Hadi beni bir güzel linç edin... Zaten bu yazıyı daha eskilerde olduğu gibi linç etmeniz için yazıyorum.
3-5 kişi işin ciddiyetini anlar ise ne ala...
***
Yıl 2002... Çok yakınım birinin emekliliği gelmiş. “Yeter bu kadar çalıştığım, emekli olmam lazım” diyordu. Hayat onu çok yormuş ve devletine çok para ödemiş...Artık verdiklerini alma zamanı gelmiş.
Ben ise deliriyordum... Henüz yaşı 42 olan bir kişi nasıl emeklilik ister? Böyle bir sistem olabilir mi?
“3 evladının geleceğini yiyorsun” diyordum ama yapacak bir şey yoktu... Emekli oldu.
O yıldan beri hâlâ kahve köşelerinde sabahtan akşama kadar pişpirik oynayarak vatan kurtardığını iddia ediyor.
NOT: Türkiye olarak 23 yıldır yılda ortalama 25 milyar dolar civarı bir parayı Hazine’den SGK’ya aktarıp emeklilere ödüyoruz.
Instagram sayfamızı takip etmek için tıklayınız
***
Türkiye henüz genç nüfusa sahip ama geriden çocuk gelmiyor. Sosyal güvenlik sistemimiz bırakın açık vermeyi, fazla vererek kasada parası olması gereken bir kurum. Ama dedim ya yılda 25 milyar dolardan fazla her yıl açık veriyoruz.
Bu asla ve asla süremez. Sürmemeli de...
Bu yüzden bahane edilerek kamu yatırımları 5-10 katı fiyatına Hazine garantili müteahhitlere yaptırılıyor. Bu yüzden almamız gereken kamu hizmetlerini alamıyoruz.
Eğitim hizmetleri çok ama çok yetersiz.
Güvenlik hizmetleri çok ama çok yetersiz
Yargı hizmeti zaten ortada...
Yol-su-elektrik olarak sembolleşen kamu yatırımları AK Parti döneminde tarihin en düşük seviyesinde seyrediyor. (Sembol yatırımlarla sadece lafla peynir gemisi yürütüyorlar. Yatırım az ama lafı çok... Eser siyaseti dedikleri şeyden eser yok aslında)
***
Bu ülkede 16 milyon prim ödeyen özel sektör çalışanı var. Buna karşılık 5 milyon kamu ve 16 milyon emekli (şimdilik) maaş alıyor.
Elbette hem emekli olup hem de çalışan var. Ama hiçbiri sistemin çöküşünü örtemez.
***
Özel sektörde mühendisin 12-15 bin lira maaş aldığı yerde kamuda cami vaizi 27 bin lira maaş alıyor. Sonra da camilerde hak-adalet-sevap-günah... yardımlaşma, dayanışma, açlık, yoksulluk gibi vaazlar veriliyor.
Bunu dikkat çekmek için uç nokta örneği verdim. Mesela hademe profesöre “maaşın kadar konuş” diyebilecek. “Çok biliyor olsaydın maaşın bana yakın olmazdı” örneği verebilir.
Ya emekliler...
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ
25 yıl çalışıp 44 yaşında emekli oluyorsan 7500 lira maaş çok fazla. Ne kadar prim ödedin ki 40 yıl emekli maaşı alacaksın ve maaşın da yüksek olacak.
Yok böyle bir hikaye...
Fransa, Almanya ya da diğer gelişmiş ülkeler senden çok mu fakir... Oralarda emeklilik sistemleri 65 yaşından önce kimseyi emekli etmiyor.
Bizde iktidarı-muhalefeti herkesi emekli etme derdinde.
Böyle bir ülke yükselemez.
***
İkinci Dünya Savaşı henüz tam başlamamış ama Hitler adım adım işgallere girişmiş bile. İngiltere Başbakanı Chamberlain “aman tatsızlık çıkmasın” diye sessiz kalıyor.
Sonra Churchill geliyor ve verdiği tek vaat var: “Size savaşmayı vaat ediyorum” diyor. Biliyor ki, Hitler’e ses çıkartmazsa sonraki adımlarda İngiltere de gidecek.
Şimdi sormak istiyorum: Bu ülkemizde “Size çalışmayı vaat ediyorum” diyen bir tane siyasi parti, bir tane siyasi lider neden çıkmıyor?
Herkesin vaadi emeklilik...
***
Sormak isterim, bu ülkede çalışmak ve çalışarak kazanmak neden kaybedildi. Bugün ücretlerimiz çok ama çok düşük. Türkiye’de çalışmak adeta kölelik gibi oldu. Ne çalışarak kazanabiliyorsunuz ne de emeklilikte bir refahınız oluyor.
Hatta en büyük adaletsizlikten biri de kamuya kapağı atmanın bu kadar cazip hale getirilmesi.
Böyle bir düzende niye özel sektörde çalışacaksınız ki? Neden bir teknoloji, mühendislik okuyacaksınız ki... Kamuda vaiz ol hayatını cennete çevir. Cehennem gibi hayat özel sektörde sürsün.
***
Çalışmayı ve çok çalışmayı cazip kılacak bir yönetim anlayışını çok bekledim. Ama gelmedi... O yüzden ben de 8300 gün prim ödeyip 30 mayıs itibari ile emekliliğimi istedim.
Hayat çok acı... İstemeyerek bizi ne hale getirdiler... İçim yanıyor içim.
Karar