1961'de bir tarım makineleri işletmesinde elektrikçi olarak çalışmaya başladı. Polonya İşçi Partisi önderi ve 1990-1995 arası Polonya Cumhurbaşkanı oldu. 1983 Nobel Barış Ödülü sahibi. Polonya'da sosyalist dönemin ilk bağımsız işçi örgütü Dayanışma Sendikası'na başkanlık etti, çok partili düzene geçişte önemli rol oynadı.
Lech Walesa sadece ülkesinin değil Dünya’nın en çok sevilen, saygı gören idol olmuş sendikacısıydı.
Sendikası eylem kararı aldığında Lech Walesa, doğum yapmak üzere olan hamile karısına dönerek “Ben eyleme gidiyorum.” Dedikten sonra kolundaki saatini ve parmağındaki alyansını eşine uzatarak “Eğer geri dönmezsem bunları satar ihtiyacını görürsün.” Diyordu. Lech Walesa’yı idol sendikacı yapan geri dönememe ihtimali olan eylemleri ve bu eyleme giderken eşine bıraktıklarıydı.
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ
Takvimler 20 Nisan 2021’i gösterdiğinde manşetlerde yine Lech Walesa vardı. Manşetler şu şekildeydi: “Avrupa’da demir perdenin yıkılmasında etkili olan aktörlerden olan eski Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa, emekli maaşının yetmediğini belirterek iş aradığını duyurdu.”
Haberlerin alt başlığında: Polonya’da 80’li yıllarda tersane işçileri ayaklanmasıyla komünist rejimin devrilmesine katkı sağlayan ‘Solidarnos’ (Dayanışma) sendikası lideri, Nobel Barış Ödülü sahibi ve demir perde sonrası ilk Devlet Başkanı Lech Walesa, geçimini sağlamak için iş aramaya başladı. Yerel iş ilanı siteleri ve Twitter’dan iş aradığını duyuran Walesa (77), “ailesinin geçimini sağlamakta zorlandığını” belirtti.
Korona salgını döneminde ailesinden işini kaybedenler olduğunu ifade eden Walesa, “Emekli devlet başkanı olarak devletten 6 bin zloti (yaklaşık 13 bin TL) alıyorum. Ancak eşim, çocuklarım ve torunlarımın aylık masrafları 7 bin zlotiyi buluyor. Dolayısıyla emekli maaşım evi geçindirmek için yetmiyor”
Sendikacı Lech Walesa’yı 5 yıllık Devlet Başkanlığı süreci de zenginleştirememişti. Para işlerinden pek anlamıyordu belli ki…
Şükürler olsun ki bugün devletin ödediği üye aidatlarıyla devasa bütçelere ulaşan memur sendikalarımızın yöneticileri ne geri dönüşü mümkün olamayan eylem kararı almak zorunda kaldılar ne de eşlerine saatlerini bırakmak…
Ya Ali Yalçın da eşine saatini bırakmak zorunda kalacağı eylemler yapmak zorunda kalsaydı…
Bir zamanlar Sultanbeyli’nde oturan Anadolu’nun yağız delikanlı Ali Yalçın’ı Ankara’ya sendikayı ilke ve değerleriyle büyütsün ve memurların hak ve menfaatlerini iyileştirsin diye göndermiştik. Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Murat Bilgin:” Memurun Cebi Değil Başkanın Cebi Doldu.” Sözüyle dikkatleri çekmeye çalışsa da sesi zafer çığlıkları arasında duyulmaz oldu… Kamuoyunun bu konuda sağlıklı karar verebilmesi için Ali Yalçın’ın sendika yönetimine girmeden önceki mal varlığı ile şimdiki mal varlığını, kendisi dışında yakınlarının üzerinde bulunanlar da dahil olmak üzere açıklamalıdır. Açıklamalıdır ki kol saatini bırakmasını gerektirecek bir eylem kararını verebilecek kadar özgür mü değil mi öğrenelim.
1895 Yılında Kartal’a bağlı Pendik Yayalar Köyü’nde doğup büyüyen ve bahçıvanlık işleriyle uğraşan Kartallı Kazım lakaplı İbrahim Göleber, İstanbul’un işgali sırasında Kuvayı Milliye’ye katılır. Gebze, Kartal ve Pendik civarında gönüllü görev yapar.
Mütevazı bir kişiliğe sahip İbrahim Göleber, Kurtuluş Savaşı sonrasında 1930’larda kendisine verilmek istenen İstiklal Madalyasını da almaz. Neden almadığı ile ilgili olarak, “Ben görevimi yaptım, sadece.” der. İstiklal Harbi sonrasında köyüne döner ve yine geçimini bahçıvanlıkla sağlamaya devam eder.
Eski bir Şube Başkanımızın ifadesiyle “Kartallı Kazımlar” ikiye çıktı. Kartalın Kazımları han, hamam sahibi olarak mı dönecekler Kartal’a yoksa halen bahçıvan mı?
Şimdi diyeceksiniz ki “Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış.” Ne diyelim siz de haklısınız…
Yıldırım DEMİRCİ