Toplantının ardından sonuç bildirgesi açıkladı. Sonuç bildirgesinde Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun sağladığı kazanımlar baki kalmak kaydıyla bir an önce çıkarılmasının beklendiği vurgulandı.
Öte yandan 3600 ek göstergesi sözünün yerine getirilmesi istenerek, ek göstergeden yararlanamayan YHS personelinin de kapsama dahil ederek, bütün kamu çalışanlarının ek gösterge oranlarını da artıracak şekilde hayata geçirilmesi talep edildi.
Kamuda aynı işi yapan çalışanların farklı statülerde istihdam edilemeyeceğinin belirtildiği bildirgede, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılması, mevcut sözleşmeli çalışanların hemen kadroya geçirilmesi gerektiği ifade edildi.
Proje okullarının yönetici atama bakımından MEB Yönetici Atama Yönetmeliği’ne, öğretmen ataması bakımından da MEB Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği kapsamına alınmasının talep edildiği bildirgede, mülakat ile ilgili hükümlerin de tüm MEB mevzuatından çıkarılması istendi.
Ayrıca MEB personeline asli görevleri olan eğitim öğretim hizmetini aksatacak şekilde filyasyon, denetim ve destek ekipleri gibi ilave görevler verilmemesi gerektiği ifade edildi.
“2021 yılında en az 80 bin öğretmen ataması gerçekleştirilmelidir” denilen bildirgede, ülkemizde görülen yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı yüzünden maaşlara yapılan düşük oransal zamların satın alma gücündeki kaybı karşılamaktan uzak olduğu vurgulanarak, ek zam yapılması talep edildi.
Bildirgede üniversiteler ile ilgili taleplerde yer aldı.
TÜRK EĞİTİM-SEN BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
-Eğitim camiasının büyük bir heyecanla beklediği “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun” 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun sağladığı kazanımlar baki kalmak kaydıyla bir an önce çıkarılmasını bekliyoruz. Bu sürecin, başta sendikalar olmak üzere paydaşlarla işbirliği içerisinde yürütülmesini de vazgeçilmez gördüğümüzü ifade ediyoruz.
-Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018 yılında dört meslek grubunun ek gösterge oranlarının 3600’e çıkarılacağı vaadiyle siyasetin gündemine girmiş olan düzenlemenin, ek göstergeden yararlanamayan YHS personelini de kapsama dahil ederek, bütün kamu çalışanlarının ek gösterge oranlarını da artıracak şekilde hayata geçirilmesini istiyoruz. Bu hususta Türkiye Kamu-Sen tarafından hazırlanmış olan ve halen TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda bekleyen tasarının bir an önce yasalaştırılması hususunda bütün siyasi partilerin sorumluluk almasını bekliyoruz.
-Kamuda aynı işi yapan çalışanlar farklı statülerde istihdam edilemez. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalı, mevcut sözleşmeli çalışanlar hemen kadroya geçirilmelidir.
-Sözleşmeli öğretmenlerimiz de dahil olmak üzere tüm öğretmenlerimizin özür grubu tayinlerinde yaşanan kontenjan kısıtlamaları kaldırılmalı ve yer değişikliği talepleri karşılanmalıdır.
-Mülakat ile ilgili hükümler tüm MEB mevzuatından çıkarılmalı, başta yönetici atama olmak üzere tüm alanlarda mülakatın olmadığı bir sisteme geçilmelidir.
-Proje okulları yönetici atama bakımından MEB Yönetici Atama Yönetmeliği’ne, öğretmen ataması bakımından da MEB Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği kapsamına alınmalı, bu okullarımız artık keyfiliklerin olduğu bir alan olmaktan çıkarılmalıdır.
-Üniversitelerimizde görev yapan idari personelin idari mekanizmalara katılımı sağlanmalı ve çıkarılacak bir YÖK yönetmeliği ile idari personele muvafakat alma zorunluluğu olmadan, becayiş, özür grubu ve isteğe bağlı yer değiştirme hakkı verilmelidir.
-Üniversitelerimizde keyfi uygulamalara neden olan 2547 sayılı yasanın 13/b-4. maddesi objektif kriterlere bağlanacak şekilde düzenlenmelidir.
-Sayıştay verilerine göre dahi 130 bini aşkın öğretmen ihtiyacı tespit edilmişken, ücretli öğretmen görevlendirilmesi 80 bini aşmışken 20 binli rakamlarla öğretmen ataması yapılması kabul edilemez. Özellikle salgın döneminde, eğitim hayatımızda oluşan tahribatın onarılması için öğretmen ihtiyacı giderilmeli, 2021 yılında en az 80 bin öğretmen ataması gerçekleştirilmelidir. Ayrıca aslında geçici bir çözüm olarak ihdas edilmiş ve fakat artık adeta bir öğretmen istihdam modeli haline getirilmiş olan ücretli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmelidir.
-İl içi sıra sistemi yeniden yönetmeliğe koyulmalıdır.
-Alan değişikliği işlemleri her yıl düzenli şekilde yapılmalıdır.
-Salgın sürecinde uzaktan eğitim tüm yoğunluğuyla devam etmektedir. Öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz yüz yüze eğitimde olduğundan daha fazla bir mesai ve performansla bu süreci yürütmektedir. Dolayısıyla MEB personeline asli görevleri olan eğitim öğretim hizmetini aksatacak şekilde filyasyon, denetim ve destek ekipleri gibi ilave görevler verilmemelidir.
