Yasakların uygulandığı dönemlerde pandemi süreciyle mücadelede önemli başarılar sağlandı. Ancak bu süreçle birlikte etkilenen ekonomik ve sosyal durum karşısında hükümet tedbirlerde esneme yapma yoluna gitti.
Sonrasını biliyoruz…
Sorumsuzluk ve bireysel rahatlık karşısında vaka sayılarında patlamalar.
Vaka ve ölüm sayılarının kamuoyu ile doğru paylaşılmadığı hususunda yaşanan tartışmalar…
Nihayetinde süreçten en çok etkilenen eğitim sektörü oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı bir dizi tedbirler alarak okulların kademeli bir şekilde açılmasını sağladı. Anaokulları, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, sekizinci ve on ikinci sınıflar haftada iki gün okula başlamış bulunuyor.
Öğrencilerin sağlığı için Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Temiz Okul Belgesi” uygulamasından geçemeyen okullar ise eğitim-öğretime başlayamıyor.
Hummalı bir hazırlık döneminden geçen okullar bu belgeyi alarak eğitim-öğretime başladı. Okullar hijyen koşullarına uygun şekilde her hafta ilaçlanıp temizleniyor. İŞ-KUR üzerinden TYP kapsamında okulların temizlik ve güvenlik personeli ihtiyacı da giderildi.
Ancak en büyük tehlike ise kapıda bizi bekliyor. Yetkililer sorumsuz davranırsa çok büyük sorunların yaşanacağı kaçınılmaz gibi görünüyor.
Bilindiği üzere okullarda yaygın eğitim adı altında halk oyunları, dikiş-nakış gibi kursların açılması için yoğun talepler var.
Yetişkinlerin katılmış olduğu bu kursların okulların bünyesinde açılması; alınan önlemler kapsamında çocuklarını güvenli bir şekilde okula gönderen velileri tedirgin ediyor.
Çoğu yerlerde kağıt üzerinde olup fiilen yapılmayan ve denetlenmeyen bu kursların okulların bünyesinde açılması başlı başına öğrencilerin ve öğretmenlerin sağlığını tehdit ediyor.
Bu kursların pandemi sürecinin bitmesinden sonra değerlendirilmesi gerekir.
Milli Eğitim Bakanlığı bu konuya hassasiyetle yaklaşmalıdır.
Faruk YILDIZ/ Eğitimci-Yazar