DÖNEMİN MİLLİ EĞİTİM BAKANI SAYIN ZİYA SELÇUK, ÖĞRETMENLERLE UZAKTAN CANLI BAĞLANTI İLE BİR ARAYA GELMİŞTİ
Bağlı bulunduğum il şubeden müdür bey, zamanında, bizzat şahsımı arayarak “Hoca hanım, (o dönemin) Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya SELÇUK, öğretmenlerle canlı bağlantı üzerinden bir toplantı yapacak. Katılmanızı istiyorum.” demişti.
Ben de “Tabii ki memnuniyetle katılırım.” demiştim.
Daha sonra bir sosyal medya programı üzerinden bu toplantıya katılacak öğretmenler için bir grup kuruldu ve grup yöneticisi; “Sayın Bakanımıza iletmek istediğiniz sorunlarınızı yazın. Sizden gelen sorunlar üzerine toplantı şekillenecek.” demişti.
Hiç üşenmeden tam 1 saat boyunca BİLSEM işleyişi ve BİLSEM müfredatı ile ilgili; liyakat ve torpil konularında görüşlerimi yazdım.
GEL GÖR Kİ BÜYÜK HÜSRANA UĞRADIM
Instagram sayfamızı takip etmek için tıklayınız
1 saat boyunca işimi gücümü bırakıp işleyişteki mevcut sorunlar ve çözüm önerilerim üzerine görüşlerimi tek tek yazmışım, söz hakkı beklerken...
Düzenlenen toplantının çözüm odaklı bir toplantı olmadığını ne yazık ki üzülerek yaşayarak anlamış oldum.
Söz hakkı verilen öğretmenlerden biri “Sayın Bakanım, kızım çok güzel piyano çalıyor.” dedi. Sayın Bakanımız da “Çalsın, dinleyelim.” dedi...
Başka bir öğretmen arkadaşımız “Sayın Bakanım, oğlum yanımda” dedi. Sayın Bakanımız “Öyle mi, kaçıncı sınıfa gidiyor?” diye sordu…
Bir başka öğretmen de “Sayın Bakanım, ablam da yanımda” dedi. Sayın Bakanımız “Ablanızla da konuşalım.”...
Bir başka öğretmen "Sayın Bakanım, kızım birinci sınıfa gidiyor, çok güzel okuyor."
Sayın Bakanımız "Öyle mi? Birkaç cümle okusun da dinleyelim. Kızımıza bir kitap hediyesi gönderelim.”
Derken, toplantı bitti...
Şahsım gibi gruptan günlerce çözüm önerisi yazan hiçbirimize hiç mi hiç söz hakkı verilmedi bu arada...
Yani toplantı sonrası sosyal medya grubu henüz kapatılmamış olduğundan söz hakkı alamamış birkaç öğretmen arkadaşım da haklı olarak;
"Bir sonraki toplantıya hala çağrılacak mıyız?”
“Öğretmenlerin sorunları yine havada kaldı”...
“Biz öğretmenler, şimdi neyin toplantısını yaptık, bir şey anlayan var mı arkadaşlar?"
gibi yorumlar yapmıştı.
SORUN VE ÇÖZÜM ODAKLI BAKANIMIZ İLE ÖĞRETMEN BULUŞMALARI ÇOK ÖNEMLİ
Sayın Bakanımızın öğretmen buluşmaları kesinlikle müdür beylerden icazet almadan ve müdür beylerin seçtiği öğretmenlerle değil...
Tüm öğretmenlere açık katılım formları aracılı ile olmalı ve bu formlara tüm öğretmenler kendi iradeleriyle ulaşıp başvurabilmeli ve isteyen tüm öğretmenler böylece katılım sağlayabilmelidir...
Bildiğim kadarıyla MEBBİS sistemi üzerinden gerçekleşiyor başvurular. Bu durumda da klavyesi hızlı olan kazanıyor.
Öğretmen buluşmalarında genç ve dinamik öğretmenlerimiz kadar, mutlaka liyakatli ve tecrübeli, akademik kariyeri olan öğretmenlerimizin de bu sürece dahil edilmesi gerektiği kanaatindeyim...
Aksi halde, müdür beylerin seçiciliğinin öğretmen buluşmalarında görüşülmesi gereken sorunlara çözüm sağlama açısından pek sağlıklı olmayacağı düşüncesindeyim...
