ALGIYI ADALETLE YENMEK
Bu ülkenin geçmişte zulme uğramış, dışlanmış insanları olarak bugün öncelikle çözmemiz gereken önemli bir problemle karşı karşıyayız. Güvenlik-adalet dengesinde, güvenliğimizi tehlikeye atmayacak adil çözümleri üreterek, yaşanan ve çoğunlukla oluşturulan adaletsiz uygulamaların savunucusu durumuna düşmemeliyiz.
Geçmişte, devleti korumak adına bize her türlü zulmü reva görenler, kirli sicillerine rağmen bugün toplum nezdinde adalet timsali kesilebiliyorsa, biz bir yerlerde yanlış yapıyoruz demektir. Bugün yanlış olan, yanlış anlaşılan, doğru anlatılamayan ne varsa gözden geçirilmeli, kamuoyu aydınlatılmalı, geçmişlerini ustaca gizleyerek algı oyunlarıyla adalet timsali kesilenleri de geçmişleriyle yüzleştirmeliyiz.
Artık öyle bir dönemde yaşıyoruz ki sosyal medya sayesinde gerçekler ters yüz edilebiliyor. Kim daha organize olmuşsa kamuoyunun kanaatini onlar oluşturuyor. Diğer yandan basit bir şekilde düzeltilebilecek uygulamalar zamanında düzeltilmediği için de adeta bu algı oyunlarına fırsat verilmiş oluyor. Bazen de gördüğümüz açık yanlışlar, kasıtlı mı yapılıyor diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Diğer alanları bir kenara bırakalım, sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın bazı uygulamaları bile bizi töhmet altında bırakmaya yetiyor. Kaç yıldır öğretmen alımlarındaki mülakatların çok büyük zarar verdiğini, adalet duygusunu dinamitlediğini, uygulama biçimiyle komediye dönüştüğünü söylüyoruz. Başka birçok yol ve yöntemi varken, ilgili kanun yürürlüğe girmişken, devletin güvenliğini mülakat sistemiyle sağlamaya çalışmak, yıllarını bu yolda harcayan gençlerimizi başkalarının istismarına terk etmek olmuyor mu?
Bir diğer yanlışlar silsilesi de yapılan atamalarda gözleniyor. Bir yandan, konumu itibari ile daha üst düzey, daha etkili ve eğitim politikalarına yön vermede daha stratejik makamlara, vicdanımızı sızlatacak isimler ardı adına atanırken, diğer yandan 76. Madde atamaları ile adeta günah çıkarılıyor. Alt düzeyde adalet duygusunu, üst düzeyde ise vicdanlarımızı yaralayan atamalar yapılıyor. Kimseye bir faydası olmayan ve bizleri töhmet altında bırakan bu atamalara artık bir son verilmelidir.
Yöneticilerimizde feraset eksik olunca, uzun yılların en büyük eğitim yatırımı, güçlendirilen ve yeni yapılan binlerce okul bile toz toprak içerisindeymiş gibi gösterilebiliyor. Bir intihar olayı üzerinden yapılan yüzlerce öğrenci yurdu gözlerden uzak tutulabiliyor. Yetiştirdiğimiz onlarca dertli eğitim bürokratı gözümüzün önünde giyotine çekilebiliyor.
Denizi geçip derede boğulmamak için gördüğümüzü söylemek, uyarmak, itiraz etmek zorundayız. Yoksa koskoca bir hikâye küçük ve basit problemlerle yara almaya devam edecek. Bunu başaramayacaksak, gezi olaylarını savuşturan, FETÖ belasını defederek okullarına yeniden yön veren ve son on yıldır eğitime yön çizen ufkumuza yazık olacaktır. Adaletten şaşmadan, mazimizi hatırlayarak, algı oyunlarını deşifre ederek yürümeliyiz.
Herkes yaptığını gözden geçirsin, etrafına baksın ve hesabını ona göre yapsın. Söylem üstünlüğümüzü kaybettirecek hiçbir işleme razı değiliz.
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı