Bilindiği üzere Öğretmenlik Meslek Kanunu TBMM’den çıktı, Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Çok kapsamlı olması beklentisi ile eğitim çalışanlarının hemen her grubu büyük beklentiler içerisinde girdi. Fakat Öğretmenlik Meslek Kanunu sadece 3600 ek gösterge, kariyer basamakları sistemi gibi birkaç konu ile sınırlı kaldı.
İlçe milli eğitim müdürleri ve şube müdürleri genel idari hizmetler sınıfında yer aldıkları için uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik imkanlarını kullanamamaktadırlar. Kamuda sorumluluk ile yetki dengesi çok önemlidir. Ücretlerde de bu dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürlerinden gelen serzenişlere kulak verilmesi gerekmektedir bu serzenişleri kendi ağızlarından aktarmak istiyorum:
“Bizler okul müdürlerinin aldığı toplam ücrette kadar ücret alamıyoruz. Okul müdürleri uzman ve başöğretmen olabilirken şube müdürleri bu imkanlardan mahrum bırakılmaktadır.
Okul idarecileri nöbet ücreti alabilmektedir, pansiyonlu okullarda nöbet tutabilmekte ve ücretini alabilmektedir. Okul idarecileri DYK kurslarında görev alabilmekte, duruma göre okullarında fazladan derse girebilmektedir. Netice itibarı ile 4000-45000 tl ek ders alan okul idarecileri bulunmakta ve toplam gelirler itibarı ile şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürleri birçok okul idarecisinden daha az ücretle görev yapmaya çalışmaktayız.”
Ek Gösterge şube müdürlerine ve ilçe milli eğitim müdürlerine 4200 olarak uygulanmalıdır. Eğitime hazırlık ödeneğinin kendilerine de ödenmesi gerektiğini vurgulayan şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürleri 2006 yılında uzmanlık sınavına girerek uzman öğretmen vasfını kazananların bu haklarının verilmesini talep etmektedirler.
MEB’in kamuoyuyla paylaştığı Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili yönetmelik çalışmasında bu taleplerin dikkate alınmasını bekleyen şube müdürleri çalışma barışının bozulmaması için özlük durumlarının gözden geçirilmesini talep etmektedirler.
Burada salt ücret karşılaştırması yaparak Milli Eğitim Teşkilatının iki kıymetli çalışma grubunu karşı karşıya getirmek niyetinde değiliz. Tüm okul idarecilerinin de yukarıda belirtilen kadar ücret almadığı da bir gerçek. Fakat sahada böyle bir sorun var, bir eğitim yazarı olarak sorunu gündeme taşımak yazarlık sorumluluğudur düşündeşindeyiz.
Tüm bu taleplerin kapsamlı bir çalışma ortamında ele alınması, sendikaların ve konunun taraflarının mutlaka dinlenmesi ve niteliği artıracak bir orta yolun bulunması önem arz etmektedir. Konu, Eğitim Bir Sen Genel Merkezine de iletilmiş durumdadır. Türkiye’nin en büyük eğitim sendikası olan Eğitim Bir Sen ve Genel Başkanı sayın Ali Yalçın bu ve buna benzer problem noktalarının çözüme kavuşması için MEB ile sürekli görüşmeler yapmaktadır. Aslolan sorunların iyi niyetle dile getirilmesi ve yetkililerin iyi niyetle sorunlara yaklaşmasıdır.
Hacı Sarı