Gerçi, o masa yok artık ama...
Hiç şaşmamış!..
Hakem Kurulu.
11’de 7 geçmişte görevini hakkıyla yerine getirmiş, Tayyip Erdoğan ne önermiş ise, 11’de 7 o yönde karar almış.
11’de 7 yani, Hakem Kurulu.
Memurların ve memur emeklilerinin 2024 ve 2025 yılları için aylıklarındaki artış görüşmeleri, memur sendikaları ile AKP arasında anlaşmazlıkla sonuçlanıyor. Çözüm için Hakem Kurulu’na gidiliyor.
Sendikaların önerisi ile AKP’nin memurlara reva gördüğü artış oranında yaklaşık dört kat kadar fark var!..
Enflasyon resmi verilere göre bile, yüzde 60’ı aşıyor, AKP iktidarı memurlara komik ücret artışı öneriyor. Enflasyon farkını verecek olsa bile, memurlar ve emeklileri yine de, enflasyon altında kalıyor.
11'de 7 formülü
Sonucu en geç üç gün içinde belirleyecek olan Hakem Kurulu 11 kişiden oluşuyor.
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ
O 11 kişinin 7’sini Erdoğan seçiyor.
Seçtiği 7 kişiye bakıyorum, biri Sayıştay Başkanı, dördü doğrudan emrindeki bürokratlar, ikisi öğretim üyesi, muhtemelen kendisine yakın, boşuna seçmez!..
Geçmişe bakıldığında, Hakem Kurulu memurlar için umut olmaktan çok, dert kurulu.
2012’den bu yana sendikalarla hükümet arasındaki zam görüşmelerinin üçü Hakem Kurulu’nda karara bağlanıyor.
Ama, ne bağlanma!..
-2012’de Hakem Kurulu AKP’nin önerisine sadece yarım puan ekliyor.
-2013’te AKP’nin önerisini aynen kabul ediyor.
-2020-21’in ikinci döneminde AKP’nin önerisini yine aynen kabul ediyor.
AKP'nin yanıtı hazır
Açıklanacak artış oranlarıyla ilgili olarak, AKP şunu demeye hazırlanıyor:
“Artış oranını ben belirlemedim, Hakem Kurulu belirledi”.
İyi de, 11 üyeli o Hakem Kurulu’nun 7 üyesini kim belirliyor?..
Tayyip Erdoğan!..
Dolayısıyla...
Geçmiş örneklerdeki gibi, Hakem Kurulu’nun açıklayacağı zam oranı gerçekte Erdoğan’ın vermeyi hesapladığı orana eşit ya da ona yakın çıkarsa, sürpriz olmaz.
Ne de olsa:
Erdoğan = Hakem Kurulu.
Ya da:
Hakem Kurulu = Erdoğan.
Instagram sayfamızı takip etmek için tıklayınız
Bildiğimiz Akşener
Dört milyon memur, iki buçuk milyon memur emeklisi, aileleriyle birlikte on sekiz, yirmi milyon dolayında geniş bir kitle.
Onların kaderini belirleyecek Hakem Kurulu ilk toplantısını yaparken...
Aynı gün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Afyon’da konuşuyor.
14 ve 28 Mayıs’ta muhalefetin aldığı ağır yenilgi sonrasında ilk kez geniş açıklamalarda bulunan Meral Akşener’e bakıyorum...
Akşener bildiğimiz Akşener!..
İki yıla aynı masada oturduğu CHP’ye, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’na bol bol giydirirken...
Konuşmasının başında AKP’nin ekonomik macerasını ve göçmen politikasını eleştiriyor.
Bol suçlama
Seçim yenilgisini değerlendirdiği bölümlerdeki ifadeleri daha önce devirdiği Altılı Masa’yı sanki ikinci kez deviriyor gibi. Gerçi, o masa yok artık ama:
“Asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim.
(...)Sadece iktidar mensuplarıyla değil, biz bu seçimin kaybedilmesi için çalışanlarla da mücadele ettik.
(...)Kendi koltuğundan başka hiç bir şey düşünmeyenlerle uğraştık.
(...)2023 seçimlerine giderken, Erdoğan karşısında açık farkla kazanacak iki aday çıkardık. Bu iki arkadaşımızın yolunu açmak için elimden gelen her şeyi yaptım ancak, onların yolunu kapatanlara, onları paçalarından tutup aşağı çekenlere engel olamadım”.
Bu sözleri doğrudan Kılıçdaroğlu’nu hedef alıyor.
Hezeyan hâlinde de olsa, yanlışlar ve doğrular iç içe giriyor.
Yenilginin stresini, toplumun yarısı gibi, o da üstünden atabilmiş değil.
Nasıl bilmez
Konuşmasının bir yerinde tecrübeli bir siyasetçi olduğunu” belirtiyor.
Madem “tecrübeli”, nasıl bilmiyor ki...
Seçimden en az bir buçuk yıl öncesinden itibaren Kılıçdaroğlu’nun aday olmak istediğini, adaylık için her yolu deneyeceğini siyasette at oynatan herkes bilirken, Akşener o siyasi tecrübesiyle bunu nasıl göremiyor?..
İki gün önce belki de, bunun için “özür” diliyor.
İşbirliği var mı yok mu
Birbiriyle çelişen ve fakat belirleyici bir nokta var.
Bir yandan yerel seçimlerde ittifaklara kapıyı kapatıyor:
“Hiç kimse ile herhangi bir yerde ittifak yapmayacağız”.
Ama, daha sonra gazetecilerle sohbet sırasında:
“Yerelde teşkilatlar birbirleriyle çalışma yapabilirler”.
?....?...?...
Anlayan beri gelsin!..
İttifak var mı, yok mu?..
Hele de, “İstanbul kaybedilirse, faturanın size çıkartılma ihtimali çok yüksek” biçiminde bir değerlendirmeye verdiği yanıta bakın:
“Çıkarsa çıksın!..”
Seçime yedi ay var.
O zamana kadar, kim bilir daha ne zikzaklar görürüz.
Muhalefet hala, hepsi dahil, muhalefet olabilmiş değil.
Yalçın Doğan