Doktora yapmış, 20 yıllık liyakatli bir öğretmen olarak bu sene iki tane sınava girdim…
Bir tanesi:
ATY-TYT.
Sınava hiç mi hiç hazırlanmadım,
zaten plan proje kitap yazarlığı derken vakit bulamadım..
Yani bir test kitabının dahi kapağını açamadım…
Tabi ki Sınav adaletli yapıldığı için hukuk fakültesine girecek yeterlilikte puan kazandım..
Yani ellimi salladım hukuk fakültesini kazandım, deyim yerindeyse…
Peki neden hukuk değil de,
İstanbul Üniversitesi gazetecilik bölümünü seçtim?
Çünkü çocukluk hayalimdi… Ve çocuk hayalime kavuştum diyelim..
Çok mu şey kaybettim? Yoo… Seneye yine sınava gireceğim, bu kez de hukuk fakültesine kayıt olacağım inşallah..
İki üniversite okumak hiç de zor olmaz…
Alan derslerini çıkarınca geriye pek bir şey kalmıyor zaten….
Şimdi diyenler olabilir, lise yıllarında ne kazandın?
Onu da anlatayım: Liseden mezun olduğum sene üniversite sınavında ilk %4’lük dilimde bir ham puan (çözdüğün netlerden oluşan puan) aldım ve nitelikli üniversitelerden teklif yağdı….
28 şubat dönemine denk geldiği için önüme Çin seddini çekmişler…
Evet yanılmadınız…
Ben o Çin seddini de yıktım geçtim.
28 şubat zihniyeti ya beni saf dışı bırakmak için okul birinciliğimin önünü kapatmayı unuttu veya benim okul birincisi olacağımı tahmin etmemiş olacaklar…
Ya da “O kadar insafsız olmayalım. Okul birincisi olursa, hiç olmazsa matematik öğretmeni olsun” demişler diye düşünüyorum…
Çünkü bir telefon ile birkaç sene öncesinde okuduğum okuldan atıldığım için…
Azim ve kararlılıkla aradaki boşluğu kapatayım derken çalışma işini biraz fazla kaçırmış olabilirim; tam puanla (şimdinin 100.00 ortalamasıyla) okul birincisi oldum.
Sırf inancımdan dolayı tesettürlü olduğum ve imam hatip lisesi mezunu olduğum için “istemezükçüler” o zaman da vardı…
Değişen bir şey yok, şimdi de varlar..
KAMUBİZ.COM İnstagram KANALI İÇİN TIKLAYINIZ
Bu, benim kaderim ve asıl imtihanım bu dünyada bu olsa gerek…
Beni yönetici yapmak istemediler de değerimden bir şey mi kaybettim? Yoo… Çöp mü oldum? Yoo…
Bilakis; bu seneki EKYS zahir karanlığında ışık, yeniden doğuş benim için…
Ne İsa’ya ne Musa’ya derler ya, benimki de o hesap, MEB’de kimse beni istemedi…
Peki onlar istemedi diye ben sistemin dışında mı kaldım? Yooo… Liseyi okul birincisi bitirdiğim için oradan akıllara zarar bir fark attım ve matematik öğretmenliği bölümüne girdim.
HER DELİ ÜSTÜNÜ BAŞINI YIRTMAZ…
Matematik; analitik zeka gerektirdiği için,
Küçük yaşta haksızlıklar ile mücadele etmek zorunda kaldığım için,
Oyun kuranlara oyun kurup kazanmak
her zaman yaptığım bir şeydi… Tabi ki bu yönümü pek kimse bilmez,
ne yapalım, ben de böyle bir çeşidim…
Her zaman oyuna girer miyim? Her oyun kuran ile uğraşır mıyım?
Aksine; oyunun ve oyun kurucuların ağırlığına göre oyuna girerim..
Tüy sıklet ile ağır sıklet boksör aynı müsabakada yer alır mı? Tabi ki almaz..
28 şubat dönemi olmasa, tıp fakültesi falan geç, tüm bölümlere elimi kolumu sallaya sallaya girebiliyordum…
Şimdi gelelim EKYS’ye…
Çünkü bu sene EKYS’ye de girdim ve kazandım..
Aynı sınava giren tarih, coğrafya, Türkçe, rehberlik öğretmenleri benden fazla puan alıyorlar…
Sebebi: Sınav sırf sözel, sınava giren öğretmenler de kendi alanlarında uzman kişiler…
Sınavda sayısal hiç yok..
Bilgileri taze, 5 yıllık Türkçe öğretmeni iki soru benden fazla işaretleyip benim puanımın önüne geçebiliyor…
Şimdi siz karar verin kim öz evlat kim üvey evlat?
Peki;
Sayısalcı yöneticiye hiç mi ihtiyaç yok?
Bence çok ihtiyaç var, o yüzden ben de yönetici olmaya karar verdim..
Promosyon anlaşmasını hiçbir Sayısalcı bu şekil yapmaz…
10 yıllık Bilsem öğretmeninin ihtiyaç listesini bir Sayısalcı görmezden gelmez, ona göre hesap kitap yapar…
Binadan taşınacağız bahanesiyle bazı sınıflara hiç çivi dahi çakmazken (bu taşınma bahanesi 10 yıldır mütemadiyen devam ediyor, taşındık, yine bitmedi, yine taşınacakmışız) kantinin yeri tüm davlumbazıyla-ocağıyla taşınıp yeni öğretmenler odası inşa edilmezdi… 10 senedir öğretmenler odası hiç olmadı, yeni farkına varılmış gibi çelişik durumlar yaşanmazdı…
“Yöneticilik üzerine master yaptınız mı?” sorusu da komik geldi bana. Koskoca Bakanlık kriter olarak tek bunu baz alabilirdi değil mi çok bilmiş arkadaş? Ek kriterler koyarak tek tip yönetici istemiyor olduğunu ifade etmiş olabilir mi?
Yani uzun lafın kısası, daha adil bir yönetici seçme sınavı dizayn edilmesi adına, MEB yöneticilikte hem sayısalcılara hem sözelcilere eşit haklar sağlamalı…
Dr. Meryem ÇILDIR/Kentbursa
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