Türkiye’de üç milyon kamu çalışanının yaklaşık bir milyon sekiz yüz bini sendikalı.
Bugün Memur-Sen’in 1 milyonun üzerinde üyesi var. Bütün hizmet iş kollarında tek yetkili sendika.
Dün kirasını ve elektrik-su faturasını ödemek için gönüllü öğretmenlerden ve memurlardan utana sıkıla para toplayan sendikacılıktan, lüks otelleri aratmayan sendika binalarına, en son model milyon liralık makam arabalarına, sınırsız harcama yetkisine ve her ay yaklaşık 6 milyon (6 trilyon) TL gibi muazzam gelire sahip ve sınıf atlayan bir sendikacılık kimliğine ulaşılmış.
Genel başkan Ali YALÇIN’la 2010-2014 yıllarında dört yıl boyunca aynı görev alanında birlikte çalışma fırsatımız oldu. O dönemde mücadeleci ruhuna yakından tanıklık ettik. Konuşmaları ile bir eylem adamı olduğunu gösteriyordu. Herkes bu yönü ile onun Eğitim-Bir-Sen genel başkanlığı için rakipsiz olduğunu düşünüyordu. Nitekim de öyle oldu. Ali YALÇIN bugün hem Eğitim-Bir-Sen hem de Memur-Sen Genel Başkanı. Kuşkusuz başörtüsü, katsayı sorunu gibi meselelerin çözümünde Ahmet GÜNDOĞDU gibi büyük katkısı var.
Ancak son günlerde Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’a yönelik yoğun eleştiriler de yoğunlaşmış durumda.
Eğitim-Bir-Sen’in hem bir üyesi hem de geçmişte bulunduğum ilde bu sendikanın yönetim kurullarında görev yapmış biri olarak yazmış olduğum makalelerle zaman zaman bende bu eleştirilere dâhil oluyorum.
Türkiye’de 67 bin okula ulaştırılan ve yine Eğitim-Bir-Sen genel merkezi tarafından yayımlanan Eğitime Bakış dergisinde 2023 Eğitim Vizyon Belgesine yoğunluklu olarak kaynaklık teşkil eden makalemle birlikte bu derginin 42, 43 ve 45. sayılarında toplam üç makalenin yazarlığını yapmış biri olarak Memur-Sen’in ve Eğitim-Bir-Sen’in bugünkü rotası benim gibi emeği olan herkesi ziyadesiyle üzüyor.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen bugün hem maddi hem de manevi olarak çok güçlü ama izlediği rota yüzünden haklı olarak eleştirilerin odağında bulunuyor.
Özellikle öğretmen camiasının itibarının kaybolması, gece bekçisinden daha düşük maaş alan bir duruma gelmesi, yapılan memur maaş zamlarının enflasyonun çok altında kalması ve özellikle son yıllarda döviz ve altın karşısında Türk Lirasının yaşadığı reel kayıpların telafi edilmesi için Ali YALÇIN’ın direnç göstermemesi Memur-Sen’in yetkisine gölge düşürdü.
Kamu çalışanları ve özellikle öğretmenler ekonominin kötü yönetimi karşısında büyük ekonomik kayıplar yaşadılar ve bugün yoksulluk sınırına mahkûm edilmiş durumdalar. Bu durum sadece kamu çalışanları için geçerli değil tabi.
Kamu çalışanları “yetki var ama yetkinin bir etkisi yok” diyerek haklı serzenişlerini sosyal medyadan zaman zaman dile getirerek Memur-Sen’in bu kayıtsızlığı karşısında istifa sinyalleri vermeye başlamış görünüyorlar.
Ali YALÇIN’ın tweter hesabından kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarına dikkat çekmek yerine, yoğunluklu bir şekilde siyasi mesajlar vermesi haklı olarak kamu çalışanlarının eleştirilerine alan açıyor.
Tweter üzerinden ana muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu “mahkemeye verdik” demesi, CHP’li bir belediye başkanını bıyık tartışması üzerinden ti’ye alması, öğretmenlerin maaş ve ek ders ücretlerinin artırılmasını talep etmek yerine “elektrik faturalarının idari gider paylarını yargıya taşıdık” demesi, ABD’nin yaptırım kararına karşı söz söyleme zorunluluğu hissetmesi Ali YALÇIN’ın ve dolayısıyla Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in haklı olarak eleştirilmesine neden oldu, oluyor da.
Enflasyonun % 15-20’lerde (gerçek enflasyon bu rakamın çok çok üzerinde) iken yetkili sendika olarak Memur-Sen’in yüzde 10-12 gibi taleplerinin yüzde 3,5-4 gibi rakamlarla sonlanması ve bu rakamlarında çok kısa bir süre içinde döviz ve altındaki yükseliş ve gerçek enflasyon karşısında buhar olup uçması, kamu çalışanlarını masada temsil eden Memur-Sen’i ve onun genel başkanlarını haklı olarak eleştirilerin hedefi haline getirdi.
Ne yazık ki bugün enflasyon canavarı, Memur-Sen’in talebinden daha çok bir zam miktarını memur maaşlarına yansıtıyor. Toplu sözleşmeye göre Ocak 2021 memur maaş artış oranı %3 iken enflasyon farkı ile bu artışın %7,36 olarak memur maaşlarına yansıması yetkinin hak edildiği gibi kullanılmadığını gösteriyor ne yazık ki.
Eğitim-Bir-Sen’in Sivas şubesi eski başkanı İlhan KARAKOÇ’un “öğretmen maaşları hiç olmazsa sendika şube başkanlarının yarısı kadar olsun” itirafı bugün Eğitim-Bir-Sen şube başkanlarının ve genel merkez yöneticilerinin maaşlarının 20-25 bin TL seviyelerinde olduğunun bir itirafı gibiydi.
Kamu çalışanları uzun zamandır Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali YALÇIN’dan, Memur-Sen hizmet iş kolları genel başkanları ile şube başkanlarının maaşlarını açıklamasını bekliyor.
Bugün neredeyse asgari ücret yeni göreve başlayan bir öğretmenin maaşına eşitlenmek üzere.
Bugün bir vaiz, bir gece bekçisi yeni göreve başlayan bir öğretmenden daha fazla ücret almakta.
İzlenimlerime göre ve kamu çalışanlarının ifadelerinden anlaşılıyor ki;
1-3600 ek gösterge sözü 2023 yılı öncesinde yerine getirilmezse,
2-Öğretmen maaşları 7-8 bin seviyelerine çıkarılmazsa,
3-Bir saatlik ek ders ücreti 25 TL seviyesine getirilmezse,
4-Kamu çalışanlarının enflasyon ve döviz karşısındaki kayıpları gözle görünür şekilde telafi edilmezse,
5-Devlet memurluğu alımlarında ve atamalarda mülakat kaldırılmazsa,
6-Atamalarda liyakat esas alınmazsa,
Öğretmen camiası ve birçok kamu çalışanı sendika üyeliğinden istifa edecek gibi görünüyor.
Kamu çalışanlarının beklentisi Genel Başkan Ali YALÇIN’ın İstanbul Şube başkanı iken taşımış olduğu sendikacılık ruhuna geri dönmesi ve yetkinin hakkını vermesidir.
Kalın sağlıcakla.
Faruk YILDIZ /Eğitimci-Yazar