Bayram - seyran, içerde Yürüyüş, dışarıda Katar mevzuları gezegenimizin dönüş istikametiyle ilgili gelişmeleri gölgeledi. Evet, ilâhi kanunda Dünya batıdan doğuya dönmektedir ama Dünya içindeki insanlık da yüzünü bir Doğu’ya, bir Batı’ya, bir Ortadoğu’ya dönmektedir.
Son birkaç asırdır Batı’yı kıble ittihaz edinen Dünya devletlerinin kısm-ı azamîsi için 1947 yılında ABD’nin ‘atom bombacısı’ Başkanı Harry Truman tarafından ortaya konulan “Truman Doktrini” balıkları yılanla korkutarak ve hep aynı havuzda tutarak havyarlarını tek elde toplama projesi idi. Yem olarak da Truman’ın Dışişleri Bakanı Marshall’dan isimlenen Yardım Planı kullanılacaktı.
II.Dünya Savaşı’nda girmediği halde girmiş kadar etkilenen Türkiye, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yle Amerikan Havuzu’na girmeye gönüllü olsa da sanırım Kurtuluş Savaşı yıllarından kaynaklanan bir güvensizlikten ötürü pek o yemlerden ülkesini istifade ettiremedi. Fakat onların hoşuna gidecek Amerikanvari bir partiyi de kurdurmayı ihmal etmedi.
Menderes Hükümeti 1950-51’de Kore’ye asker gönderdi, 52’de NATO’ya girdi ve eş zamanlı olarak yüklü miktarda dış borç aldı. Yani havuza girebilmek için savaşı göze almış ve yemi haketmiştik. Sonrası malûm..
Şimdilerde ise Dünya, Doğu istikametine dönme eğilimde. ABD ile Çin arasında 6 trilyon dolarlık GSYİH farkının 2023-25 diliminde kalkacağı göstergesinden hareketle yeni bir havuz oluşumu faaliyeti var. Ve buna Modern İpek Yolu veyahut “Jinping Doktrini” diyebiliriz.
2017’nin Mayıs ayında Pekin’de yapılan ve Türkiye’nin de Cumhurbaşkanı düzeyinde katıldığı Uluslararası İşbirliği İçin Kemer ve Yol Forumu, 60’dan fazla ülkeyi ve 40 milyon kilometrekarelik bir alanda yaklaşık 4,5 milyarlık bir insan nüfusunu kapsıyor. Yani yeni havuz, yeni yem ve havyarlar..
Çin bizim 1 numaralı ithalat kaynağımız. Çin mallarını Anadolu’nun en ücra köylerinde bile bulabiliyoruz. Aramızdaki ticarî dengesizlik böyle giderse 1’e 10’dan 1’e 20’lere varacak. O çok havasını attığımız 2023’te yani Cumhuriyetimizin 100.Doğum Günü’nde üfleyeceğimiz pastanın mumları Made İn China olacak.
Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan da İnönü gibi Dünyanın yeni istikametini çoktan gördü ve 1 trilyon dolarlık bu projede kurucu üye olma yoluna girdi. Bu meyanda imza edilen 30 milyar dolarlık Kars – Edirne Hızlı Tren Antlaşması hem Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi’nin hem de Marmaray’ın devamı niteliğinde. Yani yörüngedeyiz..
Bu arada Perinçek Gurubu’nun mevcut İktidarı hem Suriye krizi üzerinden Rusya’yla çözüm adına ortaklaştırma hem de stratejik olarak Avrasyacılık yaparak Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaştırma gayretleri Cumhurbaşkanının da inisiyatifiyle sonuç almış gibi görünüyor.
Doğu Bey’in “Türk Yargısı son 50 yılın altın devrini yaşıyor” sözünü Çin’in Menderes’i olma hevesine hamletmek lazım. Tayyip Bey’in de 2023-25’leri hedeflediğini biliyoruz. Önümüzdeki 5-6 yılda netleşecek sorun şu olacak galiba; Adalet ve Kalkınma Partisi bunca yıpranmışlığıyla yeni maçı yani yeni havuz partilerini kaldırabilir mi yoksa sivil - asker Avrasyacı elitin konuşlandığı Vatan Partisi mi partner kılınır? (Hem de içinde Pekin’ler varken)
Yada siyasî kartlar yeniden mi karılır, bu süreçte meraklı gözlerle ona bakacağız.