Bu konuyu dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya SELÇUK zamanında, öğretmenlerle yaptığı bir canlı toplantıda bizzat gördüm ve deneyimledim:
Kulisi iyi yapan illerin öğretmenleri böyle toplantılarda herkesin önüne geçirilebiliyor maalesef...
Sırf bu yüzden de asıl görüşülmesi gereken konular gündeme dahi alınamıyor ne yazık ki…
Zaten MEB'deki sorunların çoğunlukla öğretmenlerden çok, müdür beylerden kaynaklandığını düşünüyorum.
Tabii ki her müdür bey aynıdır demiyorum...
Sahada öğretmenler arasında pek çok konuda ayrımcılık yapıldığını gözlemliyorum.
Mesela makamlar da genelde liyakat sahibi öğretmenlerin değil, torpil sistemi içindeki öğretmenlerin eline geçiyor.
20 yıllık liyakat ve tecrübeye sahip bir öğretmen talipken 3-5 yıllık bir öğretmenin yönetici olmasından daha saçma bir şey olamaz dünyada…
Üstelik 20 yıllık öğretmen yöneticilik hakkını kazanmışken sırf torpili olmadığı için yönetici olamıyorsa bu hiç mantıklı gelmiyor.
Ayrıca, “mutluyuz, bir aradayız” fotoğrafı çektirip bunu sosyal medyadan yayınlamak ile öğretmenlerin sorunları çözülmüş olmuyor maalesef…
Milli Eğitim Bakanlığının o dönem düzenlediği canlı toplantıda bana ve benim gibi elinde, sorunlara çözüm önerileri olan hiçbir arkadaşıma hiç söz hakkı verilmedi, talep ettiğimiz halde…
Böyle büyük organizasyon gerektiren bir toplantıda öğretmenlerin sorunlarının hiç dile getirilmemesi beni gerçekten çok şaşırttı.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya SELÇUK'un (veya kurmaylarının) toplantıda kimlere söz hakkı verileceğini önceden belirlediğini düşünüyorum.
Naçizane fikrim, benim gibi diğer öğretmen arkadaşların da bu canlı toplantıya konu mankeni olarak dahil edildiği yönünde…
Maksat fotoğraf çekmek, sosyal medyada paylaşmak ve görsel oluşturmaktı.
Brifing dosyasında gayet yakışıklı durmuştur, eminim. Benim kişisel görüşüme göre, bu canlı toplantı da maalesef bundan öte bir anlam ifade etmiyordu…
SAYIN BAKANIMIZ BALIKESİR MEM’DE ÖĞRETMENLER BULUŞMASI GERÇEKLEŞTİRİRSE BİZZAT KATILMAK İSTİYORUM
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ
Tabii ki, Balıkesir MEM'de düzenlenecek olan öğretmenler buluşması, müdür beylerden bağımsız olursa katılabilirim.
Aksi halde mümkün değil, katılamam.
10 yıllık BİLSEM deneyimimle birlikte toplamda 20 yıl mesleki deneyimi olan doktoralı bir bilim öğretmeni olarak Sayın Bakanımıza öğretmenlerin sahadaki sorunları, torpil sistemi ve mobbing gibi konularla ilgili "yirmi" adet soru maddesi hazırladım.
Bu "yirmi" maddelik sorun, Sayın Bakanımızın takdiri ve isteği doğrultusunda çözüme kavuşturulursa karşımıza çok daha farklı, belki de muasır medeniyet seviyesine ulaşmış bir MEB çıkacak.
Bu, öğretmenler ve öğrenciler açısından çağımıza uygun bir MEB oluşumu anlamına gelecek.
Ancak asıl mesele şu ki, bu gerçekten yapılmak isteniyor mi?
Eğer bu gerçekten yapılmak istenirse mobbing mağduru öğretmenler ve öğrencilerimiz gerçekten hak ettikleri eğitim ortamına kavuşacak.
Bir okulda mobbing varsa, bunun arka planında mutlaka bir torpil sistemi ve ayrıcalıklı öğretmenler gibi derin sorunlar da bulunmaktadır.
Bu sorunlar görmezden gelinip halı altına süpürülmeye devam ettiği takdirde, maalesef torpilci müdürlerin öne çıktığı çarpık bir sistem de varlığını sürdürecektir.
En başta bilsemleri, içine düştüğü torpil ve mobbing oluşumundan kurtarmak gerektiğini düşünüyorum.
