Kamudaki mühendislerin ücret ve ek gösterge sorunları, sözleşmeli personelin mazeret nedeniyle yer değişikliğinde yaşadığı sıkıntılar ile yardımcı hizmetler sınıfı personelinin ücret ve hizmet sınıfı sorunları 2024 yılında çözülecek mi?
1- Kamu mühendislerinin talepleri masaya yatırılmalıdır
Daha önce bu köşede kamuda görev yapan mühendislerin yaşadığı sorunları gündeme getirmiştik. Özellikle mühendislerin başta aldıkları ücretin maiyetinde görev yapan işçilerin aldığı ücretin altında kalması olmak üzere bir çok sorununa çözüm üretilememesinin ciddi rahatsızlık oluşturduğunu ifade etmiştik.
Yine 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla getirilen 3600 ek gösterge düzenlemesi ile ek göstergelerdeki artışların mühendisler aleyhine olmasının da yanlışlığı üzerinde durmuştuk.
Özellikle getirilen düzenleme ile ortaya çıkan dengesizliği örneklerle açıklamıştık. Örnek üzerinden getirilen düzenlemenin oluşturduğu rahatsızlığı açıklarken; ¼ derece ve kademeden emekli olan 25 yıllık bir mühendisin düzenleme öncesinde 14.811,18 TL emekli maaşı ve 446.414,56 TL emekli ikramiye alırken sonrasında ise 15.064,88 TL emekli maaşı ve 454.061,50 TL ikramiye almaya başladığını ve göreceli olarak mühendisler ve eşiti unvanlarda bulunanlar açısından adaletsizliğin ortaya çıktığını belirtmiştik.
Nitekim ek göstergesi 3600 olan ve ¼ derece ve kademeden emekli olan 25 yıllık bir hemşire düzenleme öncesinde 12.147,21 TL emekli maaşı ve 366.121,69 TL emekli ikramiyesi alırken sonrasında ise 14.811,17 TL emekli maaşı ve 446.414,56 TL emekli ikramiyesindeki artışı belirtmiştik.
Görüleceği üzere mühendisler, mimarlar ve eşiti unvanda bulunanların 3600 ek gösterge düzenlemesi sonrasında kıyasen ciddi bir emekli maaşı ve ikramiye kaybına uğradığı dikkate alındığında bunlar açısından düzenleme yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bunlara ilaveten 1 inci derecede bulunanlara 3600 ek gösterge verilmesine ilişkin düzenlemenin hayata geçirilmesi halinde ise göreceli sıkıntı daha da artacaktır.
2- Sözleşmeli personelin aile birliği sağlanmalıdır
Özellikle sözleşmeli öğretmenlerin aile birliğinde yaşadığı sorunlara çözüm üretilmesi gerekmektedir. Ancak MEB öğretmenlerin mazeret nedeniyle yer değişikliğine çözüm üretmekte zorlanıyor. Elbette öğretmenlerin durumu diğer personellerden farklıdır. Bir öğretmenin yer değişikliğinin öğrenciler üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Özellikle ilköğretimde öğretmen değişiklikleri öğrenciler üzerinde daha fazla olumsuz etkiler bırakmaktadır. Okuyucularımızın bu durumu gözden kaçırmaması gerekiyor. Ancak mazeret nakillerine de çözüm üretilmesi gerekmektedir. Önemli olan zoru çözmektir.
Daha önceki yazılarımızda öğretmen dağılımındaki dengesizlikten bahsetmiştik. Ancak şuana kadar öğretmen dağılımındaki dengesizliğe çözüm üretilemedi. Dengesizliğe hem hazırlanan raporlarda hem de Sayıştay raporlarında yer verildiğini görüyoruz. Her çözümün bir maliyeti olduğu için maalesef ciddi bir adım atılamıyor. Ancak sorunlar yerli yerinde durmaya devam ediyor.
