EĞİTİM BİR-SEN İLE MEB POLEMİĞİ..
Mevzuları derin!.. Ama ana etken “makam, mevki ve rant çarkı?..” Ki böylesi çekişmeler bugüne özgü değil, MEB bünyesinde yıllardır hep yaşana gelmiştir?.. Çünkü kurum, vahim bir politize olmuşluğun girdabında…“Eğitim ve öğretimden” daha çok, kişisel çıkar ve egoların arenasına dönmüş durumda!..
***
Nitekim hal-i hazırdaki Eğitim Bir Sen ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasındaki, sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen algı operasyonlu hesaplaşma da bunun göstergesidir.. Akla ziyan ithamlar, suçlamalar.. Kendilerine özgü yaratılan “kurtarılmış bölgelere” dokunuldu mu “kuyruğuna basılmış kedi” misali.. Tarafların hesaplaşması onları nereye vardırır bilmem ama velakin kirlilik çok!?!..
***
Lakin görünen o ki gidişat; “ karakol ve yargı libası kimliğini alacak gibime geliyor?”.. Ki daha önce de vücut bulan bir çok hadiseye dikkat çekerek, ilgili ve yetkililerin yaşananlara derin bir neşter atması gerektiği çağrısında bulunmuştum.. Kim kimi neden kolluyor, ya da suçluyor diyerek?.. Yani, kim kirli, kim temiz, gün yüzüne çıkması gerekir!…
***
Çünkü yaşanan ve yaşatılanlar, Diyarbakır Eğitim camiasını çok yönlü şekilde negatif bazlı zan altında bıraktığı gibi üzüyor.. Camianın en tepesinden en dipteki şahsa kadar; “huzursuz ve güven kaygısı” içerisinde “bu ne rezillik ve çirkinlik” dedirtiyor… Vahim bir kutuplaşma, gruplaşma ve tarafgirlik var?.. Hayırlı bir ortam söz konusu değil?
***
Demem o ki; hazır eğitim ve öğretimde yaz tatiline girilmiş.. Öğretmen, öğrenci yok.. Milli Eğitim İl Müdürlüğü tüm müştemilatıyla; “40 tas suyla yıkanması” noktasında, İl ve Bakanlık düzeyinde, merçek altına alınarak sorgulanmalı.. Yani temiz eller operasyonu başlatılmalı; “kim haklı, kim haksız, kim çıkarcı, kim değil” ortaya çıksın!..
***
Aksi takdirde, dün olduğu gibi bugün de söylenenler, iddia edilenler ve uygulamaya sokulanlara dair eylem ve söylemlerin muhtevaları sümen altı edilirse!.. Ve her diyenin dediği yanına kar kalırsa.. Önümüzdeki eğitim ve öğretim yılı, bu yıldan daha beter bir hizipleşmenin atmosferi içerisinde olacak?
***
Ve tabi ki, bunun ceremesini de bir bütünlük içerisinde eğitim camiası çekecek. Ağır faturanın bedeli de; öğrencilerimize ve velilerimize kesilecek.. Çünkü, ders yerine öğretmen ile okul müdürü, müdür ile şube müdürü, şube müdürü ile il müdürü ve sendikal kavgaların arenası içerisinde “filler ve çimenler” misali bir hal yaşanacak?!… Çözüm; pozitif odaklı bir neşter atmadır!…
***
MESELE ÇATALLAŞTI
İlçe sakinleri, Nasrettin Hoca’ya Kadı’dan yakınmışlar.. Çıkmışlar Hoca’ya demişler ki; “Kadı efendi çok menfaatçi bir adam. Aynı suça bazen beraat, bazen de çok ağır ceza veriyor. Hak hukuk tanımıyor, nereden menfaati varsa o taraftan oluyor. Münafık bir adamdır. Bundan nasıl kurtuluruz..”
***
Hoca durumu mülki amirlere bildirmişse de, onları pek inandıramamış. “Nasıl ispat edersin”? demişler. Hoca’mız, Kadı efendinin tanımadığı bir müfettişin kendisine gönderilmesini ve beraberce Kadı’yı ziyaret etmelerinin yeterli olacağını mülki amire, (vali’ye) anlatmış. Kabul etmişler.
***
Kararlaştırılan günde müfettiş ilçeye, Nasrettin Hoca’nın konuğu olarak gitmiş. Kimliğini gizli tutarak, kasaba eşrafından beş altı kişiyle beraber kadı efendiyi ziyarete gitmişler.
Hoş beşten sonra, Hoca , Kadı efendiye :
-“Efendi” demiş. “Kırda sığırlar yayılırken bir alaca inek, -sanırım sizinki- bizim ineği karnından boynuzlayıp öldürmüş. Buna ne gerekir ?”
– “Bunda sahibinin ne kabahati var?” demiş Kadı, “hayvandan kan davası edilmez.”
***
Hoca sözünü değiştirmiş:
– “Yok yok yanlış söyledim, bizim inek sizinkini öldürmüş !”
Bunu duyan kadı efendi hızla yerinden kalkıp, raftaki Kanun kitabına uzanırken;
– “Haa mesele şimdi çatallaştı, bakalım kara kaplı kitap ne diyor?” demiş.
Ömer Büyüktimur/ Diyarbakırsöz