Bir gönül dostu, eğitimci kardeşimin sosyal medyadaki paylaşımında; “Gencecik kızlarımız yavrularımız kafelerde ellerinde sigaralar nargileler yanlarında erkek arkadaşları sarmaş dolaş yazık. Toplum olarak; değerler eğitimine daha fazla önem vermeliyiz kanaatindeyim. Yoksa gençlik, özellikle kızlarımız hızla elimizden kayıp gidiyor. Biz böyle değiliz olmamalıyız, olamayız. Biz anne babalara, daha sonra eğitimcilere çok büyük görev düşüyor. Allah herkesin yavrusunu korusun doğru yoldan ayırmasın. (Bir yerde oturup bir bardak çay içelim dedim bir arkadaşla, oturmaz olaydım üzüldüm… Nereye gidiyoruz diye düşünüp, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim)” diyor…
23 Nisan 2018 itibari ile bir bayram coşkusunun yaşanması sürecinde; duygularını, kaygılarını paylaşması fevkalade anlamlı geldi…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını idrak ettiğimiz bir süreçte; ecdadın, İstiklal Harbinin devam ettiği en zorlu günlerde istikbalin teminatı olan çocukların eğitimine verdikleri önem ve bu yönde onların mağdur olmamaları, olası istismarlardan koruma ve kollama hassasiyeti altında aldıkları tedbirler ışığında, bugünü değerlendirdiğimizde; “AH” dememek elde değil hakikaten…
Oysa ecdadın dün yaptıkları, en imkânsız denebilecek zaman diliminde yaşadıklarını düşününce; daha bir üzülüyor insan, yapılabilecekleri düşününce…
15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, Doğu Cephesinde İstiklal Harbinin en yoğun mücadelesini verirken, tarihin her döneminde savaşın gerçek mağduru olan çocukların mağduriyetine derman olmuş…
Onların ziyan olmamaları için, eğitimleri ile ilgilenerek olası istismarlardan korumak yönünde sadece Müslüman çocukları değil, Ermeni çocukları da dâhil olmak kaydıyla sahiplenmiş, onların eğitimi ile ilgilenmiş, bu süreçte; 12 Kasım 1921’de Çocukları Himaye Cemiyeti adında bir de cemiyet kurmuş…
İstiklal Harbinin en şiddetli günlerinde, maddi açıdan en imkânsız olunduğu bir süreçte dahi, ecdadın bu vizyonu (davası), yüklendiği misyonun (dava adamı olunmasının) idrakine varmak gerek…
Kazım Karabekir Paşa, “Çocuklar Kasabası” adını verdiği etkinliklerinin örgütlü boyutunda, Sarıkamış’ta örgün öğretim kurumları mantığı dışında, çocukların eğitimi amaçlı çok sayıda kurs da açmıştı.
Çocukları meslek edindirme amaçlı; Ebelik, Dişçilik, Elektrik, Sinema ve Fotoğraf Kursları ile bölgede ihtiyaç bulunan meslek elemanı yetiştirilmesine çalışılmış, ücretsiz bir şekilde hizmet veren bu kurslar da çok sayıda fakir ve kimsesiz çocuğun meslek sahibi olmasını sağlanmıştı...
Çocukların eğitimine verilen önem dahilinde yürütülen etkinlikler her geçen gün artan verimlilik ile bu hizmetten faydalanan çocukların sayısı 1923 yılında 6000’e yaklaşırken, bu büyük eğitim hizmetinde, ayrımcılık yapılmadan, yetim Müslüman çocuklar yanı sıra, yetim Ermeni çocuklarını da bağrına basmış, yönüyle bugüne emsal olan vizyonu (davası) ile fark yaratıyordu…
Yetim ve sokakta kalan çocukları savaşın en zorlu günlerinde ve maddi imkansızlıkların zirve yaptığı bir süreçte, yetimleri bağrına basan ecdadın verdiği eğitsel mücadele ve sağladığı başarıyla, bugünün imkanlarına rağmen, sokakta kalan, madde bağımlılığının girdabında kaybolan neslin, haddi aşan istismarın yok ettiği çocuklarımızın vebali boynumuzda kalmayacak mı?
Mefkuremizin derinliğinden aldığımız mesuliyet dahilinde; bizi biz kılan değerlerden hızla uzaklaşan çocuklarımıza sahip çıkmak, onları hayata hazırlarken, yarınları kurtarmak yönünde yeni bir başlangıç yapmak gerektiği hususuna dikkat çekmeyi vazife adderiz…