Bunun üzerine bir yazı kaleme almak istedim.
Türküler!
Evler yıkılıyor, insanlar feryat ediyor, insanlar kaçışıyor. Ağıt, isyan göklere yükseliyor. Bu görüntüler arasından bir ezgi yükseliyor, o ezgi depremle bütünleşiyor, yüreğimizi titretiyor...
Bu sokaklar acıya kardeş olur
Yaralar kapanmıyor
Mezar taşlarına bak
Toprak kan olur
Duvarların dili olsa konuşsa
Benim acı öyküme karanlık çöker yine
Evet, sosyal medyadaki görüntülerde deprem türkülerle anlatılmıştı. Yüreğimize bir hançer gibi saplanan deprem görüntüleri, türkü ezgileri ile daha bir derin yaralar açmaktaydı.
Türküler, bu ülkede yıllardır küçümsendi, hakir görüldü, ötekileştirildi, yok sayıldı. Oysaki türküler; bizi biz yapan, bizi bize anlatan en büyük yegâne değerimizdi.
Özümüz, sözümüzdü...
Bizi biz yapan türküler yok sayılmış; türkülerin yerine, rak, pop, rep ve yabancı müzik var edilmişti.
Arabesk denilen bir türle başladı her şey…
Sonra diğerleri peydahlandı…
Müziğin; türü, tarzı, şekli, menşei ne olursa olsun hiç fark etmedi, dinlenilmesine özendirildi. Tüm televizyon, radyo ve sosyal medya kanalları bu tür müziklerin hizmetine sunuldu.
Ezgisi, sözü belli olmayan, sadece ritimden ibaret olan müzik türlerine, onu söyleyen sözüm ona sözde sanat müsveddelerine tüm televizyon kanallarında, radyo programlarında yer verildi, konserler düzenlettirildi.
Türkü dinlenmek, türkü söylemek suç sayıldı.
Bir de bunun geçmişi vardı. Özellikle seksenden sonra başladı türkülere karşı bu yasak koymak…
Bilinçli bilerek yapılan bir işti…
Yasak koymak, yasaklama, o günden bugüne sürdü geldi.
Ne televizyonda ne radyoda ne sosyal medyada türküler var olabildi.
Türkülerin yok sayıldığı bir Türkiye’de yaşarken, türküler depremi anlatmanın en büyük aracı oldu.
Ülke olarak acımızı, yasımızı türkülerle ifade ettik. Türkülerle anlattık derdimizi. İçimizi türkülere döktük, seksen dört milyon Türkülerle bir ses olduk.
Türkülerle ağladık, türkülerle gözyaşı döktük.
Türkülerden almadık haberi ama acımızı türkülere döktük. Türküler anlattı tüm dünyaya depremi.
Türküler ne kadar önemliydi.
Depremde göçük altında kalanlara bir umuttu. Yaşamını yitirenlere ağıttı, kurtulanlara uzanan sıcak bir eldi. İnsanlığa dayanışma ruhu, dünya halklarına bir çağrıydı.
O kadar etkili bir araçtı türküler…
İyi ki türküler vardı.
Depremde, türkünün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladık.
Bir halkın dili, sesi, yüreği, feryadı türküleriydi.
Sayfalar dolusu sözlerde, kitaplar dolusu yazılarda, atılan nutuklarda değil, türkülerde aradık umudu, dostluğu paylaşımı.
O kadar kısa ve netti...
Depremin dili türkülerdi...
DEPREMİN DİLİ TÜRKÜLER
Çok önceden gelmişti yazmak aklıma. Neden gelmişti derseniz; sosyal medyada deprem görüntüleri paylaşılırken, görüntülerle birlikte çalan müzikler çok dikkatimi çekti.