-Salgın döneminde eğitimin uzaktan eğitime dönüşmesiyle öğretmenlerimiz ek ders konusunda mağduriyet yaşamaktadır. Örneğin atölye ve laboratuvar şeflerinin planlama-bakım-onarım hizmetleri karşılığı aldıkları ek ders ücretlerinin ödenmemesi, uzaktan eğitim derslerine öğrenci katılımı olmadığı durumlarda ek ders ücretinin kesilmesi, Halk Eğitim Merkezleri’nde görev yapanların ücret kesintisi gibi uygulamalar mağduriyetlere neden olmaktadır. Eğitim öğretim yılının başında öğretmenlerimize tebliğ edilen haftalık ders çizelgeleri üzerinden maaş ve ek ders karşılığı ücretler aynen ödenmeye devam edilmeli, zaten ekonomik sıkıntı yaşayan çalışanlar yeni sıkıntılarla karşı karşıya bırakılmamalıdır.
-Salgın sürecindeki tehlikeli tırmanış nedeniyle öğretmenlerimiz açısından büyük bir risk oluşturan haftada bir gün okula gelme zorunluluğu kaldırılmalı, bu çalışmalar da uzaktan yürütülmelidir.
-MEB, sadece mülakat puanına göre yapılmış 1709 şube müdürü atamasını yargı kararlarına uygun olarak tamamen iptal etmelidir. Adeta hak gasp fedilerek atananların durumlarını koruyacak şekilde yapılacak uygulamalar kabul edilemez ve hususta sendikamız tarafından idari ve hukuki girişim sürdürülecektir.
-Branş ayrımı yapılmaksızın tüm öğretmenlerimizin maaş karşılığı girmek zorunda oldukları ders yükü 15 saat olarak eşitlenmelidir.
-Sadece öğretmenlere ödenen eğitim-öğretim hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir.
-Demokrasi kültürünün tam anlamıyla hakim olması gereken üniversitelerimizin rektör atama usulü uygun değildir. Rektör atamaları, tüm üniversite çalışanlarının demokratik iradesiyle yürütülmeli, çalışanların tercihlerine güven ve saygı duyulmalıdır.
-Sendikamızın da talebi doğrultusunda salgın şartlarının ağırlaşması nedeniyle ertelenen MEB unvan değişikliği sınavı şartlar uygun hale gelince ivedilikle yapılmalıdır.
-Salgın döneminde akademisyenlerimizin ek ders ücretlerinin ödenmesinde üniversiteler arasında farklı uygulamalar görülmektedir. Akademisyenlerimizin bu dönemde ek ders kaybı yaşamaması için YÖK tarafından uygulama birliğini sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
-Vergi dilimi nedeniyle memur maaşlarına yapılan zamlar anlamsız hale gelmektedir. Bu nedenle eğitim çalışanlarından alınacak gelir vergisinin %15’te sabitlenmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
-Covid-19 hastalığına karşı aşı uygulaması önümüzdeki günlerde başlayacaktır. İlk, orta ve yüksek öğrenimde yüz yüze eğitimin başlanmasının hedeflendiği bu süreçte eğitim çalışanları da öncelikli aşı uygulanacaklar arasına dahil edilmelidir.
-Okullarımızda artan hijyen ihtiyacının karşılanması için yardımcı personel sayısı mutlaka artırılmalı, her okulumuzda sağlık ve güvenlik görevlisi alımı yapılmalıdır.
-Ülkemizde görülen yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı yüzünden maaşlara yapılan düşük oransal zamlar satın alma gücündeki kaybı karşılamaktan uzaktır. Ayrıca Toplu Sözleşmenin yapıldığı Ağustos 2019 dönemiyle mukayese edildiğinde, özellikle salgın sürecinin de etkileriyle ekonomik koşullar olumsuz anlamda çok değişiklik göstermiştir. Bu itibarla, değişen ekonomik koşullar nispetinde maaşlara bir ek zam yapılmalıdır.
-YÖK ve bazı üniversitelerde üyelerin durumlarının görüşüldüğü disiplin kurullarına sendika temsilcileri dahil edilmemektedir. Bu durumun ortadan kaldırılarak disiplin kurulu toplantılarına sendika temsilcileri de oy hakkı bulunan üye sıfatıyla katılabilmelidirler.
-YÖK tarafından kadro sınırlaması getirilerek sadece öğretim üyeleri arasında (Dr. Öğr. üy., Doç., Prof.) yükselmeyi üniversitenin inisiyatifine bırakarak serbest bırakması, adil şeffaf yönetilen üniversitelerde nispi rahatlama yapmış ama öğretim görevlisi ve araştırma görevlilerinin kurum içi yükseltilmeleri istisnai kadroya bağlandığı için mağduriyet devam etmektedir. Bununla beraber kadro ilanlarının objektif kriterlere bağlanarak gerçekleşmemesi şahsi kararları beraberinde getirmektedir. Bu sorunların çözümü için Dr. unvanını alan, Doç. olan kişiler objektif olarak belirlenen kriterlere göre yayın ve akademik çalışmalarını tamamladıklarında kendi kurumlarında ilansız kadrolarına atanmalıdır.
-50-d uygulaması çalışma barışını bozmakta, gelecek kaygısı yaşayan akademisyen adayının akademik kaygı ve bilimsel önceliklerini tahrip etmektedir. Bu nedenle tüm araştırma görevlileri 33-a’ya göre istihdam edilmelidir.