Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Birbiçer Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Milli Eğitim Bakanlığı 24 Ekim 2020 tarihin itibariyle Destekleme ve Yetiştirme Kursları (DYK) Yönergesinde önemli değişiklik değişiklikler yaptı. Bu değişikliklerin DYK’ların Sayıştay raporunda eleştirilmesi üzerine yapıldığı çok açık. Raporda; DYK’ların amacından uzaklaştığı, açılan kurs sayısı ve ders türlerinin fazlalığının bütçeye yük bindirdiği, öğretmenlere kurslarda iki kat ek ders ücreti ödenmesinin adaletsizliğe yol açtığı ve kursları okul derslerine göre daha cazip hale getirdiği, öğretmenlerin öncelikle başka okullarda görevlendirilmesi gerekirken uygulamanın kendi okullarıyla sınırlı kaldığı, her ay düzenli değerlendirme yapılmadığı gibi hususlarda eleştiriler getirilmişti.
Sayıştay’ın bu tespitlerini emir telakki eden MEB, önce görsel sanatlar ve müzik gibi Sayıştay’ın lüzumsuz ve israf olarak gördüğü dersleri kurs kapsamından çıkardı. Yönergede yaptığı son değişiklikle de 5,6,9 ve 10. Sınıflar için açılan kurslara son verdi. Kurs açılabilecek liselere de sınırlama getirildi.
Özgür Eğitim-Sen olarak, DYK’ların varlık nedenine dair sorgulamalarımız, uygulamadaki eksikliklere dair eleştirilerimiz saklı kalmak kaydıyla, son yıllarda maaşları vahim derecede değer kaybına uğrayan öğretmenler için cüzi de olsa ekonomik katkı anlamına gelen kursların, Sayıştay raporu da fırsat olarak görülüp tırpanlanmasını kabul edilemez buluyoruz. Öğretmenin, maaşına katkı için kurs açmaya muhtaç duruma düşürülmesi hesap sorulması gereken, can yakıcı bir konu olmakla birlikte kursların, eleştirilen noktaların lokal dokunuşlarla sorunsuz hale getirilmesi yerine mesnetsiz şekilde kaldırılması, MEB’in gücünün sadece öğretmene yettiğini bir kez daha tescillemiş oldu.
Sayıştay raporundaki eleştirilen sorun alanlarını ortadan kaldırmak gibi bir niyet varsa, işe öncelikle 2018-2019 yılında hukuka aykırı biçimde ilçe milli eğitim müdürü olarak atanan 89 kişi görevden alınarak başlanmalı. Zira Sayıştay raporunda bu hukuksuz atamalar sert dille eleştiriliyor.
Eğer kurslar israf kalemi olarak görülüyorsa ödenek üstü harcama yapılan 30 milyar TL’de tasarrufa gidilmeli ki, tüm Türkiye’de kurslar için öğretmene ödenen miktarın yaklaşık 20 katından bahsediyoruz.
Veya çeşitli saiklerle norm fazlası olarak atıl vaziyette olan 41 bin öğretmeni aktif hale getirerek buharlaşan 3 milyar TL’yi geri getirebilir ki bu miktar kurslarda öğretmene ödenen ücretin tam iki katına tekabül ediyor.
Ya da raporda, ürkütücü boyuttaki israfın örneklerle ortaya konduğu taşımalı eğitimde planlamanın sağlıklı yapılmasıyla en az DYK kurslarına ödenen miktar kadar tasarruf edilebilir. Zira taşımalı eğitimde ihale şartlarındaki düşüncesizlikler nedeniyle fazladan harcanan para ile bütün çocuklar okullarına taksi ile taşınabilir.
Aynı şekilde raporda büyük çoğunluğunun faaliyet yapmadan atıl bırakıldığı belirtilen döner sermeye işletmeleri aktif hale getirilerek bile öğretmenin kursağından çalınan kurs ücretleri telafi edilebilir.
Ama biliyoruz ki bunların hiçbiri yapılmayacak ve olan yine mesleki ve ekonomik itibarı yerlerde sürünen öğretmene olacak yani kötü yönetimin faturası yine öğretmene kesilecek. Sayıştay raporunda yer alan eleştirilerin sadece kurslarla ilgili maddesi üzerinde öğretmene zarar veren değişiklikler yapılarak Sayıştay raporu dikkate alınıyormuş havası yaratılacak. Geri kalan maddelerde zülfü yare dokunmaktan veya birilerinin ayağına basmaktan kaçınılacağı için hiçbir şey yapılmayacak. Böylece sistemin nasıl bir çöküş içinde olduğunu gözler önüne seren Sayıştay Raporuna olan tepkinin bedeli öğretmene ve kurslardan mahrum kalan öğrencilere kesilmiş olacak.
Bekir Birbiçer / Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi