Yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan milyonlarca vatandaşımız sofrasında eti ayda bir bile göremiyor. Aileler çocuklarına süt içiremez oldu. Yumurtanın fiyatı dört kat arttı. Böyle giderse iki yıl sonra bir kilo kıymayı bin liraya alırız. Ne günlere kaldık dediğinizi duyar gibiyim.
Hayvansal ürünlerin stratejik önemi vardır. Türk toplumunun yüz yıllardır temel besin kaynağı hayvansal ürünler olmuştur. İnsanlık tarihine baktığımızda insanlar et tüketmeye başladıktan sonra ateşin, tekerleğin keşfini gerçekleşmiştir. Protein yönünden zengin olan et tüketimiyle çocuğun bilişsel gelişimi arasında pozitif ilişki olduğunu gösteren bilimsel araştırmalar da bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın alım gücünün yükseltilmesi elzemdir. Et, süt, yumurta peynir gibi hayvansal ürünlerin fiyatı acilen düşürülmeli, dar gelirli ailelere hayvansal gıda desteği yapılmalıdır.
Et, süt, yumurta gibi temel hayvansal ürünlerle yeterince beslenemeyen toplumların geleceği risk altındadır. Yetersiz, dengesiz beslenerek büyümüş, zihinsel kapasitesi gelişmemiş nesillerden yeni Aziz Sancarlar, Aziz Nesinler yetiştirmek çok zor olacaktır.
Zorunlu eğitim adı altında çocuğu okulda tutuyorsak karnını da doyurmak zorundayız. Zira okul kantinleri hem pahalı hem de sağlıklı beslenmeye uygun değildir. Karnı aç çocuğa bir şey öğretemezsiniz. Okullarımızda, besin değerlerinin diyetisyenlerce hesaplanmış, en az bir öğün yemek verilmesi gerekmektedir. Şu an için Milli Eğitim Bakanlığının gündeminde toplam öğrenci sayımızın yüzde 10’unu geçmeyecek orandaki öğrencilere bir öğün yemek verilesi çalışması var. Ancak bu çalışma çok geç kalınmış ve oransal olarak da yeterli olmayan bir çalışmadır. Zengin, fakir, gündüzlü, yatılı ayrımı yapılmadan okullarımızda, çocuklarımızı en az günde bir öğün protein değeri yüksek hayvansal ürünlerle beslemeliyiz.
Geçenlerde Resmi Gazetede yayınlanan bir mevzuat değişikliğiyle okul kantinlerinde satılan ürünlerin ambalajında “okul gıdası” logosunun bulunma zorunluluğu ertelenmişti. Neden ertelendiği konusunda da bir açıklama yapılmadı. Bu kararı işletmecilerin maddi çıkarlarının çocuklarımızın sağlığından daha önemli görüldüğü şeklinde yorumluyorum.
Halen yemek imkânı olmayan ilkokullarda, anaokullarında uygulanan evden getirilen beslenmenin uzun teneffüste, öğlen arasında sınıf ortamında tüketilmesi uygulamasında öğretmenlerimize, velilerimize düşen sorumluluklar var. Çocuğun beslenme getirip getirmediği, getirdiği beslenmeyi tüketip tüketmediği takip edilmeli, bir sorun varsa ailesiyle iletişime geçilmedir. Öğretmenlerimiz beslenme vakitlerinde kontrollerini yapana kadar sınıftan ayrılmamalı, gerekirse beslenme çetelesi tutmalıdır.
Öğrencilerin su tüketimleri de kontrol edilmeli, öğretmenlerimiz, öğrencilere gerekli hatırlatmaları yapmalıdır. Bazı okullarımızda içme suyu için özel hazırlanmış çeşmeler, su sebilleri bulunsa da çoğunda yok. Su getirmeyi unutan, suyu biten çocuklar için okul idareleri ve aile birlikleri çeşitli çözümler üretmeli, gerekirse her sınıfa veliler sırayla damacana su bırakabilirler.
Esen kalın…
ÇOCUĞUN BESLENMESİ VE EĞİTİM İLİŞKİSİ
Geçtiğimiz günlerde çocuğuna karne hediyesi olarak et alan ailenin haberini üzüntüyle seyretmiştik. Haberin kurgu olup olmadığını anlamak için videosunu birkaç kez izledim. Muhabirin doğal tavırları, çocuğun masum cevabı… Maalesef içine düştüğümüz ekonomik krizi apaçık ifade ediyor.