Aksi halde, hem mobbing gören öğretmenler hem de o öğretmenin öğrencileri kaybetmeye devam edecek...
Gelelim bugünkü yazımızın konu başlığına:
ÖĞRETMEN ALIŞVERİŞ KARTI ÇIKARTILMALI
Öğretmenler odası buluşmasında, Sayın Bakanımıza öğretmenlere yemek ve yol ücreti ödenmesi konusunda istekte bulunan öğretmen arkadaşlarımız varmış...
Sayın Bakanımız, MEB'in planları arasında böyle bir girişimin olmadığını ve bunu karşılayacak bütçelerinin olmadığını ifade etmiş.
BİR ÖĞRETMENİN GÜNDE YOL + YEMEK MASRAFI 150 TL
Tabii ki bu tutara su, çay, kahve masrafı dahil değil...
Hafta sonları hariç ayda "yirmi" iş günü üzerinden hesaplarsak; aylık ortalama 3 bin TL yol ve yemek masrafı başlığı altında bir gider karşımıza çıkıyor.
ÜLKEMİZDE 1 MİLYONUN ÜZERİNDE ÖĞRETMEN BULUNUYOR
Bakanlığımız eğer bu konuda bütçe planlaması yapmamışsa...
Ya da ülkemizin şu an içinde bulunduğu koşullarda bu kaleme bütçe ayırmak mümkün olmayabilir.
Elbette bunu anlayışla ve saygıyla karşılıyorum.
O halde Sayın MEB, öğretmenler için öğretmen alışveriş kartı uygulamasını hayata geçirebilir...
MEB gibi devasa bir kadroya sahip olan kurumumuz, bu uygulama ile öğretmenlerini maddi olarak büyük ölçüde rahatlatabilir.
SPONSOR FİRMALAR YER ALABİLİR, BU SAYEDE HAZİNEDEN HİÇ BÜTÇE ÇIKMAMIŞ OLUR
Kozmetik ürünleri,
Giyim ve aksesuarlar,
Zincir marketler,
Restoranlar,
Takı ve ziynet eşyaları,
Otobüs firmaları,
Benzin istasyonları gibi…
Hangi firma veya marka, öğretmen alışveriş kartına gönüllü olarak indirim uygulaması yapabiliyorsa;
1.000.000 × 100 TL = 100.000.000 (yüz milyon) gibi bir tutar ortaya çıkıyor.
Yani bir milyon öğretmene indirim yapacak olan (X) firmasından öğretmen alışveriş kartı ile her bir öğretmen 100 TL'lik bir alışveriş yapmış olsa, ayda yüz milyon TL gibi devasa bir meblağ ortaya çıkıyor.
Tabii ki Bakanlığımızın bu firmaların gerçekten indirim yapıp yapmadıklarından emin olması gerekiyor. Önce fiyatları şişir, sonra indir; o zaman öğretmenleri kandırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu durumda da zamanla öğretmen alışveriş kartının hiçbir anlamı ve değeri kalmaz.
Böyle bir uygulamanın öğretmenlerin bütçesine ayda 3 bin TL'den daha fazla katkı sağlayacağı kanısını taşıyorum.
Ve birçok firmanın gönüllü olarak indirim yapacağından eminim.
Sonuç olarak, bir milyonun üzerinde tüketiciden söz ediyoruz.
Nihayetinde bir milyonun üzerinde tüketici hiç de azımsanacak bir kitle değil...
Bu uygulama hem öğretmenlerin bütçesini rahatlatacak,
Hem de indirim yapmaya gönüllü olan firmalar devasa bir gelir elde edecek...
Bu öğretmen alışveriş kartı bizzat bakanlık tarafından öğretmenlere verilmeli.
Ve dört başı mamur bir şekilde indirim yapacak gönüllü firmaların denetimi de Hazine ve Maliye Bakanlığımızın koordinesinde mutlaka yapılmalı.
Gerekirse, öğretmen alışveriş kartı almak isteyen arkadaşlardan cüzi bir kart maliyeti alınmalı, böylece Bakanlığımıza da yük olunmamış olur.
Sayın Bakanım, öğretmenleriniz olarak yol ve yemek masraflarımız için bütçe yoksa naçizane öneri ve fikrim budur.
Saygılarımla.
Dr. Meryem ÇILDIR