünmüyor.Deprem kuşağı ülkeler kriz yönetiminden risk yönetimine geçiyor.Ülkemiz bu konuda da sınıfta kaldı maalesef.Kriz yönetiminden risk yönetimine geçmek için herkes üzerine düşeni ivedilikle yerine getirmeli.
Depremde ilk 72 saatin çok önemli olduğu herkes tarafından biliniyor. İnsanlarımızın küçükten büyüğe herkesin iyi bir eğitimden geçmesi gerekiyor.İlk 3 gün kendilerine yetebilecek bilgi ve donanıma sahip olmaları gerekiyor.Bu konuda herkese görev ve sorumluluk düştüğü gibi en büyük sorumluluk devletimize düşüyor.İnsanların ilk 3 gün su ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için park ve bahçelerin altına depolar yerleştirilmeli, deprem sonrasında kullanabilmeleri için belirli aralıklarla sığınaklar yapılmalı ve yaşam için gerekli bütün lojistik destek bulundurulmalıdır.Arama ve kurtarma ekipleri desteklenerek sayıca çoğalmaları sağlanmalıdır.Özellikle kurumlar arasında yetki karmaşasına son vermek için faaliyetleri tek çatı altında toplayacak bir organizasyona, bir üst kurula gidilmeli..Bu şekilde yüzlerce madde sıralayabiliriz.
-Afet eğitimi konusunda okullar merkez olarak planlanmalı, Öğretmenler afet eğitimi konusunda hizmetiçi kurslara alınarak öğrenci ve velilerin eğitilmesi sağlanmalıdır.
-İlkokul ve orta öğretim sınıflarında afetlerden korunma ve güvenli yaşam alanları ile ilgili kazanımlar-disiplinler konulara uyarlanarak işlenmelidir.
-Askerlik görevini yapan er ve erbaşlara afet ve ilk yardım kurslarının verilerek afetlere müdahale edebilecek nitelikte eğitim sağlanmalıdır.
-Eğitim fakültelerine alınan kredilerde ‘afet ve acil durum’ adıyla bir dersin yer alması sağlanmalıdır.
-Afet eğitimi konusunda internet üzerinden e-eğitim yapılmalıdır.
-Seçmeli derslere afet ve risk yönetimi-eğitimi dersi veya afet eğitimi ile ilgili üniteler konulmalıdır.
-Okullarda ilkyardım ve psikolojik destek eğitimi verilmelidir.
-Okullardaki sosyal faaliyetlerin çalışmalarını yapabilmeleri için seçmeli derslerin en az bir saati kulüp çalışmalarının çalışmalarına ayrılmalıdır.
-Bütün hastanelerde ‘Afet Triajı’ eğitimi verilmelidir. İyi ve güncel bir triaj sistemi oluşturulmalıdır.
-Tüm üniversitelerde afet müdahale, arama ve kurtarma ekipleri oluşturulmalıdır. Bu ekiplerin eğitimi sağlanarak üniversitelerce fon ayrılmalıdır.
-Afet eğitimi anasınıfından itibaren oyun-bulmaca şeklinde işlenmeli ve kavratılmalıdır.-Toplum tabanlı bir afet eğitim-yönetimine geçilmeli, tepeden tabanlı afet eğitim-yönetimi terk edilmelidir.
- Afet eğitim ve yönetimi ile ilgili sanatsal faaliyetler yapılarak örnek teşkil edecek eserler oluşturulmalıdır.-Doğal afetlerin yaşandığı bölgelerde eğitim-öğretim mevcut şartlara göre düzenlenmeli, formal eğitimde ısrar edilmemelidir.
-STK’lara özel bir afet fonu ayrılmalıdır.
-Türkiye afetlerle ilgili olarak kriz yönetiminden risk yönetimi anlayışına geçmelidir.
-STK’ların afet eğitimi ile ilgili olarak uluslar arası fonlardan yararlanabilmesi için projeler hakkında bilgilendirilmelidir.
-Afet kanunu güncellenmelidir.
