Bu sözü her duyduğumda aklıma "Hatasız kul olmaz" sözü gelir. Öğrencilerimden ya da çevremden ne zaman bu sözü duysam; "Hatada ısrar ile de kul olunmaz" derdim. Evet, hatasız kul olmaz; istisnalar da kaideyi bozmaz.
Peki, hatada ısrar ile kul olunmaz da, istisnadan kural olur mu?
…
Her derde deva, olmazı olduran; mevzuat duvarını aşan 76. maddeyi hepimiz biliriz. İlk defa Milli Eğitim eski bakanı Hüseyin Çelik zamanında duyduğum 76. madde atamalarındaki keyfiliği, uzun bir aradan sonra bu kadar yoğunlukla ve hatta -amiyane tabirle- otobana dönüşmüş haliyle bugün tekrar yaşıyoruz.
Dün, Hüseyin Çelik zamanında yapılan ve çoğu yargıdan dönen içine FETÖ kaçmış atamalardan sonra, bugün prospektüsüne baktığımızda hemşehrilik, nepotizm, ahbap- çavuş ve kimi siyasi mühendislik emareleri görülen bugünkü atamalara ilişkin malûm çevredeki ikircikli tavra tanık olduğumuzu ifade etmem gerekiyor.
Bilen bilir;
O dönemde de sınavsız ve kuralsız atama biçimine tenezzül etmemiş birisi olarak, gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki; kuralsızlıktan kural olmaz. Dün, kendi adamları atanmadığında kıyameti koparanların bugün hem bu durum üzerine hem de WhatsApp grupları üzerinden sınavlı kariyer basamakları dayatmasına itiraz sürecinde "beklemedeyiz" denilerek "sus-pus" hâllerinii görünce, tutarlı olmanın erdeminin ne kadar da önemli olduğunu daha iyi anlamış olduk.
Hayat kitabımızdan öğrendiğim önemli bir düsturdur;
"Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. ….Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır."
Hepimizin sokağını kirleten, vicdanları tarumâr eden MEB'ndaki 76. madde atamalarına dur demenin vakti gelmedi mi?
Sınava girmiş; sırasını bekleyen, "sınav olsa da müracaat etsem" diyerek şube müdürü olma hayali kuran yüzlerce yönetici adayının olduğu, bir o kadarının da rotasyon nedeniyle evini ocağını terk edip başka şehirlerde süresinin dolmasını beklediği ya da görevlendirme yoluyla aile birliğini korumaya çalıştığı bir ahvalde, idari tecrübesi olmayan, yaslandığı bir siyasi çizgi ya da akraba, eş-dost ilişkisinden başka marifeti olmayan insanların keyfi atamalarını hangimizin vicdanı kabul edebilir?
Sayın Bakan, rektörlük alışkanlığı ve mühendislik hesaplarla (kendisi bildiğim kadarıyla mühendis kökenlidir) yaptığı bu atamalar ile belki bazı kesimleri ve isimleri memnun olabilir; ancak toplum vicdanında bu yöntemin hüsnü kabul gördüğünü iddia edebilir mi?
2023'e ramak kala, hangi iktidar döneminde olduğumuzu dahi sorgulatan; birilerini memnun etmek için, kâhir ekseriyetin ruhsal tenâfürünü ve tepkisini artırmak, hangi mühendislik hesap üzerinden izah edilebilir?
Yol yakınken, "zararın neresinden dönülürse kârdır" diyerek, bu gidişata dur denilmesi gerekmektedir.
Öğretmenlere, uzman ya da başöğretmen olmak için sınav dayatmasının olduğu bir ortamda, 76. maddenin gücüyle bu kadar insanı, şartsız-şurtsuz, şube müdürü ya da yönetici olarak atamak, asla kabul edilecek ve yutkunarak geçiştirilecek bir durum değildir. Bu kadar kuralsızlık -spor diliyle söylemek gerekirse -asla avantaja bırakılamaz.
Bizden söylemesi.
İdris Şekerci
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