MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; birileri var, bizler sıcak yataklarımızda uyurken yalçın dağlarda eksi 30 derecede görev yapan birileri var. Bizler burada, Genel Kurul salonunda çalışırken Akdeniz’de, Ege’de, Karadeniz’de azgın dalgalarla mücadele eden, mavi vatanı bekleyen birileri var. Bizler akşam evimizde ailemizle, eşimizle, çocuğumuzla sohbet ederken çocuğunun doğumunu göremeyen, mezuniyetine gidemeyen, anasının, babasının cenazesine gidemeyen birileri var. Bizler hafta sonunu ailemizle geçirirken ayın en az on gününü nöbette, tatbikatta, operasyonda geçiren birileri var. Depremde, selde, yangında gözlerimizin aradığı, göremediğimizde “Neredeler?” dediğimiz, geldiklerinde yüreğimize bastığımız birileri var. Bizim için gözlerini kırpmadan can veren, bizim çocuklarımız güven içinde yaşasınlar diye kendi çocuklarının yetim kalmasını göze alan birileri var.
Bu ülkenin yoksul ve onurlu insanlarının çocuklarından bahsediyorum değerli arkadaşlar; rezidanslarda, yalılarda oturanların çocuklarından değil; işçilerin, emekçilerin çocuklarından, çiftçilerin çocuklarından, esnafların emeklilerin çocuklarından bahsediyorum; uzman çavuşlardan bahsediyorum değerli arkadaşlar. Parkta çiçek dikene, rahat, klimalı ortamda çalışana kadro verilirken unutulanlardan, yok sayılanlardan bahsediyorum. Senelerdir üzerlerinden siyaset yapılan ancak muvazzaf kadroya geçirilmeleriyle ilgili kanun teklifleri verilmeyen, verilse de Meclis gündemine getirilmeyenlerden bahsediyorum. Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken Hulusi Akar’a sordum, dedi ki: “Sözleşmeli olarak görevlerini devam ettirmektedirler.” Hulusi Akar, senin, bütçede seksen dakikada seksen saniye ayırmadığın kahraman uzman çavuşlardan bahsediyorum, 200 bin uzman çavuştan bahsediyorum.
Arkadaşlar, vatan savunmasının sözleşmesi mi olur? Bu kanun, onların hasretle beklediği kanun değerli arkadaşlar. Uzman çavuşların artık hamasete, boş sözlere, vaatlere karnı tok; onların mesleki güvenceye ihtiyacı var. Çocuğuna karaciğerinden parça veren, bundan dolayı “Doksan günden fazla rapor aldı.” diye sözleşmesi feshedilen uzman çavuş var. Uzman çavuş vatan için şehit olabilir ama hasta olamaz. Niye? Hasta olursa sözleşmesi fesholur, çoluğuna çocuğuna ekmek götüremez, evine aş götüremez. On beş sene, yirmi sene bu orduya canla başla hizmet etmiş bir insan sözleşmesi feshedilirse ne yapar arkadaşlar, ne iş yapar? Hastalandınız, bir yıl içinde doksan günde iyileşmek zorundasınız.
2018 yılında Sayın Bahçeli seçim beyannamesinde “Uzman çavuşlarımızın kadroya alınmaları kırmızı çizgimizdir.” demişti.
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ
Beş sene geçti; gecesi gündüzü, sabahı akşamıyla nasıl kırmızı çizgi? Bu çocuklar beş yıldır kadro bekliyorlar. Bakın, tekrar diyoruz: Vatan savunmasının sözleşmesi olmaz. Bu kanuna oy verin, hep beraber geçirelim, hadi! Şunu da ifade edelim: Biz bunu oy için de yapmıyoruz, uzman çavuşun derdiyle dertlendiğimiz için yapıyoruz, yapılan adaletsizliğe isyan ettiğimiz için getiriyoruz biz bu kanun teklifini.
Değerli arkadaşlar, bu nasıl bir adalet anlayışı? Biz burada her meslek grubundan sözleşmeli memura kadro vermedik mi? Niye dünyada görev zorluğu en yüksek askerlik mesleğini yapan uzman çavuşa kadroyu vermiyoruz? Şehit olduklarında, anaları babaları orduevine giremiyor değerli arkadaşlar. Neden? Çünkü evladı uzman çavuştu; şehit olmadan önce. Soruyorum: Şehit uzman çavuş ile şehit albay arasında rütbe mi gözeteceğiz arkadaşlar? Şehit olduklarında imam diyor ki: “Peygamberimize komşu oldu.” Şehit uzman çavuş Peygamberimize komşu olabilir ama binbaşıya, yarbaya, albaya komşu olamaz; olabilir mi böyle bir şey arkadaşlar? Bununla ilgili bir mantık hatası yok mu?
Bakın, “Askerliğin temeli disiplindir.” diyoruz ama uzman çavuşlar arasında astlık üstlük münasebeti yok; kıdemleri rütbeden sayılmadığı için bir yıllık uzman çavuş ile yirmi beş yıllık uzman çavuş arasında hiçbir fark yok. Hani, nerede disiplin?
Günlerce arazide pusu görevi icra eden, saatlerce yol uygulaması yapan, nöbet tutan, operasyona giden uzman çavuş, birliğine döndüğünde tuvalet temizliyor, karakol temizliyor, çay demliyor; işi küçümsemiyorum ama onlar bu iş için asker olmadılar değerli arkadaşlar.
Depremde eşini, çocuğunu enkazdan çıkaran uzman çavuş ertesi gün arama kurtarma faaliyetine devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, uzman çavuşlar “Biz artık sadece şehit olunca değil, yaşarken de değer görmek istiyoruz.” diyorlar.
Gelin, arkadaşlar, bu kanun teklifini buradan oy birliğiyle geçirelim, sadece uzman çavuşların değil, sözleşmeli subayın, astsubayın sorununu da çözelim; onlarla ilgili de benim vermiş olduğum bir kanun teklifi var. Biz hep haykırıyoruz “hak, hukuk, adalet” diye; asker için de adalet, polis için de adalet, uzman çavuş için de adalet, astsubay için de adalet, adalet, adalet!