Çalışmak, mücadele etmek, hizmet vermekten değil, çözümü sunduğumuz söylediğimiz halde haksızlığı adaletsizliği görmekten gözlerimiz yoruldu. Yılmadan üşenmeden kamu emekçi taşeron işçisinin yıllardır çözüm bekleyen derin kanayan yarasına yine değineceğim; KİT'lerin neredeyse tamamı, TYP'lilerin tamamı, BİT'lerin bir kısmı, Kiralık araç şoförleri, Temizlik, Güvenlik, Çağrı merkezi, Hastane, Görüntüleme ve Çağrı merkezi, Teknik hizmet, Karayolları, Kepçe operatörleri, Kanal açıcılar, Bilgi işleme, Sayaç okuyucularına kadar pek çok iş kolun da çalışan binlerce kamu işçisi yaklaşık maliyetin en az yüzde 70’lik kısmının asgari işçilik maliyeti ile varsa aynı yemek ve yol giderleri dahil işçilik giderinden oluşmaması, yani sen bir işçi olarak yüzde 70 verimlilikle çalışmıyorsun, o yüzden sana kadro yok denildi çok yazık edildi. Oysa kamu emekçi işçilerimiz gece gündüz demeden her meslek dalında devletine milletine hizmet vererek işe koşuluyor ve sonra kalkıp bu işçilerimize yüzde 70 verimlilikle çalışmıyor denilebiliyor ve 696 Sayılı KHK ile 2017 den bu yanan anlamsız bir şekilde aynı işi yapmalarına rağmen büyük bir ayrımcılık yaratılarak kadroya alınmıyorlar. İşçilerimizin kadro dışı bırakılması haksızlıktır. Kadro lütuf değil haktır. 20 yıldır hâlâ taşeronda çalışan bir işçi olarak diyorumki; "Sosyal hukuk devleti anayasanın yönünden güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlüdür. Devlet kamu çalışan işçisine kadrosunu ayrım yapmadan eşit, adil adaletli dağıtmak zorundadır. Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. Devlet adamlarının emekçi işçisine eşit adil bir paylaşım yapmadan emekcisine hak olan hizmeti "kadro" vermeden ölmesi çok ɑcıdır. Saygılarımla.