-Bütün planlamalar İSO 22301:2012’ye göre yapılmalıdır.-Deprem sonrasında binaların hasar tespit çalışmaları yapılırken/yapıldıktan sonra orta ve hafif hasarlı binalara yetkili kurumlarca hiçbir şekilde oturma izni verilmemelidir.
-Televizyonlar başta olmak üzere medya organlarında günde afet bilinci kazandırmak amacı ile eğitici reklam ve kamu spotlarının yayınlanması sağlanmalıdır.
-Afet eğitimi konusunda farklı kurum ve kuruluşlar tarafından verilen bilgi ve eğitim faaliyetlerinin standardize edilmesi.
-Afetlere müdahale yönetim ve triaj alanında acil tıp uzmanlarının da eğitim faaliyetlerindeki yetki ve sorumlulukları artırılmalıdır.
-Birinci derecede deprem riski olan ve fay hatları üzerindeki bölgeler ağaçlandırılarak imara kesinlikle açılmamalıdır.
-Afet eğitim içinde amatör telsiz kullanımı dersleri de verilerek telsiz kullanımını yaygın hale getirilmelidir.
-Beyaz eşya ve mobilya üretici servislerinin eşyaları sabitlemesini zorunlu hale getirilmesini sağlayacak yasal mevzuat çıkarılmalıdır.
-Milli hasılamızın yüzde 30’unu üreten ve ciddi deprem riskiyle karşı karşıya bulunan İstanbul’daki olası hasarın minimize edilmesi amacıyla fabrikalar, sanayi tesisleri ve bazı üniversiteler Anadolu’ya risksiz bölgelere taşınmalıdır.Afet sonrası müdahaleden ziyade afet öncesi çalışmalar yapılarak, önlemler alınmalı ve risk yönetimine geçilmelidir.İmar planı yapılırken uzmanlardan, bilirkişilerden oluşan yerbilimcilerin de dâhil olduğu bir komisyondan onay alınmalı, imar planları, siyasilerin kararlarına ve bazı müteahhitlerin isteklerine bırakılmamalıdır.Hastanelere eğitim ve tatbikatlar düzenli aralıklarla tekrarlanmalı ve gerekli raporlar tutulmalıdır. Hastanelerde afet durumlarında kullanılabilecek klinikler oluşturulmalıdır.Kan bankası durumu vs durumlarını gösterir bölgesel ve ulusal e-program oluşturularak kamunun hizmetine sunulmalıdır.İnsan kaynaklı orman yangınlarının en aza indirilmesi açısından piknik alanları ormanlardan uzak alanlara taşınmalı, ormana yakın yerlerde piknik yapılması yasaklanmalıdır.Acil çağrı merkezleri tek bir numarada toplanmalı, çok numara yerine tek numara kullanılmalıdır.Çadır kentlerde bulaşıcı hastalıklar, konteynır (prefabrik) evlere oranla daha hızlı ve daha fazla olduğundan çadır kentler yerine prefabrik evler tercih edilmelidir.Yeni yapılacak olan yerleşim yerlerinin(özel veya kamu) hepsinde sığınak şartı getirilmelidir.Evlerde, işyerlerinde yangın söndürücü ve erken uyarı sistemi bulundurma şartı getirilmelidir. Yönetmeliklerce desteklenmelidir.Şehrin belirli ve kritik bölgelerinde yangın söndürme tankları konulmalıdır.Yeni yapılacak olan binaların deprem bölgelerinde uygun şekilde esneklik katsayısı şartı getirilmelidir. Bu durum ilgili yönetmelik ve kanunlarca desteklenmelidir.Sivil savunmaya ait radyo ve televizyonlar kurularak doğal afetler öncesinde, sırasında ve sonrasında yayın yapabilmeleri sağlanmalıdır.
-Afet konusunda uluslar arası ve yerel akreditasyon yapılmalıdır.
İstanbul ve çevresinde yaşayan, depremi hisseden herkese çok geçmiş olsun. İnşallah 99 depremindeki acıları bir daha yaşamayız. Allah göstermesin.