Kamu hizmetlerin daha kaliteli sunulması için, hem merkezde hem yerelde uzman, denetçi, müfetiş gibi A kadro personeller çalıştırılmaktadır. Bunlara ek olarak mülki amirler ve adalet sistemimizin temeli olan hakim ve savcılar çalıştırılmaktadır. Halkımızın beklediği hizmet kalitesi çağın koşullarına paralel ve haklı olarak sürekli artmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları da bu kaliteyi yakalayıp, dünya standartının üzerine çıkartmak için de A kadro personelleri sürekli hizmeti içi eğitimden geçirmektedir. Mevcut personellerdeki bu eğitim döngüsü için bütçelerinden yüklüce ödenek ayırmak zorunda kalmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları bir yandan bu eğitim mücadelesini verirken, milli eğitim bakanlığı da daha kaliteli beşeri sermayesi için ciddi oranda harcamalar etmektedir. Bu mücadeler sonucunda, beşeri sermayenin en iyi göstergesi eğitim, TÜİK rakamlarına yansımışken, kamu kurum ve kuruluşlarının hizmet sunan personellerine yansıyamamıştır. Yani yıllık ortalama 30- 40 bin yüksek lisans, 5- 6 bin doktora mezunu vermemize rağmen, kamu hizmeti sunanlar içinde doktoralı hizmet veren personel sayısında son 5 yıldır artış yok denecek kadar azdir. Bu artışların da nerede ise tümü hizmet içi eğitimle gerçekleştirilmiştir. Aslında otuz beş yaş sorunsalı tam da bu noktada hayati önem arz etmektedir. Çünkü milli eğitim bakanlığı bütçesinden eğitim için çıkan maliyetler kişilere eğitim olarak yansımakta, lakin bu maliyeti fonlayan Yüce Türk Milletine hizmet olarak yansımamaktadır. Çünkü master ve doktoralı mezunlarımızın nerede ise bütünü kamu hizmetine girişte otuz beş yaş sınırına takılmaktadır. Yaş sınırının otuzdan otuz beşe yükseltildiği 2013 yılından günümüze gelindiğinde rakamlar bize tüm gerçekliği apaçık sunmaktadır.
• 2013 yılında master ve doktoralı mezunu 550-600 binlerde iken günümüzde bu rakam 2- 2,5 milyonlara ulaşmıştır. Bu ciddi bir eğitim başarısı ve halkımızın ciddi bir maliyeti, otuz beş sorunsalı nedeni ile örneğin içişleri bakanlığında 2017 yılı hizmet sunulan verileri bakıldığında aşağıdaki gibidir:
Eğitim durumu | Merkez | Taşra | Toplam |
Yüksek lisans | 280 | 1202 | 1482 |
Doktora | 21 | 46 | 67 |
Kurumdaki tüm çalışan sayısı | 2361 | 23439 | 25801 |
|
Dipnot: yüksek lisans ve doktoralı mezunların dahil edilmesinin nedeni, yüksek lisans ve doktorali çalışanların tümü A kadro mesleklerde çalışmaktadır.
İçişleri bakanlığı için ortaya konulmuş bu durum diğer kamu kurum ve kuruluşları için de farklılık arz etmemektedir. Günümüzde yukarda sayılı A kadro mesleklere giriş sınavlarına başvuranların içinde yüksek lisans mezunu başvurusu %1-2 lerde iken doktoralı mezun sayısı ise maalesef hiç yoktur. Günümüz koşullarına uygun düşmeyen bu yaş sınırlaması, en azından avukatlıktan, hakim ve savcılığa geçişte uygulandığı gibi 45 yaş sınırı olarak uygulanmadığı sürece, A kadrolara master ve üstü eğitimli başvurularının artmayacağı da apaçık bir gerçekliktir.
Ayrıca rakamların da bize sunduğu, bu gerçekliğin oluşmasında ülkemizde görsel ve yazılı basına da yansımış, alçak FETÖ gibi terör örgütlerinin de payı çok fazladır. Nitekim kamu kurum ve kuruluşlarındaki nitelikli kadro diye sunulan kişilerin bir çoğu, bu terör örgütlerinin elamanları olduğu ortaya çıkmıştır. Bu lanet terör örgütleri, kamu personelliğine girişte uygulan LİYAKAT ilkesini ve Türk milletinin sosyal adalet anlayışını hiçe sayarak binlerce gerçek hak sahibinin de hakkını yiyerek bu kişileri buralara yerleştirmişlerdir. 2016 yılından beri mücadele edilerek, kamu kurum ve kuruluşlarından kazınarak dışarı atılan ve hak ettikleri cezalara çarptırılan/çarptırılıyor olan bu örgüt üyeleri yerine, gerçek hak sahiplerinin LİYAKAT ilkesine de paralel şekilde yerleşebilmesi, milletimizin sinesinde oluşmuş yarayı kapatmak için önem arz etmektedir. Lakin yaklaşık on yıldır mağdur edilen gerçek hak sahiplerinin bugün nerede ise
%95'i bu belirlenmiş 35 yaş sınırının üzerindedir.Ayrıca unutulmamalıdır ki 2012 yılında ÖSYM 'ye girişteki katsayı problemi kaldırıldı.A kadro sınavlarına olması gerekenden geç katıldı.Yine hatırlatmada fayda gördüğüm 2013 yılında 2802 sayılı kanuna geçici bir madde eklenmiş olup bu madde 5 yıl boyunca 28 Şubat mağdurlarına her hangi bir yaş sınırına tabi olmadan sınavlara giriş hakki vermişti..
Bir çok Avrupa birliği veya gelişmiş OECD ülkelerine paralel şekilde, günümüz koşullarına uygun olmayan yaş sınırının esnetilmesi bu mağdur kitlenin de yarasına derman olacaktır.
Sonuç olarak, bu düzenleme ile bir yandan nitelikli beşeri sermaye kamu kurum ve kuruluşlarında daha fazla yer bulacak, bir yandan yaş sınırı esnetildiği için hayalini kurduğu A kadro kamu meslekleri için master ve doktora eğitimleri yarıda bırakılmayacak (ki bu oran güncel %15-20 aralığındadır) bir yandan da on yıldır ülkemizin içinde kanayan bir yara haline gelen terör örgütlerince mağdur edilmiş gerçek hak sahipleri Yüce Türk Milletinin adalet anlayışına uygun düşecek şekilde haklarına erişme hakkı elde edecektir. Böylece;
• Daha huzurlu, sosyal adalet anlayışı daha gelişmiş bir toplum hedefine erişmede önemli bir adım atılmış olacak.
• Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan adalet anlayışının gelişmesine hizmet edecek bu uygulama hukuk devletinin de gelişime ciddi bir katkı sağlamış olacaktır.
• Kamu kurum ve kuruşları, A kadrolarına hedefledikleri eğitimde personelleri daha genç yaşta bve daha az maliyetle bünyelerine katabilecektir. Diğer yandan da hizmet içi eğitimde daha başarılı sonuçları daha az maliyetle elde edebilecektir.
• Bu adım, kurum içi uzmanlık sınavları ile nitelikli personel ihtiyacını gidermeye çalışan kurumlarda yaşanan personel yatay ve dikey hareketliliği de azaltacaktır. Bu hareketliliğin azalması bir yandan kişileri mevcut işlerinde daha tecrübeli kılacağı gibi, hareketlilikten kaynaklı aile birlikteliğindeki zedelenmede engellenecektir.
Kamubiz.com ÖZEL HABER
(Sitemizden Alıntılanan Haberlerde Kaynak Gösterilmeden Kullanılması Halinde Yasal İşlem Yapılacaktır)