Seçimler, yeni sistem, yeni kabine, LGS, döviz operasyonu derken dokuz günlük bayram tatili ilaç gibi imdada yetişti. Saldırılar karşısında, her şeye rağmen bir ve beraber olabilen insanımız, bayramı fazlasıyla hak etti.
Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri doğru okumalıyız. Hızla gelişen olayların, değişen dengelerin, yıkılan ittifakların ve yeni yakınlaşmaların bir anlamı olmalı. Bütün bu hareketlilikte ayakta kalmanın yolu, bir ve beraber olmak ve çok çalışmaktan geçiyor.
Kriz zamanlarında aklımıza gelen yerli malı kullanma bilincini, uzun yıllara yaymanın bir yolunu bulmalıyız. İşler yolundayken, en kötü senaryoya hazır olmalıyız. Gördük ki başkalarının insafına kalmış refah ve huzurumuz, bir anda tehlikeye düşebiliyor.
İdeolojik kavgalarımız, bizi düşman karşısında zayıf düşürmemelidir. Söyleyecek sözü olana, önyargısız kulak vermeli, aykırı fikir sahiplerini hain ilan eden duygusal tepkileri bir kenara bırakmalıyız. Başımıza gelenleri, bir de bu bakış açısıyla değerlendirmeliyiz.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, yaşadığımız toplumsal travmadan çıkaracağımız en önemli derslerden birinin, her kurumun kendi işini kendinin yapması zorunluluğudur. FETÖ ile mücadele, devletin kurumları aracılığı ile yürütülmeli; eğitim, eğitimcilerin; güvenlik, güvenlikçilerin; adalet, hukukçuların işi olmalıdır. Değilse anarşinin yolu açılacak ve yaralar derinleşecektir.
Bayramlar, toplumun kaynaşmasını güçlendirir. Bugün, ayakta kalmanın ilk şartı birlik ve beraberlik içinde olmaktır. Bu konuda, üç yıl önceye göre çok daha umutlu olacağımız bir durumdayız. Hainlerinden ayıklanmış, milletinin hizmetinde kurumlarımızla, farklılıklarıyla kenetlenmiş insanlarımızla gelecek çok daha büyük zorlukların üstesinden gelebiliriz.
Suriye’de iç savaş öncesi, aralarında husumet bulunan kişilerin, Gaziantep’te, hurda toplarken yaptıkları sohbet, sosyal medyada ibretlik bir tablo olarak paylaşılmaya devam ediyor. “Kendi ülkemizde bir araya gelemezdik, şimdi aynı yerde buluştuk, fakat ülkemiz elden gittikten ve bütün statümüzü kaybettikten sonra çok geç oldu.” diyor kardeşimiz.
Her birimiz tek tek çok çalışmalıyız. Özellikle eğitimde başarılı olmak zorundayız. Üretimi, tek çıkış yolu olarak görüyorsak, bunun ilk adımı eğitimdir. Eğitimi kalkınmanın ilk adımı olarak ele almalı ve yeniden yapılandırmalıyız. Geleceğimiz tehlikeye girerken, zor günler kapımızı çalmak üzereyken, kişisel hesaplarla, yetişmiş bir tek eğitimcimizi harcama lüksümüzün olmadığını bilmeliyiz.
Kurban Bayramının, ülkemize barış, huzur, birlik ve beraberlik getirmesi dileklerimle BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN.