1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa göre; Öğretmenlik; Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler. Öğretmenlik mesleğine hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik biçimlenme ile sağlanır. Yukarıda belirtilen nitelikleri kazanabilmeleri için, hangi öğretim kademesinde olursa olsun, öğretmen adaylarının yükseköğrenim görmelerinin sağlanması esastır. Bu öğrenim lisans öncesi, lisans ve lisansüstü seviyelerde yatay ve dikey geçişlere de imkân verecek biçimde düzenlenir.(1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Madde 43) Milli Eğitim Temel Kanunumuzdaki bu tanıma baktığımızda bir ihtisas mesleği olan Öğretmenliğin olmazsa olmaz üç unsuru, genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyondur. Bu niteliklere sahip meslek erbapları mezkûr kanunumuza göre “Öğretmen’dir. Eğitim işi ile ilgilenen tüm kamu kurumları bu yasal tanımlamayı esas alarak kurumlarında eğitim, öğretim işlerini yürüten personeline doğal olarak “öğretmen” unvanını vermişlerdir. Günümüzde bir kısmı kapanmış olsa da (Maliye Bakanlığı-Maliye Meslek Lisesi, Sağlık Bakanlığı, Sağlık Meslek Lisesi, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Tapu Kadastro Meslek lisesi, Tarım Bakanlığı, Veteriner Meslek lisesi, Aile ve sosyal politikalar bakanlığı, MSB, Askeri liseleri, Diyanet İşleri Başkanlığı vs.) farklı kuruluşlarda eskiden beri öğretmen istihdamı yapıla gelmiştir. Bu kadar kurumun hepsinde eğitim, öğretim işini yürüten bu görevlilere “öğretmen” denirken,sadece Diyanet İşleri Başkanlığımızın bünyesindeki 25 bin kadar öğretmenine her ne hikmetse “Öğretici” denmiştir.
Bizler 25 bin kadar Diyanet Kuran Kursu öğretmenleri maalesef devletimizin gözünde bir türlü “öğretmen” olamadık, içimizde binlerce yüksek lisans, yüzlerce doktora derecesine sahip olan arkadaşlarımız da dahil bize, dönerci, semerci,demirci, yağcı,sütçü,sebzeci,vb. der gibi "öğretici" deniyor. Bu garabet kavramı kimler, nasıl ve niçin icat etmiş? bilmiyoruz ama bizler bu konuda çok mağduruz. Mesleğimizi soranlara “öğretici”nin manasını anlatmakta oldukça zorlanıyoruz. Birçok konuda (belediyelerin şehir içi seyahat indirimleri,Trenlerde öğretmenlere uygulanan indirimler, Müze giriş indirimleri, eğitim-öğretim tazminatı vb.) öğretmen ünvanımız bulunmadığından mağdur oluyoruz. Yeri geldiğinde kendi amirlerimiz bile “siz öğretmen değilsiniz” diye bize haddimizi! bildiriyorlar. Önceki dönemde Diyanetten sorumlu Başbakan yardımcımız Bekir BOZDAĞ’ın;“Kur''an Kursu Öğreticilerini kesinlikle Öğretmen yapacağız, bu konuda talimat verildi. Kur''an Kursu Öğreticilerinin öğretmen statüsüne kavuşturulması için Diyanet''in masasında bir çalışma yürütülüyor.” açıklamasının üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen bu güne kadar atılmış bir adım maalesef yok.(https://www.yeniakit.com.tr/haber/kuran-kursu-ogreticileri-de-ogretmen-olabilecek-7508.html,http://www.haber7.com/egitim/haber/1098292-kuran-kursu-ogreticilerine-ogretmenlik-yolu) Bizler de meb.dekidkab. Öğretmenleri arkadaşlarımızla aynı Fakültelerden (İlahiyat,Dkab öğretmenliği ) mezun olmuş pedagojik formasyon sahibi eğitim-öğretim işi yapan eğitimcileriz. Sadece farkımız meb.de değil, Diyanette çalışmamız. İlahiyat, Dkab öğretmenliği bölümlerinde beraber eğitim alıp beraber mezun olduğumuz arkadaşlarımızın bir kısmı meb.dedkab, ihl meslek dersleri (Kuran, Arapça,Fıkıh,Kelam,Hadis vs.) öğretmenliği yapıyor, bizler de Kuran öğretmenliğini Diyanette yapıyoruz. Mezun olunan okullar aynı, yapılan meslek aynı farklı olan sadece kurumlar.Burada mesele kişisel, basit bir unvan meselesi değil, Aynı eğitimi (lisans+ pedagojik formasyon) ve aynı işi (Eğitim-öğretim) yapan kamu görevlilerine devletimizin tüm kurumlarında “Öğretmen” denirken, Diyanette adeta üvey evlat muamelesi uygulanarak hiçbir mantıki ve hukuki dayanağı olmaksızın “öğretici” denmesine haklı itirazdır. Aynı fakülteden (İlahiyat ) mezun ve aynı (eğitim- öğretim) işi iki farklı devlet kurumunda (Meb-Diyanet) ifa eden iki kişiden birisine “Öğretmen” denirken, diğerine “sen öğretmen değilsin” demek ne kadar komik ne kadar müstehzidir.İçimizde az sayıda İmam hatip lisesi mezunu arkadaşımız da var, onlara da Lisans ve pedagojik formasyonu eğitimlerini tamamlamaları şartıyla bu hak verilebilir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve devlet büyüklerimizden artık bizim de öğretmen olduğumuzun hatırlanmasını, önceki Bakanımız Bekir Bozdağ’ın sözünün gereğinin bir an önce yerine getirilmesini bekliyoruz.
Diyanet Kuran Kursu Öğreticileri