Bir Eğitim-Bir-Sen üyesi olarak yıllardır yapmış olduğum gözlemler sonucunda son yıllarda üye sayısı Türk Eğitim Sen'in iki katından fazla olan Eğitim-Bir-Sen'in İLKSAN seçimlerindeki başarısızlığının temelinde geçmişteki söylem ve buna bağlı olarak strateji hatalarının olduğunu söyleyebilirim.
Temel stratejisini İLKSAN’ın kapatılması üzerine kuran Eğitim-Bir-Sen yöneticilerinin bu söylemi sendika ve sendika yönetimi ile iyice özdeşleşmiş oldu ve alanda etkili bir şekilde de kullanılıyor ne yazık ki.
İLKSAN’ı kapatmak gibi bir söylem ve eylem hatasına düşülmeseydi ve aksine İLKSAN'ı daha da güçlendirip OYAK 'da olduğu gibi aidat miktarının artırılmasını sağlayıp üyelere daha yüksek tazminatlar ödeneceği yüksek sesle taahhüt edilseydi belki de son on yıldır İLKSAN bambaşka bir yerde olurdu. Ve herkes de bu durumdan kazançlı çıkardı. Ama bugün İLKSAN üyesi de Eğitim-Bir-Sen'de mutlu değil.
Peki, neden?
Strateji, söylem ve eylem hatası yüzünden.
Peki, seçimden kim başarılı çıkacak?
Eğitim-Bir-Sen il yönetim kurulu üyeliği yapmış biri olarak ve aynı zamanda doksanlı yıllarda İLKSAN ilçe delege adayı olmuş biri olarak bugüne kadar yapmış olduğum gözlemler sonucunda EBS "seçimi biz kazanırsak İLKSAN'ı kapatacağız" söylemi yüzünden üye sayısı en yakın rakibinin iki katı olmasına rağmen yıllardır ne yazık ki seçimi kaybediyor. Öncelikle olarak bu söylemin genel merkez düzeyinde düzeltilmesi gerekiyor.
Bugün artık İLKSAN seçimlerini kazanmanın sendikalar açısından bir anlamı da olmamalı. Çünkü mevcut yasada yapılan son değişikliklerle artık İLKSAN Yönetim Kurulunda Bakanlığın dörde üç üstünlüğü var. Aynı şekilde ortada İLKSAN ile ilgili bir kanun var. Alınan kararlar yönetim kurulu kararlarıyla olduğu için de buradan da İLKSAN üyesi artık umudunu kesebilir.
Aslında bugüne kadar İLKSAN 'ı yönetenler ve yönetimine talip olanlar bu sandığı kendileri için daha iyi, daha lüks bir yaşam, yüksek bir gelir kapısı olarak gördükleri için sandığın güçlendirilmesini, İLKSAN üyelerinden daha yüksek bir aidatın kesilip emeklilik sürecinde daha yüksek bir geri ödemenin yapılmasını düşünmediler bile.
Hal böyle iken an itibariyle İLKSAN''ı yönetenler ve yönetimine "gelirsek İLKSAN'ı kapatacağız" stratejisiyle yola çıkanların bu sandığın yapısal olarak güçlendirilmesi ve emeklilik sürecinde üyelere daha yüksek ödemeler yapılması ile ilgili doğru dürüst bir taahhüdü yok.
En önemlisi de kamu çalışanları adına almış oldukları sendikal yetkiyi geçmişte ve bugün etkisizleştirenlerin İLKSAN'ı da aynı kadere sürüklemeleri hususunda İLKSAN üyeleri oldukça endişeli.
Keşke, an itibariyle İLKSAN yönetimine talip olanlar güçlü bir söylemle biz kazanırsak İLKSAN üyelerine BES gibi OYAK gibi yüksek aidata yüksek ödeme hakkını sağlayacağız diyebilselerdi.
Keşke, biz kazanırsak üyeye faizsiz kredi kullandıracağız, diyebilselerdi.
Keşke, biz kazanırsak İLKSAN’ı ölü yatırımlar yerine değerine değer katan yatırımlara yönelteceğiz diyebilselerdi.
İLKSAN üyesi bu sandığı yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların mal bulmuş mağribi gibi bir davranış içinde olmasını istemiyor.
İLKSAN üyeleri, sendikacılığı sendika ağalığına dönüştürenlerin İLKSAN 'ı da İLKSAN ağalığına dönüştürmelerinden endişe ediyor.
İLKSAN üyesi, İLKSAN’ın yeni bir gelir kapısı, lüks içinde yaşamanın adresi olarak görülmesini istemiyor.
İLKSAN üyesi, faturanın yine kendisine kesilmesini istemiyor.
İLKSAN, önümüzdeki dönemde yeni bir kaosa mı sürüklenecek yoksa ifade ettiğim kazanımlara mı kavuşturulacak? Bekleyip göreceğiz.
Faruk YILDIZ
Eğitimci-Yazar