Özellikle de Sayıştay raporunda belirtilen öğretmen dağılımındaki sorunlar hala devam ediyor. Öğrenci-öğretmen dengesi merkeze alınarak bu soruna çözüm bulunması gerekmektedir. Acı reçete içeren bu soruna çare bulmak için bedel ödenmesi ve birilerinin kötü adam olması gerekiyor. Asker ve emniyet personelinde de zorunlu yer değiştirme olmasına rağmen bu personel grubunda norm kadro fazlası sorunu yaşanmamaktadır. Çok boyutlu çalışmalarla okut hale gelen bu soruna mutlaka çözüm üretilmesi gerekiyor.
3- Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin sorunu çözülmelidir
Toplu sözleşme teklifleri arasında Yardımcı Hizmetler Sınıfı’nda yer alan personelin başka hizmet sınıflarında değerlendirilmesine ilişkin teklif bu hizmet sınıfında çalışanları heyecanlandırmıştı. Ancak teklifin kabul görmemesi bu sınıfta yer alan personeli hayal kırıklığına uğramıştı.
Toplu sözleşme teklifinde Yardımcı Hizmetler Sınıfı kapsamındaki kamu görevlilerinin öğrenim durumlarına göre Genel İdari Hizmetler Sınıfı veya Teknik Hizmetler Sınıfı’nda değerlendirilmesi talep edilmişti.
Özellikle matbaacı, teknisyen yardımcısı, aşçı, aşçı yardımcısı, itfaiyeci, şoför, arşiv memuru, enformasyon memuru, fotoğrafçı, kameraman ve kaptan unvanında çalışan personel, güvenlikçi, kaloriferci, laborant yardımcısı, kuaför, berber ve mesleki teknik öğrenim gören Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin Teknik Hizmetler Sınıfı’na değerlendirilmesi teklif edilmişti.
Haklı olarak YHS personeli mesleklerine ve öğrenim durumlarına uygun işlerde çalışmak istiyor. YHS devlet memurları için belirlenen 12 hizmet sınıfı arasında sayılmıştır. Yani bunların görev tanımları memurlar için ifade edilen asli ve sürekli kamu hizmeti tanımına girmediği halde bunlar da memur olarak kabul edilmiş ve memurlar için kabul edilen 12 hizmet sınıfı arasına dahil edilmiştir.
Daha önceki yazılarımızda da bahsettiğimiz üzere, YHS personeli asli ve sürekli kamu hizmeti yapmadığı için bunların memur olarak kabul edilmeleri doğru değildir. Ayrıca, YHS dışında başka hizmet sınıflarında çalışan personelin de memur tanımına girmediğini ifade etmek isteriz. İlk bakışta Eğitim ve Öğretim Hizmetleri, Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri ve Teknik Hizmetler Sınıfında çalışanların memur tanımına girmeyeceği açıktır. Dolayısıyla bu konuda ciddi bir çalışma yapılması gerekmektedir. Elbette bunun için kafaların ciddi bir toparlanmaya ihtiyacının olduğunda şüphe yoktur.
Bu çerçevede, kamudaki taşeron işçilerin KHK ile kamu işçisi yapılmasından sonra kamudaki YHS personelinin durumu iyice sıkıntılı olmaya başlamıştır. Bu nedenle bu sorunun çözüme kavuşturulması için kamu kurumlarının görevde yükselme sınavları açarak bünyelerinde bulunan YHS personelinin biran önce ortadan kaldırılmasını sağlamaları gerektiğini açıktır.
YHS personeli ile işçilerin aynı işi yaptığı halde farklı ücret almaları ve farklı statülerde bulunması kabul edilebilir bir durum değildir. Hatta aynı işi yapan memur statüsünde YHS personeli, sözleşmeli personel ve işçileri bir arada düşündüğümüzde sorunun büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır.
Sonuç olarak yukarıda belirtmiş olduğumuz sorunların temelinde daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz üzere kamu personel istihdam stratejisinin olmaması yatmaktadır. Her geçen gün kamu personel sayısının artması strateji eksikliğini daha fazla hissettirmektedir. Bu nedenle özellikle kamu hizmetinin kalitesinin ve etkinliğinin arttırılması için başta mühendislerin yaşadığı mağduriyet olmak üzere kamu personelinin yukarıda belirtmiş olduğumuz sorunlarına kalıcı çözüm üretilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yeni yılın insanlığa huzur getirmesini temenni ediyorum.
Ahmet Ünlü